OKUMADAN GEÇME
Herkese merhaba çooook uzun zamandır yoktum biliyorum ama ben yeni evlendim ve hem iş hem ev zor oluyordu şimdi çok rahat yazı yazabileceğim güzel şeyler çıkartma bileceğim bir işim oldu o yüzden geri dönmeye karar verdim herkesten çok ama çok özür dilerim böyle dağlar kadar boşluk bıraktığım için tiktok dan gelen arkadaşlar belki düğün videolarımı felan görmüştür inanmayanlara yorumlarda söyleyin lütfen
Tiktokta da artık aktif olacağım yeni bölümleri oradan takip edebilirsiniz haberdar olabilirsiniz eğer isterseniz xayisigiq instagram adresinden bana yazarsanız sizinle hem muhabbet edip hemde fikir alışverişi yapmak isterim herkese iyi okumalar...Zor zamanlar geride kaldı diye erken seviniyoruz ve karşımızdaki daha büyük zorlukları göremediğimiz için dumura uğruyoruz, sanırım bizim de hikâyemiz böyle zorlukları aşınca şükür çekip kabuğumuza çekiliyoruz ve biri bir balyozla o kabuğu kırmaya çalışınca yeni bir şeymiş gibi şaşırıyoruz. Ama halbuki biraz gözlerimiz açık olsak kötü badireler atlattıktan sonra gardımızı hemen indirmesek bu kadar derin bir şekilde yaralanmayacağız belki de.
Afranı normal odaya aldıktan sonra neredeyse her iki aşiretin ailesi buraya akın etmişti hastanenin içine herkesi alamadıkları için birçoğu bu soğuk kış ayında dışarıda beklemek zorunda kalıyordu, ben uyandığı zaman yanında olmak istiyordum ama bu kalabalığı aşıp nasıl gideceğim o odaya?
O sıra elinde dosyalarla yanındaki kader hemşireye derin konular hakkında konuştuğu sert mizahçından belli olan Asrın koridora girmesiyle başımın üzerine bir ampul yandı resmen, hain sırıtışımla ona doğru yaklaşırken beni fark etmesi ve gözlerini devirerek “Ne isteyeceksin çabuk ol sabahtan belli Ayhan hocadan azar yemekten canım çıktı.” Anlamaz gözlerle ona baktığımda bıkkınca bir nefes alıp verdi.
“Ömer’in ameliyat için hazır olduğunu ve girmesi konusunda ısrarcı ama bende psikolojik açıdan hazır olmadığını söylediğim için ameliyattan menedildim, yani fikrimi söylediğim için ona göre duyguları ile hareket eden birisiyim.” Yüzümü ekşiterek tepkimi gösterdiğimde Asrın sıkkınca nefes aldı ardından elindeki dosyayı son kez inceleyip kader hanıma verdi, “İlaçları bu akşamdan vermeye başlayın yarına kadar hazırlıklar tamamlanmış olsun.” Kader hemşire aldığı direktifle beraber başını olumlu anlamda sallayıp Asrının gazabına uğramadan hızla yanımızdan uzaklaştı.
“Afranı görmem lazım ve şu anda her iki aşirette buradalar o yüzden şu anda senin bu sinirin bize silah görevi görmesi lazım.” Asrın ilk önce anlamadı dediğimi ve ardından sinirini bir yerden çıkart dememi anlamış olmalı ki haince sırıtıp yanımdan sıyrıldığı gibi Afranın odasının önünde bitti.
Ardından önüne gelenle sataşıp koridoru boşalttı ama tek gitmeyen benim abimdi ve en büyük sorunda oydu ki Asrın da bende ona git diyemezdik. Ama bu işi bizim yerimize Ali eniştem halledip aşağıda aşiret liderinin geldiğini söyledi ve onu aşağıya çağırınca hızlıca oda koridoru terk etti. Asrın derin bir soluk alıp bana döndüğünde gülümsedim ve elimi uzatıp “Çak bakalım bu işinde anlımızın akıyla çıktık.” Asrın hafif tebessümle bana karşılık verince benim de gülümsemem soldu elimi onun omzuna koyup hafifçe sıvazladıktan sonra.
“Kuzum üstlerimizin elinde emir kuluyuz yapacak bir şeyimiz yok ama sen Ömer’in yanında olarak ona destek olabilirsin.” Ben bu şekilde konuşunca asrının gözleri parıldadı, ardından bana öpücük atıp hızla yanımdan uzaklaşınca arkasından gülümseyip bende hızla Afran’ın odasına doğru ilerledim.
Odasına sessizce girip ardımdan kapıyı kapattıktan sonra sessiz adımlarla yatağının yanına ilerlemeye başladım. Görüş açıma girdikçe çökmüş ve solmuş yüzü daha fazla belirgin oluyordu, sakalları biraz daha uzamış gözaltları içine göçmüştü ama artık uyanmak için hazırdı bende onun uyandığı zaman ilk olarak beni görmesini istiyordum ona olan sevgimden ne olursa olsun kaçmayacaktım.
Yavaşça gözleri kıpırdandı benim ise nefesim hızlanmaya başlamıştı heyecanım git gide artarken kehribar gözleri açıldı ardından hızla kapatmıştı, gözlerini kısarak açtı ışığa alışması için ardından kurumuş dudaklarını diliyle ıslatmaya çalıştı hemen yanındaki sürahiye uzanıp bir bardak su doldurdum ve elimi ensesine götürüp yavaşça kaldırıp suyu içirmeye başladım. Yavaşça suyu içerken gözlerini açtı gözlerimiz birbirine değince gözlerinde bir parıltı geçti ardından yavaşça yutkunup, “Buradasın.” kısık sesi zor bela kulaklarıma ulaşırken gülümseyerek kafamı olumlu anlamda salladım.
Ardından gülümseyerek uzandı bana baktı ve “Sen geri döndürdün değil mi beni?” şaşkınca ona bakarken oda bu halimden zevk aldığını belli eden bir şekilde iyice kuruldu yatağına, “Se-senin bun-bunu bilemen mümkün değil Afran o sıra baygındın.” Afran alayla dudaklarını aşağı doğru kıvırdı ardından toparlanarak. “Uykuyla uyanık arasındaydım acı hissediyordum ama tepki veremiyordum, sesin, haykırışını, yüzüme damlayan her gözyaşını hissediyordum.” gözlerim dolmaya başlamıştı bunları ondan duymak çok garip gelmişti, ardından gözlerimin akmasına dahi izin vermeden kendimi toparlamaya çalıştım başımı yere eğmiş Afrandan gözlerimi kaçırıyordum.
Erkeksi kıkırtısı kulaklarıma dolduğunda kafamı yavaşça kaldırıp anlamaz bakışlarımı ona diktiğimde gülüşü ve kahkahası daha fazla genişledi, o güldükçe benim kaşlarım çatıldı benim kaşlarım çatıldıkça o daha fazla gülmeye başladı sinirle ayağa kalkıp. “Sen neye gülüyorsun?” Afran bir anda öksürmeye başlayıp yarasını tutunca telaşla suyu ona uzatırken bir iki yudumdan sonra öksürüğü durdu ama sırıtışı hala yüzündeydi, “Masi ölüm bile senden kurtaramadı beni.” Söylediği sözle gözlerim kocaman açıldı ardından sinirle omzuna birkaç tane geçirirken elleriyle beni durdurmaya çalıştı bense ona saydırıyordum, “Demek benden kurtulmak için ölmeyi bile göze aldın he, Allah'ın hödüğü.” Afran beni daha fazla tutamayacağını anladığı zaman bu sefer acıtasyon yapmaya geçti. Üzgün üzgün bakıp “Hasta birine böyle davranmanız ne kadar gaddarca doktor hanım sizi şikâyet edeceğim.” ellerimi belime koyup birkaç adım ona doğru attıktan sonra, “Eğer o hasta dayağı hak ediyorsa ettiği şikâyetlerde boşadır hasta bey!” beni alt edemeyeceğini anladığında ellerini teslim olmuşçasına havaya kaldırdı.
“Tamam, Nare gazabına yeteri kadar uğradım hasta halimle beni çok yordun.” Şimdi acımıştım şimdi işte, yarım ağız gülümseyip hafifçe başımı yukarı kaldırdım ve konuştum. “Affedildin bir dahaki sefere kelimelerini dikkatli seç.” Afran hafifçe gülümseyip bana baktı, gözlerinin içindeki o sıcacık ışıltı, kehribarlarına sanki güneş doğuyordu.
Kapı iki kere tıklayınca ben panikle ayağa kalktım Afranda bu telaşlı halime anlam veremeden bana bakınca, “Abim yanlış anlar sen vurulunca biraz çıngar çıkarttım da.” Afran gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı sinirle ona bakınca ellerini havaya kaldırıp. “Tamam, bir şey demedim belki benim adamlarımdan biridir bekle bir hemen paniğe kapılma.” Olumlu anlamda başımı salladım Afranda boğazını hafifçe temizleyip o insanın içini ürperten gür sesiyle bütün odayı doldurup taşırdı.
“Kimsin?” Kapının dışındaki kişi, “Ağam bir isteğin varmıdır diye soracaktım?” Afran farkında olmadan hafifçe kaşlarını çatıp, “Yoktur sende kapının önünden ayrılma doktor hanım var içeride kimseyi alma!” Afranın itiraz istemeyen sesi adama ulaşır ulaşmaz. “Tamamdır ağam.” Ardından Afran tekrardan bana dönerek gözleriyle sandalyeyi işaret etti otur dercesine, tekrardan yerime oturduğumda.
“Şu anda zaman doğrumu çok bilmem ama ben bir karar verdim Afran.” Afranın anlamaz yüz ifadesi sertleşirken ben derin nefes aldım, yüreğim sanki ağzımdan çıkacakmış gibi hissediyordum başımı hafifçe öne eğip avuçlarımın terlemesini gidermek için önlüğümün eteklerine sürdüm. “Afran hani bu olaylar olmadan önce sen bana bir şey demiştin ya?” Bir şey söylemesini istercesine gözlerine baktım ama bir taştan durduk yere çatlamasını beklerseniz daha etkili olur çünkü bu adam hala tek kaşı yukarıda kelimelerimi toplamaya anlamaya çalışıyordu.
“Ay Afran boğuldum biraz anlasana be adam, bende sana sevdalıyım işte!” Bir an içimden Asrın fışkıracak sandım, Afrana anlık gözlerim kaydığında kaşları yay gibi yukarı kıvrılmış şaşkın bir ifade vardı suratında ardından biraz kendini toparlayıp, “Peki bu konuda fikrini değiştiren ne oldu, kaybetme korkusu mu?” Yüzü ciddileşmişti geçen söylediklerim yüzünden bu soruyu sorduğunu biliyordum, başımı önüme eğdim suçluluk hissediyordum Haklıydı bir yerde ani karar vermiş gibi görünüyordum ama öyle değildi işte.
“Belki de kaybetme belki de savaşmadan kaybetmek istemedim çünkü bu bana yakışmaz.” Afranın durağı sağa doğru biraz kıvrıldı benim gibi başını eğip baktı bana, “Evet masi yakışmaz bize savaşmadan kaybetmek, sen benimle olursan bütün dikenli yollar bana gül olur.” Kız armaya başlamıştım gözlerim dolmuştu sanırım hayal ettiğim sevgiye kavuşuyordum, ardından aklıma gelen şeyle hafifçe başımı kaldırıp. “Bizi çok yıpratacaklar ama incitecekler, yine de yürümek ister misin?” Afran hafifçe tebessüm etti ardından derin bir nefes aldı, “Şu an da sana sıkıca sarılmak istiyorum ama yapmam, sonunda seninle olacağını bildiğim mezarım dahi olsa gelirim seninle.” gözlerim kocaman olmuş şekilde Afrana bakarken oda narince gözlerime bakıyordu benim, ben sözleri karşısında küçük dilimi yutmuş durumdaydım.
Afran bir cevap beklercesine gözlerime bakarken ben utancımdan ne yapacağımı şaşırmıştım evet onunla olmayı kabul etmiştim ama daha devam etmeye sözlerim yetmiyor, oda benden daha fazlasını bekliyormuş gibi bakıyordu. Ben panikleyip bir anda ayağa kalkınca şaşkınca bana baktı bense kelimelerimi kafamda toparlamaya çalışıyordum, “Şe-şey ben Has-hastam var ona bakmam lazım.” Afran bu telaşlı halimle yaramaz bir çocuk gibi gülümserken ben hala etrafımda dolanıyordum, daha fazla saçmalamamak için hemen kendimi kapıya attım ama Afranın sesi durmamamı sağladı.
“Diyarbakır’a döner dönmez bizimkilerle konuşacağım istesinler seni.” kalbimden aşağı sanki ılık sular akıyordu yüzümün yandığını hissedebiliyordum bu neydi içimdeki bu heyecan, bu huzurlu his bana yabancı geliyordu ama çok da hoşuma gidiyordu. Bir şey söylemeden direkt kendimi odadan dışarı attım orda biraz daha kalsaydım odanın atmosferi beni eritecekti, dışarı attığımda bir çift ela gözler üstümdeydi korkuyla yutkunup bir adım geriye attığımda ondan ürktüğümü anlamış olacak ki oda bir adım geriye gitti. “Derdim seni korkutmak değildi Afran ağaya geçmiş olsuna gelmiştim uyandığını öğrenince her ne kadar hasım olsak da kalleşçe vurulduğunu öğrendim.” Gözlerim yerde derin derin soluklar almaya çalışıyordum Berzan konuştukça ben boğuluyordum, hala onun yüzünden uyuyamıyor sürekli uykumdan uyanıyordum.
‘Anladım’ dercesine başımı sallayıp yanından geçeceğim sırada kolumdan tuttu irkilerek kolumu ondan çektim sert bakışlarımı gözlerine kenetleyip, “Sen ne hakla bana dokunmaya çalışırsın?” Berzan bu çıkışımı beklemiyor olacak ki afalladı ardından, “Kötü bir niyetim yoktu Nare kardeşime yardım ettiğiniz için teşekkür edecektim.” Ben onun bu sakin hallerine şaşırırken olumlu anlamda başımı salladım. “Ben görevimi yaptım kim olursa olsun bunu yapmak zorundayım teşekkür edecek bir durum yok.” gözlerine bakmaktan kendin mi geri çekiyordum düşünceleri tavırları her ne kadar farklı olsa da o Berzan ağaydı sağı solu belli olmazdı ondan uzak durmak benim açımdan iyi olacak.
Berzan tavırlarımdan rahatsız olduğumu
anlamış olacak ki daha fazla bir şey söylemeden direk olarak odaya doğru kendini attı. Bu halleri ve tavırları beni çok şaşırtmıştı acaba neler geçiyordu aklından bunu bilmiyordum ve bu sakin tavırları beni ürkütüyordu. Bir an olsun gerçekten pişman olduğunu düşünmek istiyordum elbette ama yaşattıklarından dolayı bu düşüncelerim vardı.
Koridorda daha fazla dikilmektense diğer hastalarımla ilgilenmek için odalara doğru ilerledim, hastalarla ilgilenirken geçen zamanın farkında değildim Asrınla birkaç kere Ömer'in ameliyatı hakkın da konuşmak dışında görüşememiştik. Ardından biraz soluklanmak için kafeteryada kahve aldım ve yengemlerin ve babaların Afranın yanına geldiğini öğrendiğim için onun odasına doğru ilerledim, odaya yaklaştıkça etraf kalabalıklaşıyor ve aşiret büyükleri ile karşılaşmam daha da sıklaşıyordu.
Ben herkese baş selamı vererek odaya doğru ilerlerken Asrının bezgin bakışlarla bir kadını dinlediğini gördüm kadının arkası dönüktü ama sanki eşarbı ve boyu birisini andırıyordu bana, onlara yaklaştıkça kadının sesi kulaklarıma dolmaya başladı ve ardından Asrının bakışları beni buldu yardım istercesine bana baktığında anlamaz gözlerle ona bakmaya başladım.
Ardından kadın Asrının bakışlarını onun üzerinde değil de başka bir yerde olduğunu anlayınca onun baktığı yere doğru, yani bana bakmak için arkasını dönünce kadının yüzünü görmemle yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. “Xalte Havva?” kadın beni görünce kocaman gülümseyerek bana doğru hızla ilerledi ve sarıldı. Bende sarılmasına karşılık vermemle beraber kadın konuşmaya başladı. “Oy benim mavi boncuğum seni böyle bu önlükle gördüm ya ölsem de gam yemem artık.”
Kadının sözleri yüzümdeki gülümsemeyi daha çok yayarken, “Senin geldiğinden haberim yoktu dayım da geldi mi?” Yengem gülümseyerek başını salladı ardından Asrın bana kim bu dercesine bakınca ona döndüm ve yengemi tanıtmaya başladım. “Yengem Havva en büyük dayımın eşi olur kendisi, bu da arkadaşım Asrın hem okuldan hem de hastaneden arkadaşım olur kendisi ama ben seni boşuna tanıtmayayım zaten tanışıyordunuz sanırım az önce.” yengem imayla gülerken Asrın ise gözlerini devirerek imdat bakışlarını bana döndürdü.
Anlamıştım asrının baygın bakışlarının sebebini sanırım yengem yine Ilgaz abime eş adayı bakıyordu, Ilgaz abim aşiretle uzaktan yakından alakası olmayan birisiydi sırf bu yüzden Diyarbakır’a kolay kolay gelmez İstanbul’daki işlerin başında kalmayı seçen bir makine mühendisiydi. Ilgaz abim evliliğe şu anlık uzak durmaya çalışıyordu çünkü annesinin bulduğu kızların hepsi sırf aşireti için onun yanına yaklaşmak istiyordu abimde bundan dolayı uzak duruyordu kızlardan hele özellikle bizim mecradan olanlardan.
Asrın yalandan gülümseyerek uzaklaşmaya çalıştı ama Havva yengem buna müsaade etmeden tekrardan asrının kolundan tutu ve oğlunu anlatmaya çalıştı, “Kızım bak sen ne güzel doktor olmuşsun bizim oğlanda mühendistir çok beğenirsin hele bir gör eğer beğenmezsen zaten sana bir şey demem bırakırım seni.” Asrın yardım isteyen gözlerle bana bakarken gülmemek için resmen kendimle savaş veriyordum. Ardından daha fazla yavru köpek bakışlarına dayanamayarak Havva yengemin kolundan tutup ilgisini başka yere çekmeye çalışarak Afranın odasına doğru ilerlemeye başladım. “Yenge ya senin bu yeğenlerinin derdi ne dokuz canlı davranışlar ne böyle Allah aşkına azarla da şunları bir kendine gelsin, yoksa bu gidişle değil dokuz can kırk dokuz canları olsa nafile yani onlar sadece kendilerine zarar veriyorlar. Onları geçtim bizi de üzüyorlar!” yengem pür dikkat beni dinlerken Afranın odasına girmiştik.
Odaya girdiğimizde Selma yengem yani Afran’ın annesi ve Asmin abla Afran’ın başın dalardı oda
şaşırılacak derecede boştu sanırım Afran herkesi kovmuştu. Gülümseyerek girdiğim odada Asmin ablayı görmemle gülümsemem yavaşça söndü, bakışları bana döndüğünde gözlerinde saf nefreti görmemek için kör olmak lazımdı. Onu hiç tınlamdan hava yengemle beraber Selma yengemin yanına doğru ilerlemeye başladık yengem beni görünce güzünde bir anda güzelce gülümseyince içimdeki sıkıntı azalmaya başladı.
Yengemin benim hakkımda kötü düşüncesinin olmadığını bilmemem rağmen korku vardı içimde. Sonuçta evladım dediği adam benim yüzümden vurulmuştu, bu yüzden yeteri kadar vicdan yapıyordum ama Asmin ablanın sözlerinden sonra insanın içini bir korku kaplıyordu. Ardından yengeler koyu bir sohbete dalmışken bende Afranın yarasını kontrol etmek için yaklaştığım sırada Asmin abla yanıma gelip uzandığım elimi tutu ve bana doğru itti. Anlamaz gözlerle ona baktığımda, “O uğursuz ellerinle sakın kardeşime dokunma!” sinirle kaşlarımı çattım ardından yengem ayağa kalkıp Asmin ablanın kolunu tuttu ve kendine doğru çevirdi.
“Ne dersin sen Asmin, kız işini yapar çok konuşma.” Asmin’in gözleri tekrardan bana dönünce bakışlarındaki soğukluk resmen bütün vücudumun ürpermesine sebep olmuştu. Neydi bu bana olan kini önceden bu kadar kindar değildi bana karşı, acaba hafsa annemin kızı olmadığım için mi ama ne fark eder ki sonuçta ben de bir maral soyundan geliyordum bunun altında başka bir şey vardı ama hayırlısı.
“Kardeşimin bu halde olmasının sebebi bu kızdır ve siz hala bana onu savunursunuz, asıl siz kendiniz demisiniz ya?” Asmin resmen kinini kusuyordu şu an bunun açıklaması sadece kardeş yarası değildi çünkü. Afranda artık dayanamamış olacak ki olaya müdahil olmaya karar verdi, “Abla istersen daha fazla uzatma ben ameliyattayken söylediklerini işittim ve bu tavırları sana hiç yakıştıramadım, nedir senin Nare ile alıp veremediğin de hele bana sadece benim acım değildir bu çünkü.” Afran sanki benim zihnimi okumuş gibi konuşması beni çok şaşırtmıştı ve şaşkınlığımı gizleyemedim ona bakarken Asmin devam etti konuşmaya bense sanki maç izler gibi bana söylenenleri ve savunmaları dinliyordum.
“Sen hala kimi savunuyorsun bana Afran seni kurşunlamalarına sebep olan bu kızımı?” Asmin konuyu sadece Afranda sabit tutmaya çalışıyordu ama altında başka sebepler vardı. Ardından daha fazla dayanamayarak olaya katılmaya karar verdim. “Asmin abla seni anlıyorum kardeşinin yaralanmasında beni sebep olarak görüyorsun ama o kurşun herhangi birimize gelebilirdi daha kötü sonuçlar doğra bilirdi, tabi ki de iyi ki Afrana gelmiş demiyorum bende vicdan azabı duyuyorum ama olmuşla ölmüşe çare yoktur. Birbirimizi istersek bir ömür boyu suçlaya biliriz ama bu bize ne kazandıracak birbirimizi üzüp kırmaktan başka?” Sözlerimin ardından kısa bir sessizlik oldu, dediğim gibi kısacık çünkü Asmin pes etmeden zehrini kusmaya devam ediyordu. “Vicdan azabı duyuyorsun öylemi? O zaman afranın peşinde neden hala kuyruk sallıyorsun? Yoksa dul kaldım beni alacak kim var aa bakim bir saf Afran var o kesin beni alır mı dedin ama bil ki öyle bir şey olursa bile en çok ben engel olur kardeşimi sana yedirmem.” son sözleri kalbimde öyle yaralar açmıştı ki gözlerim yanmaya ve yaşarmaya başlamıştı.
Yaşlı gözlerle Afrana baktığımda sinirden boynundaki damarlar şişmiş ve belirginleşmişti, ardından sinirle gürleyen bir ses doldu kulaklarımıza, “Asmin laflarını kulakların işitsin kırmayayım kalbini!” Asmin’in ufak bir yerinde sindiğini görebiliyordum Afran öyle bir bağırmıştı ki dışarıda olan Dayımlar içeri gelmişti. Anlamaz gözlerle bize bakarken Asmin’in benim karşımda olmasıyla Nesim dayım olayı anlamış.
“O yılandiline sahip çıkamadın yine zehrini bu kıza akıttın değil mi? yazık Asmin etme kızım bu kızın günahı ne? Ne diye eziyet etmeye çalışıyorsun laflarınla?” Dayım artık dövmenin de sövmenin de bir çare olmayacağını anladığı için güzel dille konuşmaya çalışıyordu. “Ben mi eziyet ediyorum sizin kızınız evladınız kim? Varsa yoksa Nare öyle, Nare şöyle. Aa haberiniz var mı Nare şunu kazanmış, duydunuz mu Naren’in başına şu gelmiş vay kadersiz kızım. Varınız yoğunuz bu kız olmuş durumda dünya sadece bu kızın etrafında dönüyor Sevdiğim adamla bile bu kız evlendi be!” Söylediği son cümle ortama bomba etkisi yaratırken, bana olan kinin asıl konusunu anladım.
Asmin abla söylediği son cümlenin farkına sonradan varırken hızla kendini dışarı attı, onun ardından yengemde çıkınca, dayımla Afran dumura uğramış gibi bir noktaya odaklanmış bakıyorlardı Hava yengem ortamdaki gerginliğin onu bunaltmasını bahane ederken oda hızla odadan kendini dışarı attı. Ben şaşkınca Afrana döndüğümde dayım söze girdi. “Kızım sen Asmin’in kusuruna bakma sanırım sinirden ne dediğini bilmiyor. Bence öyle sevdiği falanda yok senin eski kocanı.” Dayımın kendini ifade etmeye çalışması beni güldürürken, eski kocası demesi canımı sıkmıştı.
