Yeni bölümde ufak tefek ip uçları bıraktım ver ileri bölümlerde sizce neler olacak yorumlarda kendinizi belirtin. Sizden bir ricam olacak, lütfen yorumları daha çok tutun ve oyları unutmayın oyları çok düşük ve bazen hevesim kalmıyor. Sizin için 2 bölüm önden gideceğim bundan sonra ve haftada en az 1 bölüm paylaşmaya özen göstereceğim...
Hayat bazen öyle ters köşe yapar ki seni, hayallerin bir anda yıkılıp tuzla buz olur. Ne kadar çırpınırsan da kurtulamazsın, kaçacak delik arar bulamazsın. Kaçmaya çalışıyordum onun karanlığından, gözlerinden. Koşuyor ama uzaklaşamıyordum bir türlü onun kinin den, öfkesinden. Bu nefret nereye kadar götürecek bizi bilmiyorum, ama bu şekilde devam ederse bu hikâyede birimiz yara almadan kurtulamayacağız bundan çok eminim.
Sabah namazını kıldıktan sonra uyuyamamıştım, gördüğüm rüya o kadar garipti ki hala etkisinden çıkamıyordum. Berzan dan kaçmaya çalışıyordum ama yine onun önüne çıkıyordum, en sonunda yere düşmüştüm ve bir el uzanmıştı bana. Elin sahibine baktığımda, yumuşacık bakışlarıyla o Ela gözleri görmüştüm. O kadar güzel bakıyordu ki bana anlatamam, ardından soğuk suyun altına girerek bir duş aldıktan sonra çıktım banyodan. Berzan'a baktığımda hala uyuduğunu gördüm, derin bir nefes alıp onun dolabına yöneldim. Onun için kıyafetlerini hazır ettikten sonra odadan çıktım, sabah kahvaltısını hazırlamak için mutfağa girdiğimde Buke ablanın kahvaltı hazırladığını gördüm. "Günaydın." Gülümseyerek mutfağa girdim, Buke abla şaşırmış gözlerle bana bakarken cevap verdi. "Günaydın gelin Xanım." Gözlerimi devirmeden edemedim. "Hadi ama abla gelin Xanım değil! Nare benim ismim." Buke abla bana mahcup gözlerle baktı, "Olur mu öyle şey gelin Xanım size nasıl isminiz le hitap ederim." Tekrardan Sıkıntıyla nefes alıp elindeki bıçağı aldım ve kaldığı işe devam ettim. "Beni bir kızın olarak gör, saygısızlık etmek değil bu sen öyle seslenince ben kötü hissediyorum." Bu söylediklerimden sonra sıcacık bir gülümseme yollayıp işine döndü, bende kahvaltıyı hazırlayıp masayı hazır ettikten sonra ev ahalisi yavaş yavaş yerlerini almıştı.
Berzan aşağı inmemişti hala bugün annemlere gidecektik, ardından Şükran Hanım bana bakmadan. "Gelin git bak bakalım kocan uyanmadı, her hal onu uyandırıp hazır et aşağı inin." Sanki küçük bebekte kendisi. "Peki daye." Ardından yukarı çıkıp odanın kapısından içeri girmemle, Berzan'ın çıplak sırtıyla karşılaşmam bir olmuştu. Ufak bir çığlık atıp gözlerimi ellerimle kapatıp, arkamı döndükten sonra konuşmaya başladım. "Kusura bakma Be-ben şey uya-uyanmadın sandım da uyandırmaya geldim." Berzan'ın sıkıntılı nefesi kulaklarımı doldururken. "Şöyle çocukça hareketler yapma, hem sana kim dolabıma dokuna bilirsin dedi?" şaşırmış bir şekilde önüme döndüğümde üzerine gömleğini geçirmiş önünü iliklediğini gördüm, "Malum sizin buralarda kocalarını bir tanrı olarak bizde hizmetliler olarak gördükleri için bende bana laf söyleme diye yapmıştım ama." Üzerini elimle göstererek. "Çokta lazım değilmiş senin için." Berzan da bana bakıp ya sabır çektikten sonra sandalyenin üzerindeki ceketini alıp kapıya doğru ilerledi, E bende kapının önünde olduğum için bana yaklaşıp. "Bir daha sakın dolabıma dokunma, hadi çık şimdi." Bende sinirle bir nefes bırakıp ayaklarımı yere vura vura masaya geçtim.
Kahvaltı sessiz sedasız geçmişti bu beni şaşırtsa da odama çıkıp üzerimi değiştirdiğim zaman anlamıştım sebebini, kayınvalidem Berzan'ı bugünde anneme gitmemek için ikna etmeye çalışıyordu. Ama Recep ağa buna müsaade etmiyordu, "Kadın sen ne yapmaya çalışırsın? Bıraka el öpmeye gitsinler, gelin kız nasıl bizim kızımız olmuşsa, bizim oğlumuzda onların oğlu olmuştur." Recep ağanın bu söyledikleri gözlerimi doldursa da Şükran hanımın araya girmesi sinir kat sayımı artırmıştı. "O kız bizim kızımız falan değil, oğlumun dökülen kanının bedelidir. Ben istemem oğlumun o kansızların ellerini öpmeye gitmesini." Söyledikleri yüreğime bir mızrak gibi saplanırken daha fazla dayanamadım. "Kansız derken? Sizin oğlunuzun namus kavramını basit bir şey sanması benim abimin suçu değildir, Şükran daye susuyorsam emin olun sizin için yoksa çok ağır konuşurum." Berzan bu sefer bana bakmıştı ama sinirli değildi anlamadığım şekilde, tamam sinirli olmaması güzel bir şeydi ama bu bakışları fırtına öncesi sessizlikte olabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
Narrativa generaleHayatım her zaman sakin bir zaman dilimindeymiş gibiydi. Yaşantım, gördüğüm, bildiğim her şey yaşadığım yer bile farklı yaşam tarzlarına sahipti. Her zaman TÖRE adı altında bir çok genç heba etiler. Ama bir gün bunun içinde kendimi bulacağımı hiç za...