Biraz bekleyim kusura bakmayın bilgisayarım tamire deydi o yüzden şimdi yeni bölüm sizlere hepinize iyi okumalar dilerim oy ve yorumlarınız lütfen eksik etmeyin hepinizi seviyorum öpüldünüz gocaman gocaman...
İnsan hayatın değişikliklerine ne kadar ayak uydura bilir? Ya ayak uyduramazsa, hayat ondan hızlı davranıyorsa ne olur? İnsanlar bunu hiç düşünmüyor, sadece hayata göre kendini şekillendiriyor yapması gereken şeyleri, okuması gerekenler, yemesi gerekenleri. Ama hayatı kendine göre şekillendiriyor hiç bir zamana, ama bu hayat bizim ona ayak uydurmamız için mi var yoksa onun bize ayak uydurması için mi? İnsan oğlu hep bir telaşe içinde, bazen gözünün önündekileri görmüyorlar, tıpkı benim görmediğim gibi.
Ablamla yengem ayrıldıktan sonra, abim yengemin yanına gelip alnına bir buse kondurdu. Yüzündeki heyecanı görebiliyordum, yengeme dokunurken ne kadar heyecanlı olduğunu, ellerinin nasıl titrediğini. Gerçek sevgi bu muydu, böyle bir şey miydi bu kadar güzel sevilmek miydi bilmiyorum ama bende böyle sanki kırılacak nadide bir parçaymış gibi sevilmek istiyordum. Abimle yengem ayrıldığı zaman, herkes tek tek onları tebrik etti. Ardından dışarıdan korna ve şarkı sesleri gelince herkes avluya doğru döndü, ardından ali abiyi bu sefer siyahlar içinde gören ablamın bu sefer nefesini tuttuğunu fark etim. Ardından kolunu cimcikleyip, “Kız daha evlenmeden kocanı dul bırakma az nefes al.” Ablam kolunu tutup sert bakışlarını bana çevirdiğinde şirince gülümseyip, topuklamam gerektiğini anladım.
Kıyıdan kıyıdan kaçarken koca bir cüsseyle kafamın birleşmesiyle, inleyerek kafamı tuttum. “Bu ne böyle taş mübarek.” Kendi kendime fısıldadığımı düşünüyordum ama kısık sesli erkeksi bir kahkaha duyunca öyle olmadığını anladım, kafamı kaldırıp kim olduğuna baktığımda Afranla göz göze gelmemiz bir oldu. Ardından gülmekten kısılan gözlerini bana çevirip konuştu, “Vallahi taş mı bilmiyorum ama, arada bir kızlar laf atarken taş olduğumu söylerler.” Kaşlarımı kaldırıp ona baktım, ardından ellerimi göğsümde birleştirip cevap verdim. “Afran çek şunu.” Sesim sert ve sitemli çıkmıştı, oda anlamaz gözlerle bana bakıyordu, “Neyi?” gülerek, “Egonu çekte yüz yüze konuşalım.” Afran bu sefer kahkaha atmıştı, ben de ona katıldım. Ardından onu süzdüğümde, lacivert bir takım giydiğini gördüm hoş duruyordu. Ardından tekrardan bana dönüp, “Ablam sanırım nefes almayı unuttu, baksana kıp kırmızı oldu suratı.” Bu dediğine gülerek, “Ee benimde böyle yakışıklı kocam olsa bende unuturdum, haklı şimdi kız.” Afranla gülmeye başladık bu halimize, onunla çocukluğumuzdan belli iyi anlaşırdık sürekli beni korur kollamaya çalışırdı, benim yüzümden az kavgaya karışmamıştı. Ardından gözlerim kaşındaki dikiş izine takıldı, o yarayı hatırlıyordum bir çocuk benim oyuncağımı aldı diye kavga etmişti onunla, çocukta eline aldığı taşla onun kaşına vurmuştu.
16 yıl önce
Ben avlunun dışından kendi halimde oyunular oynuyor eğleniyordum, ablamla abim sürekli küçüğüm diye beni oyunlarından dışlarlardı hep. Her ne kadar benden ayrı oynasalar da gözleri hep benim üzerimdeydi, ablam kendi arkadaşlarıyla beş taş oynarken, abim ise Afran ve arkadaşlarıyla birlikte maç yapıyorlardı. Ardından bir çocuk gelip elimdeki bez bebeği çekiştirmeye başlayınca hem ona cırlıyor hem de ağlıyordum, “Benim bebeğim abi, abla bebeğimi alıyor bu çocuk.” Çocuk öyle bir çekmişti ki gücüm yetmediği için bir anda elimden sıyrılınca bebek, yere düşmüş ağalamam daha da arttı. O sıra abim, afran ve ablam yanıma gelmişlerdi bile. Ablamla abim direk yanıma gelip beni yerden kaldırırken, Afran çocukla kavgaya tutuşmuştu. Afran çocuğu yere itince çocukta yerde bulduğu taşı Afranın kafasına geçirmiş ve kaçmıştı, Abim Afranın yanına giderek konuşmaya başladı. “Allah’ın delisiyle ne diye uğraşırsın, bırakaydın onun derdi zaten bebek değil Nareyle uğraşmak için yapıyor bilmiyor muyum ben?” Afran bir eli kafasında omuzlarını silkerek, “Kimse Naremle uğraşamaz Diyar ona dersini vermem lazımdı.” Abimde gülerek eliyle kanayan kafasını gösterdi, “Vallahi dersini alan pek oymuş gibi durmuyor Afran Bey.” Afranda bu haline gülerek, yerde duran bez bebeğimi alıp yanıma geldi, “Her ne olursa olsun merak etme ben seni koruyacağım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
General FictionHayatım her zaman sakin bir zaman dilimindeymiş gibiydi. Yaşantım, gördüğüm, bildiğim her şey yaşadığım yer bile farklı yaşam tarzlarına sahipti. Her zaman TÖRE adı altında bir çok genç heba etiler. Ama bir gün bunun içinde kendimi bulacağımı hiç za...