⚘otuz iki

5.5K 279 72
                                    

🎞️pablo barros*watch me burn

Pijamalarımı giymiş, yatakta uzanırken düşünüyordum. Sırtım başlığa yaslıydı, bacaklarım hafifçe bükülmüştü ve kıpır kıpırlardı. Dennis'in banyoda fazla uzun kalması beni düşünmeye itmişti. Hayatım komikleşmeye başlamıştı. Asla yapmam dediğim her şeyi yutuyordum.

Dennis, ona karşı zayıflayacağım bir anı beklemişti. Bunu başından beri söylüyordu. İstediğimi vermek için gerekenin sadece bir anlık zayıflığım olması sinir bozucuydu.

Umuyorum ki, ben şu an ona karşı daha sinir bozucu olurdum.

Ödetmek benim lugatımdaki en önemli kelimeydi.

Dennis banyodan çıktı. Eşofman altını ve uzun kollu tişörtünü gitmişti. Yazık. Ev, dışarıdaki fırtınaya rağmen o kadar sıcaktı ki benim kıyafetlerim, her ihtimale karşı getirdiğim saten, askılı kahverengi gecelikten oluşuyordu. İç çamaşırlarım da yoktu.

Dennis, saçını havluyla kuruturken ilk önce bana bakmadı. İçeriden çıkan buharla birlikte birkaç adım attı. Yüzü, sıcak bir duş almış kişi için bile fazla kızarıktı.

Gülümsedim.

"Çok uzun sürdü." diye mırıldandım.

"Su güzeldi." Hala bana bakmamıştı. Bavuluna ilerliyordu. "Dalga geçme ama... Çarşaf da getirmiş olabilirim. İlk onları geçireyim. Sonra yatarız."

Aman Tanrım.

Kollarımdan destek alarak, yayılmış bir şekilde otururken, başımı ona doğru eğerek kahkaha attım. "Bu kadar takıntılı olduğunu fark etmemiştim. Hem dışarıdan yemek sipariş ettiğini de gördüm."

Bavuluna doğru eğildiğinde tişörtü eteklerinden hafifçe sıyrıldı, belindeki gamzeleri bana sergiledi. Eşofmanı ise sıkılaşarak kıçının şeklini belirginleştirdi. "Dışarıdan yemeyi sevmiyorum ama zorundayım çünkü tekdüze bir beslenme programını uygulamak dışında, yemek yapmakta kötüyüm. Thomas da öyle. Gerçi... Bellanita geldiğinden beri bununla bir sorunumuz kalmadı, o bu konuda feci iyi."

Bavulunun fermuarlı kısmını açtı ve örtü çıkardı. Manyak. Ayağa kalktı. Bana doğru dönmeden hemen önce, "Eğer istersen yemek yapmayı öğrenebilirim." diye mırıldandım, şirin bir tonda.

Bir an elindekileri düşürdü. Tekrar eğildi, alacakken bana döndü gözleri. "Chalsea-" Donakaldı. Söyleyeceği şeyi unuttu. Güzeel.

Başını sertçe sola çevirdi, çenesi kaskatıydı. Derin bir nefes aldı, düşürdüğü çarşafları kaldırarak yatağa ilerlemeye başladı. Nefesleri o kadar sıklaşmıştı ki bunu fark etmeyeyim diye bir ara tuttuğu da oldu ama benden kaçmazdı.

Hatta benden kaçamazdı.

Yatağın dibine geldiğinde hafifçe aşağı kaydım, gecelik de bacaklarımdan yukarı doğru sıyrıldı. Ayağımı kaldırarak bacağına koydum. "Benimle aynı yatakta uyuyamazsın."

Çarşafı o kadar sıkı tuttu ki açık renkli tişörtünden, uzun kollu olmasına rağmen, kollarındaki damarları görebiliyordum. Onlardan, kendini sıktığı için kızaran boynunda da bir dolu vardı.

"Ben-"

Onu bölerek devam ettim. "Çünkü uyumak istemiyorum." Ayağımı penisine doğru kaydırdığımda, son anda ayak bileğimi tuttu ama itmedi. "Banyoda ne yaptığını tahmin edebiliyorum ve bu beni sinirlendirdi. Hani aynı odadayken gizli saklı şeylere gerek yoktu?"

Boğuk bir sesle konuşurken parmakları, bileğimi morartacak kadar sıkıydı ama farkında değildi. Bana bakmıyordu bile, elinden düşürdüğü yatak örtülerine gözleri. "Öyle bir şey demedim."

vahşi kadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin