Herkese merhaba çooook uzun bir aradan sonra sizlerleyiz sakın kızıp laf etmeyin yeni evlenmiştim ve uzun zamandır sıkılı bir dönemden geçiyorum ve şuanda hamileyim aynı zamanda da rahatsızlığım var be hastanelerde yatıyordum ve yazamadım yani okumak için hevesiniz kalmamış olabilir umarım geri döndüğme sevinirsiniz
Hayat neydi? Bizim için ne ifade ediyordu? Sadece yaşayıp didinip çırpındıktan sonra beyaz bir kefene sarılıp toprağın altına gitmek için mi bu kadar çırpınıyorduk? Bazen kendini sorgulamak için sebepler verilir insanın eline. Neden, ne için, nasıl? Bunları düşünmek iyi gelir en azından neden bu durumlara düştüğünü düşünür ve kendine bir çıkar yol bulmaya çalışırsın. Ama hayat sadece koca bir oyundan ibaretmiydi? Didin çabala sonra elle tutulur hiçbir şey yok avuçlarında ya da kendin kaybediyordun bunları bilerek ve isteyerek. Zorlanıyoruz, düşüyoruz ama yıkılmaktan bıkmamışçasına tekrardan toparlanıp kaldığımız yerden devam etmeye çalışıyoruz.
Benimde yaptığım buydu şuanda artık yıkık halimden sıkılmış ve aşka kucağımı açtığım zaman da tekrardan düşmüştüm, ama bu seferki düşüşümden sağ kurtulamayacağımdan şüpheleniyordum.
Ben olayın şokunu üzerimden atlatmayı bırak yerimde mıh gibi çakılmıştım, Afran hemen ardımdan mermi gibi fırlayıp pervazdan aşağı baktığında içimden tüm duaları ediyordum. “Ne olur Allah’ım düşmemiş olsun lütfen Allah’ım.” O sıra Afran’ın aşağıya doğru, “sakın bırakma Berzan buradayım seni bırakmayacağım güçlü ol.” Dediğini duymamla rabbimin yine yakarışlarıma sessiz kalmadığını anlayıp şükür edip Afran’a yardıma gittim. Aşağıya baktığımda Berzan Çatının yanındaki boruya tutunmuştu, yüzünden zorlandığı belli oluyordu ama kötü kısmı Berzan’ın zorlanması değildi, tutunduğu yerin sağlam olmamasıydı.
“Afran yalvarırım tut onu düşecek oradan, tuttuğu yer çokta sağlam değil kopacak gibi duruyor.” Afran başını onaylarcasına sallamıştı, aşağıya baktığımda itfaiye gelmiş ve kurtarma yastığını şişiriyordu ama Berzan o yastık şişene kadar ne tutuna bilir nede o boru onu taşıya bilirdi. Korkuyla etrafıma bakındım beklide ona doğru sallandıra bileceğimiz bir şey vardır diye ama yoktu. Ardından çatının demir kapısı gürültüyle açılmış kapıda Baran, Aren ve abim bize doğru hızla gelmişlerdi. Baran direk Abisinin olduğu yere koşarken Aren’de Afran’a doğru hızla ilerledi. Gözlerim dolu dolu onlara bakarken abim bana sarılmak için yaklaşınca bir anda durdurdu kendini. Sebebini biliyordum ama abime deli gibi sarılmaya ihtiyacım vardı.
Aren Afran’ın yanına gelerek, “Nasıl kurtarabiliriz onu taşımaz o boru.” Afran sıkıntıyla nefes vererek ellerini dağılmış saçlarının arasından geçirdi kopartmak istercesine. “Bilmiyorum kafam durmuş durumda.” Afran telaşla etrafına bakınırken Abim araya girerek. “Sizin stresten beyniniz durmuş çıkartın biriniz kemerinizi ve tokasını takıp adama uzatın ama hanginizinki sağlamsa o çıkartsın.” Afran’la Aren bir birlerine baktı ve kafalarını onaylarcasına salladı ama tam o sırada bir ses duyuldu, çatırtıya benziyordu ben hemen çatının ucuna gidip Berzan’ın olduğu tarafa baktım. Çatırtı borudan geliyordu ve aşağı doğru kayıyordu. Korku dolu gözlerle ona bakarken Abimlere doğru bağırdım. “Acele edin boru kırılmaya başlıyor.”
İkisi de aceleyle kemerleri çıkartıp birbirlerine bağlayıp ucunu Berzan’a doğru sarkıttılar, Berzan bir iki denedi ama tutamadı.
Boru kırılıp aşağı doğru düşmeye başlayınca dudaklarımdan bir çığlık firar etti ve gözlerimi kapattım. Ardından Afran’ın “Asılın şu kemere hadi çekelim.” Diyişini duymanla açtım gözlerimi. Berzanı zor bela yukarı çekiyorlardı. Ağlayarak ellerimi göğe doğru açıp şükürler etmeye başladım.
“Allah’ım sana binlerce kez şükürler olsun, bize, evladına bağışladığın için sana ne kadar şükür etsem azdır.” Onlara doğru hızlı adımlarla ilerleyip yanlarına diz çöktüm göz ucuyla Afran’a baktığımda Berzan’ı inceliyordu her hangi bir yarası var mı yok mu diye.
Ardından bana dönüp, “Bizim işimiz burada bitti gidelim artık.” Demesiyle başımla onu onaylayıp ayağa kalktım.
Biz ayağa kalkıp gitmeye başlarken o sıra arkamızdan Berzan seslendi, “Afran ağa!” Afran önce bana ardından omzunun üzerinden arkasına doğru baktı. “Size yaptıklarım dediklerimden dolayı pişmanım ağa, Nareye sevdalı değildim sadece bir hırstı benimkisi. Beni sevdanızın önünde engel olarak görmeyin en çok arkanızda duran benim bundan sonra.”
Afran’ın yüzünde huzur veren bir gülümseme oluştu. Ardından Afranda konuşmaya başladı, “Bizde emin ol senin için aynısını yaparız bundan sonra karına çocuğuna iyi bak Berzan ağa, onlar senin hayatın olsun sadece.” Ardından tekrardan bana bakıp gülümsedi ve yürümeye devam ettik.
3 hafta sonra
Aradan üç hafta geçmiş sonunda ara tatile gire bilmiştik, Asrınla zorlan sakta bütün finallerimizi tek seferde vermiştik Arende şuanda staj gördüğü yerden güzel dönüşler alınca ara tatilini de orada geçirmeye karar vermişti. Ama Asrın ara tatilini İstanbul yerine kendi memleketinde en azından annesinin mezarının başında geçirmek istiyordu. Ama Aren olmadan Trabzon’a babasının yanına dönmekten kaçınıyordu.
Bense bu gün eşyalarımı toplayıp memleketime dönüyorum. Babam beni arayıp, “Seninle konuşmam gereken bir konu var, ara tatilde abinlerle beraber buraya dönmen gerekiyor.” Tahminde bulunmak zor değildi ama abimden duyduğuma göre Afran evlilik konusunu aşirete açmıştı lakin aşiret bu konuya pekte sıcak bakmıyordu.
Onlara göre bir ağanın eski karısı dahi olsa başka bir ağayla evlenmesi doğru değildir, Afran bu yüzden 3 haftada sadece 5 gün gelebilmişti buraya. Konuşmalarımızda kısıtlıydı hem işlerle uğraşıp hem de aşiretle tek başına mücadele etmeye çalışıyordu, bu beni üzse de beni bulaştırmamak için çok fazla uğraşıyordu.
Berzan ağa ise o olaydan sonra Ömeri de alıp Diyarbakır’a dönmüştü. Ömer in bizim hastanedeki tedavisi bitmişti Berzan’da özel fizyoterapist tutarak Diyarbakır’a dönmüştü. Bu durum Asrın’ın baya yıpratmıştı, çünkü Ömer’le konuşmuştu duygularını belirtmişti ama Ömer şuan ki durumundan dolayı onu kabul edemeyeceğini söylemişti. Rojbin ve Avşinle hala telefonda konuşuyorduk, aslıyla Berzan’ın arası git gide iyiye gidiyormuş Berzan kendini çok değiştirmeye başladığını söylemişlerdi. Yengeminde hamileliği güzel gidiyordu Abim resmen havalara uçuyor fırsat bulduğu her anda bebek kıyafetleri alıyor, annemle babamda boş durmuyor sürekli hediyelere boğuyorlardı yengemi.
Ben düşüncelere dalmış eşyalarımı toplarken Asrın’ın paldır küldür odama dalmasıyla yerimden sıçradım. “Allah için kızım kapı çalma âdeti edin kendine aklımı aldın ne bu acelen?” Asrın telaşla bazamın altındaki bavulunu alıp, “Bende seninle geliyorum.” Anlamayan gözlerle ona baktığımda şaşkınlığım onu gülümsetmişti.
“Arenle 1 haftadır bu konu hakkında tartışıyoruz o olmadığı için Trabzon’a gidemeyeceğime göre bende en azından 1 aylık tatili değerlendirmek için diğer ailemin yanına gitmek istediğimi söyledim. İlk başta başkalarına yük olmamam gerektiğini söyledi ardından orada abinin olduğu için rahat olmayacağımı söyledi, ona da ikna ettikten sonra zorda izin alıp seninle beraber Diyarbakır’a geliyorum.” Söylediklerinden sonra ben sudan çıkmış balık gibi ona bakarken oda gülümseyip, “akşam uçağımız var canımsı hızlı hazırlanmanı tavsiye ederim.”
Şoktan çıkıp söylediklerini idrak ettikten sonra kendime geldim ardından gülümseyip başımı olumsuz anlamda salladım ve hazırlanmaya devam ettim.
Akşam olduğunda abimin şoförü bizi almaya geldi ardından uçağa binip hasret duyduğum insanlarla dolu şehre doğru yola koyulduk. Uçaktan indiğimizde hem babamın korumaları hem de Afran beraberinde bizi almaya gelmişlerdi. Özlem duyduğum adamın bal rengi gözlerine baktığımda derin nefesler alarak nefesini düzene sokmaya çalıştığını gördüm. Onu gördüğümde sanki güneş doğdu karanlık dünyama, öyle güzel aşkla bakıyordu ki uzaktan bana tekrardan en doğru kararı verdiğime emin olmuştum. Abim ve Afran erkekçe sarılıp selamlaştıktan sonra Afran önce yengeme dönüp belirgin karnını gösterek. “Beyefendi ve senin keyfin yerindedir umarım kardeşim.” Demişti yengem gülümseyerek elini karnına götürüp. “Beni biraz zorlamaya şimdiden başladı ilerleyen zamanlarda ne yaparım bilmemde ama şuanda ikimizin de rahatı ve keyfi yerinde, hem insanın diyar gibi bir eşi ve babası olunca ister istemez keyfi yerinde oluyor.” Afran gülümseyerek. “sende haklısın kardeşim.” Demişti ardından Asrına dönüp, “Senin geleceğinden haberim yoktu deli kız, bilseydim korumalarımı biraz daha arttırıp şehri güvenceye alırdım.” Demesiyle Asrın’ın kaşlarının çatılması bir olmuştu, Asrın kollarını göğsünde birleştirip, “Bence sen şehirden önce kendi güvenliğini düşün ağa bey.” Söylediklerinden sonra hepimiz gülmüştük. Afran derin bir nefes alıp bana dönmeden önce göz ucuyla abime bakıyordu, abim sanki Afranı anlamış gibi yengemin koluna girip bavullarını korumalara uzatmıştı. “Yengen fazla ayakta kaldı biz gidelim sende Asrın ve Afran’la peşimizden gelirsin.” Sözlerindeki kinayeyi anlamamak için deli olmak gerekiyordu ve özellikle Asrın’ın isminin üzerine basa basa ‘Sakın onu yanınızdan ayırmayın’ der gibi söylemişti onun adını. Gülümseyerek onların ardından bakarken Asrında bir iki adım bizden uzaklaşıp telefonunu eline alıp. “Aren’e indiğimizi haber vereyim ben.” Demişti.
Ardından Afran bana dönüp, “Yolculuğun nasıl geçti Masim?” bunu sanki soru sorar gibi değil de, ‘İyi ki geldin.’ Der gibi söylemişti onun bu güzel bakışları içimi ısıtırken başımı olumlu anlamda sallayıp konuşmaya başladım. “Güzeldi.” Cevabımla birlikte yüzünde sıcacık bir gülümseme oluştu. Gözlerimi kaçırıp başımı eğdim, bunun anlamı, ‘Artık bakışlarımız fazla ileriye gitti.’ Demekti, ardından Asrında yanıma gelince üçümüzde havaalanın çıkışlarına doğru ilerledik.
Eve geldiğimizde bir cümbüş hâkimdi hem benim hem de abimin gelişiyle ev resmen şenlik yerine dönmüştü, annemin bize olan tutkusu ablam gibince bir başka hale gelmişti. Ali abiyle ablam birkaç hafta önce bizim gibi İstanbul’a gelmişler ve orada bir hayat sürmeye karar vermişlerdi. Annemin yakın olan tek evladında uzaklara gidince bizim gelişimiz onun yaşlı gönlünde kelebekler uçmasına sebebiyet vermişti. Burada olan tek aile bizimkiler değildi, Nesim Dayımlarda buradaydı yengem, Akif Abim, Sibel bir kişi hariç hepsi buradaydı.
O kadar güzel bir andı ki bizim için bu anlatılmaz yaşanırdı resmen. Ailem akrabalarım sevdiklerimin hepsi yanımdaydı şuanda benden mutlusu olabilirimi artık.
Annem bana doğru hızla gelip beni öyle bir kucakladı ki sanki bir ömür boyu göremediği evladına sarılıyormuş gibi. Onunda sebebini anlıyorum, sonuçta buradan ayrılırken pekte iyi bir durumda değildik. Annemin de korkularını anlıyorum, ömrünü adadığı bir çocuğunu kaybetme korkusu var sonuçta. Annemle sarılmamız bittiğinde babamı aradı kalabalıkta gözlerim babamı bulduğunda koca ağa bir dönem içinde çökmüş gibiydi, gözlerinin altı çökmüş farklı bakıyordu normalde sert bakan bakışları şuanda boş bakıyordu ama gülümsemesi aynıydı.
Babamda gelip bana sarıldı ardından anlıma güzel bir buse kondurdu, gözlerime bakıp “Güzel kızım babanı bu yaşlı adamı affede bilecek misin, sana yaşattıklarımdan ötürü af diliyorum?” Bu sözleri ben dâhil herkesi şaşırtırken, gözlerimin dolmasına engel olamadım.
Ona sıkıca sarılıp ellerini öpmeye çalıştım gözyaşlarımın ardından, ama babam müsaade etmedi ve bana sıkıca sarıldı.
“Babam gönlümün ilk prensi, hayatımda sevdiğim ilk adam. Benden af dilemene hiç gerek yok, hepimiz beşeriyiz hepimiz şaşarız Affetmek Allaha mahsustur bana düşmez affetmek o yüzden kendini asla üzme sen benim hayatımın aşkısın o yüzden üzülme.” Babamın yaşlı gözlerinden bir damla yaş düşmüştü bu konuşmadan sonra, etrafta büyük bir sessizlik oluştu.
Ardından duygusal an dağıldı ve şenlik ortamı tekrardan başladı, sofralar kuruldu muhabbetler edildi ve akşam artık ihtiyarlar yukarıda otururken biz gençler aşağıda çay içip muhabbet etmeye başladık. Ardından kehribar gözleri üzerimde hissetmemle o tarafa döndüm ve sevdayla bakan gözlere baktım o kadar güzel bakıyordu ki bana, o bakışlarının altında erimemek için deli olmak gerekiyordu.
Ardından konaktan büyüklerimiz çıktı ve bize doğru gelmeye başladı, babamın gözleri bir saniyeliğine bile üzerimden ayrılmıyordu ve bu beni geriyordu.
Ardından yanımıza geldiler ve babam direk olarak konuyu uzatmadan veya dolandırma ihtiyacı duymadan bodoslama daldı. “Kızım bu ailenin huzurunda bu soruyu sormak istiyorum sana, özellikle yalnız başına sormadım çünkü istediğim cevabı ikimiz tekken veremeyeceğimizi buradaki herkes bilirdi.” Ben hala olayı anlamaya çalışırken bir anda aklıma sorabileceği tek bir soru geldi ve bu benim kızarmama sebep oldu eğer ki insan içinde sorarsa ben ne tepki verirdim bilmiyorum. Ardından gözlerim Afran’a kaydığında onunda gerildiğini göre biliyordum, derin bir soluk aldık ve babamı dinlemeye devam ettik.
“Başından kötü musibet geçtiğini bütün Amed biliyor ve burada utanılacak bir şey yok sakın bunu unutma seni seven sayan bir ailen ve arkanda her zaman duracak bir baban var, o yüzden biliyorsun ki mutlu olmak senin hakkın. Dayının oğlu Afran ağa sana taliptir eğerde seninde rızan olursa isteyecekler, istemiyorsan söylemen yeterli her zaman kararlarına saygı duyarım.” Babamın bu güzel konuşması sonrasında herkes gerçektende babamın değiştiğine inanmıştı artık, o yüzden bütün gözler benle Afran’a dönünce ikimizde sessizce alttan alttan birbirimize bakıyorduk. Babama gözlerim kaydığında hınzırca sırıtığını görmüştüm ve sanırım anlamıştı beni ardından gülümseyerek elini dayımın omzuna koyup. “Hazırlıklar görülsün Nesim ağa düğünümüz yakındır.” Ardından herkes birbirine sarıldı ve Afran’la karşı karşıya geldiğimizde gülümseyip geçtik birbirimizden.
Ardından herkesin dağılmasını fırsat bilip kendimizi bir birimizin yanında bulduk, ardından gözlerindeki güzel parıltıyı gördüğümde kalbimin teklediğini hissetmiştim.
