🎞perdenin ardındakiler*gökyüzü
Cuma akşamımdan sonra hafta sonunun gelmesi dinlenmemi sağlamıştı. İki gün boyunca beynim şişmiş bir şekilde tüm zamanımı yatağımda geçirmiştim. Güzelce beslenip vücudumu normale döndürmeye çalışmış, buz torbalarıyla gezerek gözlerimdeki şişlikleri düzeltmeye harcamıştım saatlerimi. Biraz da tepinip durmuştum. Çünkü o akşam fark etmediğim şeyi, kendime geldiğimde anlamıştım. Dennis'in soruma cevabı evetti.
Of, of , off!
Okuldan içeri girerken, sıcak yağmurun saçlarımı mahvetmesi umurumda bile değildi. Hafif hissediyordum.
"Aman Tanrım! Chalsea! Sana o kadar çok mesaj attım ki, cevaplamadığında bir şey oldu sandım." Tina'nın sesini duyduğumda dünyaya döndüm. Elinde şemsiyesiyle yanıma gelmişti. "Partiden beri yoksun, hatta seni partide de pek göremedim. Beğenmedin mi?"
Ona, tüm gece Dennis'leydim ve sessizce oturduk gidene kadar diyemedim. Partiyi biri için bıraktığıma hiç şahit olmamıştı, nitekim ben de öyle. "Beğendim." Gözlerinden sinsi bir parıltı geçti. "Hector'un masasında hiç görmedim seni. Ben neredeyse tüm gece oradaydım. Harikaydık. Sen neredeydin ki?"
"Aisha ve Teressa'yla dans ettik. Conroy'un arkadaşları da bize katıldı." Bana iyice sokulduğunda şemsiyesi yağmurumu kesti. "Ben de Austin'in geldiğini görüp gittin sanmıştım."
"Austin mi geldi?"
"Evet, davet etmemiştim ama." Pek inandırıcı değildi bu sözü. "Tüm gece seni aradı. Sonra Lea'yla takıldılar."
Kaşlarımı kaldırdım. Lea'nın Austin'den pek hazzetmediğini, Austin'in Conan'daki gecesinden sonra fark etmiştim. Ortada yanlış bir şeyler vardı. "Tina," dedim, koluna dokunarak. "Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum."
"A-ah nasıl yani?" diye kekeledi. "Ne-ne yapıyormuşum ki?"
Omuzlarımı hafifçe kaldırıp indirdim. "Seni sadece uyarıyorum. Beni zorlarsan mahvolursun." O durdu, ben de şemsiyesini alıp yürümeye devam ettim. Onun sırlarını ondan iyi biliyordum. Ağzından kaçırdığı her cümleyi, yaptığı her yanlış hareketi araştırıp sonuca bağlamıştım. Senelerdir bildiğim ama kullanmak istemediğim şeyler vardı. O unutsa da ben hepsini hatırlıyordum.
İçeri girdiğimde Lea'yı aradım, bulduğumda özel konuşmamız gerektiğini söyleyerek onu kenara çektim. "Austin'le ne oluyor?" dedim direkt. Afallayarak, biraz da ürpererek bana baktı. "Ona Conan'da ne dediğimi söyledi mi sana?"
"Şey, evet ama ben ciddiye almadım." Parmakları titredi, çantasını kavrarken. "Tina seni sinir ettiği için yaptığını düşündüm."
"Doğru düşünmüşsün fakat bunu Austin bilmiyor. Sana istemediğin bir şey yapmıyor, değil mi?" Ağzı açılıp kapandı. "Lea?"
Tereddütle cevapladı. "Yapamadı."
"Denedi mi yani?" Yavaşça başıyla onayladı. Derin bir nefes aldım. "Özür dilerim Lea. Onu lime lime edeceğim."
Özrümün karşısında şaşkına döndü, tam sinirle yürümeye başlayacakken "Bekle," dedi. "Cuma günkü partide Conroy'un arkadaşları da dahil herkes sizin masanıza katılmak istedi. Tina birden boş vermelerini söyleyip Aisha ve Teressa'yı dansa kaldırarak ilgilerini dağıttı. Bir süre sonra yetmedi ama, o zaman da siz gitmiştiniz."
"Yaaa," dedim keyfim yerine gelerek. "Biliyor musun Lea, istediğin zaman kiminle olursam olayım yanıma gelebilirsin. Tek başına." Lea kocaman gülümsedi, onun bu hallerini Bellanita'ya benzetiyordum. Ve Bellanita bana tatlı geldiği için artık Lea da öyle geliyordu. "Austin'le de ilgileneceğim ama yetişemediğim bir şey olursa beni hemen aramalısın. Söz mü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vahşi kadın
Ficção Adolescente(4) Dennis Boyle, arkadaş grubunun en aklı başında olan üyesiydi ve hata yapmaktan hep kaçınırdı. Chalsea Lorenna Almei ise onun aklını başından almak için mükemmel bir adaydı ve kesinlikle büyük bir hataydı; yapmaktan geri duramadığı bir hata.