Afranda yerinde kıpırdanınca bu sefer kendini ifade etmeye çalışma sırası bana gelmişti, “Dayı o benim hiçbir zaman kocam olmamıştı eskisi orda kalsın onun kimi sevdiği veya kimin onu sevdiği benim hiç umurumda değil. Ben onunla evlenerek sadece medeni halimi değiştirdim başka hiçbir şey olmadı.” Dayım açıklamamdan memnun olmuşçasına bana gülümsedi ardından Afrana bakıp imayla güldükten sonra, “Ben bir annene bakayım.” deyip odadan dışarı çıktı.
Ardından ben utançtan kafamı yerden kaldıramadan yavaşça Afrana doğru döndüm hafif bir gülme sesi gelince anlamaz gözlerle kafamı kaldırıp ona baktım. Afran gülümseyerek bana bakıyordu, bende dayanamadım ve gülümsemeye başladım. “Ee doktor hanım pansuman için geldiniz ama iş başka boyutlara geçti, pansuman yapmayacak mısınız?” gülümseyerek başımı olumlu anlamda sallayıp yan tarafa koyduğum malzemeleri aldım ve pansumanını yapmaya başladım.
İşim bitince ellerimdeki eldivenleri çıkartıp doğruldum. Afran’ın gözleri pansuman yaptığım süre boyunca sürekli üzerimdeydi, ben ne kadar utandığımı söylesem de bir an olsun çekmemişti gözlerini üzerimden. “İşim bitti benim acile dönmem lazım burada zaten fazla vakit geçirdim. Eğer ağrın olursa çağırırsın bakarım olur mu? Büyük ihtimalle yarın taburcu olursun ama taburcu oldun demek iyileştin anlamına gelmez bunu sakın unutma.” Afran pür dikkat beni dinliyor söylediklerimi sessizce başıyla onaylıyordu. Bu hali beni gülümset de burada daha fazla kalamayacağım için eşyalarımı toparlamaya başladım. “Annenleri çağır yine de ne olur ne olmaz yalnız kalmamaya çalış olur mu?” Afran yüzündeki hoş gülümsemeyle yine beni onaylarken bende yavaşça odadan ayrılmaya başladım.
Tam kapıdan çıkacakken ardımdan seslendi, “Ablamın sözlerine takılma, kim ne derse desin sen benim hep asi kızım olacaksın. Senin başıma açtığın bela benim için ödül niteliğindedir.” Bu sözleri yüreğimde ılık bir şeyler akmasına sebep olmuştu. Yavaşça ona doğru döndüm ve gülümseyerek, “Sende benim hikâyemde hep kahraman olacaksın.” deyip odadan hızla attım kendimi dışarı, bu sefer karşıma kimse çıkmadan acile doğru hızla yürümeye başladım.
Bir yandan Asmin ablanın sözleri beynimde yankılanırken, diğer yandan ise Afranın sözleri beyimde yankılanıyordu.
Bir yerden onlara da hak veriyordum sonuç olarak ben onların gözünde dul bir kadındım. Biricik
kardeşlerini asla böyle biriyle evlendirmek istemezler. Ama onlara hak vermem sevgimi savaşmadan bırakacağım anlamında gelmiyor elbette.
Herkes nasıl rahatlıkla sevgisini haykıra biliyorsa bende yapabilirdim. Berzanla evlenmek benim tercihim değildi elbette kimse beni bununla suçlayamazdı, ben sevdamdan vazgeçmeyecektim Afranda vazgeçmezdi bundan adım kadar emindim o yüzden o eli sım sıkı tutacağım ve asla bırakmayacağım.YENİ BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ LÜTFEN YORUMLARDA YAZIN YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE ÖPÜLDÜNÜZ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
Ficción GeneralHayatım her zaman sakin bir zaman dilimindeymiş gibiydi. Yaşantım, gördüğüm, bildiğim her şey yaşadığım yer bile farklı yaşam tarzlarına sahipti. Her zaman TÖRE adı altında bir çok genç heba etiler. Ama bir gün bunun içinde kendimi bulacağımı hiç za...