Afran’ın Gözleri öyle bir hasretle bana bakıyordu ki kalbim sanki yerinden çıkacak gibiydi, onun yanındayken ayaklarımın yerden kesildiğini içimdeki kelebeklerin tekrardan yaşam bulduğuna emindim. Afran’la gözlerimiz bir birine kitlenmiş, içimizdeki duygusal fırtınaları şiddetin adeta etrafa yayılmıştı. Babamın söylediği sözler, bizi bir adım daha yaklaştırmış gibi hissettirdi. Ancak bu anın önemini bilmeme rağmen, içimde bir tereddüt vardı. Beklide geçmişte yaşadığım zorluklardan kaynaklı bir korku vardı.
Her şey böyle güzel giderken bir anda mahvolacakmış gibi hissetmemin başka bir açıklaması olamazdı. Sonuçta geçmişte zor zamanlar yaşamıştık her ikimizde. Afran’ın eli benim elimin yakınlarında dolanıyor ama dokunmaktan çekiniyordu bu tavrı içimdeki huzursuzluğu bir nebzede olsa alıp götürdü. Ne olursa olsun, Afran’la geçirdiğim zamanlarda hissettiğim duyguların gerçek ve güçlü olduğunu biliyordum.
Bütün Diyarbakır’ın korktuğu o ağa, sanki karşısında kırılacak nadide bir parçaymışım gibi konuşmaya başladı benimle. “ Nare inşallah sende benim hissettiklerimin aynısını hissediyorsundur?” bu tavrı beni gülümsetse de onun bu tedirgin halleri hoşuma gitmişti. Bende sakince cevap verdim, “Evet bende senin hissettiklerini hissediyorum ve bu ne kadar hoşuma gitse de geçmişten gelen korkularım var, sanki bu mutlu anımız her an mahvolacakmış gibi hissediyorum ve bu beni çok korkutuyor.” Gözlerime öyle şefkatle baktı ki içimde ne korku ne şüphe kaldı, “Nare, Narem geçmişin bizim geleceğimize yön vermesine izin veremeyiz. İkimizde bir birimizi anlıyoruz, bu yeterli. Geleceğimiz için rabbimize duacı olalım, bu zamana kadar onun sayesinde ikimizde ayakta kaldık. Dualarımızı eksik etmeden yolumuza devam edelim ki yolumuz aydınlık yüzümüz ak olsun.” Sözleri kalbimdeki bütün yükü alıp götürdü, rabbime binlerce kez şükürler olsun ki kalbimi böyle güzel bir adama emanet etmemi sağladı.
Daha fazla yalnız kalmamızın doğru olmayacağını bildiğimiz için diğerlerinin yanına doğru ilerledik, Abimin sert bakışları ardından ablam ve Asrının ortasına oturdum Afran tam oturacağı sırada abimin tok sesiyle oturmaktan vazgeçti ve onunla beraber avludan çıktılar. Elbette nereye diye soramadım saçmalamayın lütfen, karşınızda Diyar ağa varken hesap sormak size değil ona düşer. Afran ve abim avludan çıktıktan sonra geride yengem ve asrın kaldık. Yengem sırıtarak bana döndü. “Hadi bakalım Nare, yavaş yavaş alışmalısın yeni hayatına. Afran gibi güzel bir adamla evlilik sana yakışacak.”
Asrın resmen benden daha çok seviniyordu, bu durum onu çok daha mutlu ediyordu benim adıma. “Evet, nare bu senin mutluluğun için güzel bir başlangıç. Umarım sizin için her şey güzel olur.”
Yengem ve Asrın’ın sıcak sözleri içimi ısıttı. Onların desteğiyle birlikte Afranla yaşayacağım güzel anları düşünmeyi başladım. Onunla beraber artık geçmişimi geride bıraka bileceğimi düşünüyordum rabbimin izniyle buda olacaktı.Umarım yeni bölüm istediğiniz gibi bir bölüm olmuştur yeni bölümlerde bol bol Afran ve Nareyi görüceğiz yorumlarınızı ve OYLARINIZI eksik etmeyin kendinize iyi bakın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
Aktuelle LiteraturHayatım her zaman sakin bir zaman dilimindeymiş gibiydi. Yaşantım, gördüğüm, bildiğim her şey yaşadığım yer bile farklı yaşam tarzlarına sahipti. Her zaman TÖRE adı altında bir çok genç heba etiler. Ama bir gün bunun içinde kendimi bulacağımı hiç za...