Herkese selam yine ben şey diyprsunuzdur içinizden bu kadında durup durup bölüm atıyor ama hayır malum hamileliğim çok ilerledi ve artık halsizliklerim başladı elimden geldikçe yazmaya çalıyorum ve elimden geldikçe uzun tutmaya çalışıyorum bölümleri umarım beğenirsiniz kendinize iyi bakın iyi okumalar
Günlerin hızla geçtiği bu zamanlarda hayat öyle hızlı ve seri ilerliyordu ki anlamıyorsun yaşadığın zamanın nasıl geçtiğini. İçimizdeki sıkıntılar nasıl geçecek nasıl bitecek diye düşünürken içimizdeki sıkıntıların bitmesi yerine daha büyük sıkıntıların baş gösterdiğini görüyoruz. Nasıl, neden diye düşünüp hayatımızın akşına devam ederken rabbimin bizim için ayırdığı sınavlarımız devam ediyordu. Biz düğün dernek telaşı veya hayatın telaşesine düşüp Allah’u talaya şükürlerimizi unutursak Rabbimin kendini hatırlatması, bizim canımızı acıta bilir bu zamanda bizi isyana iter yaptığımız hatalarımız.
Gece gökyüzü yıldızlarla doluydu, ancak kalbimdeki karanlık bulutlar dinmek bilmiyordu. Afran ile birlikte olmaktan dolayı hissettiğim sevinç, aşiretimin liderleri tarafından gölgeleniyordu. Aileme ve aşiretime olan bağlılığımı anlıyordum, ancak kalbim Afran ile attığı için bu mücadeleyi sürdürmeye kararlıydım.
Bu konu aşiret liderlerinin kulağına nasıl gittiğini sorguluyorsunuzdur şimdi? Bizde şöyle bir konu açık ve net bir şekilde geri alınamaz. Herhangi bir aşiretten evlenecek olan çiftler öncelikle aşiret liderleri tarafından bilinmek zorunda, eğer ki uygun görülürseler kabul görürlerdi. Benim olaylarımdan dolaysıyla en çok karşı çıkanda tabi ki de Bahremoğlu aşireti ve Afranın onun yerini almasından kaynaklı Ahmet ağanın aşiretiydi.
Ama bizi gerçek anlamda şaşırtan ise Berzan’ın gerçekten sözünde durduğu ve Baranla beraber liderliği paylaştıkları için babalarına yani Recep ağanın karşılarında bizim için durmuşlardı. Bunları elbette Afran gelip de bana anlatmamıştı abim ile büyük salonda babam ve dayıma onları anlatırken kulak misafiri olmuş ve ardından Afranla ufak bir tartışmanın ardından bütün detayları öğrenmiştim.
“Ya bak sana diyorum ki bu meseleden uzak dur, ben varım Allah’ın izniyle her şeyi halledeceğim.” Gözlerimi devirip ileri geri yürümeye başladım ve ardından tekrardan ona doğru döndüm.
“Elbette halledebileceğini biliyorum ama şimdiden birbirimizden bir şeyleri saklar veya söylemezsek evlendiğimizde olan sıkıntılarımızı anlatmaya çekinir veya üzmemek için susarız, o yüzden şimdiden konuşalım ki bir çözüm bulurken zorlanmayalım ve hızlıca halledelim sorunlarımızı.” bunları söyledikten sonra Afran birkaç dakika durakladı ardından, haklı olduğumu anlayıp olanları anlatmaya başladı.
“Recep ağa sorun çıkartıyor eski gelinleri olduğun için ve de Bahremoğlu soyunu taşıdığını söyleyip senin evlenme kararını onların verebileceğini, bunun Reyhanlara ait olmadığını söyledi.” Sözleri resmen dumura uğratmıştı beni. Ne demek Bahremoğlu soyunu taşıdığım için Reyhanların benim üzerimde söz hakkı yok bunu nasıl söylerler?
“Bunu kim bilir ne zamandır biliyorlardı ve şimdi akılarına gelmiş benim hakkımda karar alabilecekleri?” Afran’ında siniri belli ediyordu hareketlerinden. “Bende anlayamadım Nare bizim evlenmemiz için elinden geleni yapıyor ama diğer aşiret liderleri bu söyleminin yanlış olduğunu, bunun uzun zamandır bildikleri ve bile bile seni Reyhanların büyütmesine izin verdiklerini söylediler. Bunu en başta Berzan ve Baran söyledi, bu sözlere en başta onlar karşı çıktılar.”
Berzan’ın kendini düzeltmeye çalışmasında olan çabasını görmek beni gerçek anlamda duygulandırdı, Aslıyla olan evliliğinde gerçek anlamda düzeltmiş ve çocuğuna gerçek bir baba olmaya hazırlanıyordu sanırım.
Ama Recep ağanın bu davranışının sebebi kesinlikle kendi aşiretine söz edilmemesini istediği içindi, ona laf söz gelmesin ama bize ne oluyorsa olsun kafasındaydı.
Başımı iki yana salladım burada daha fazla yalnız başımıza kalmamız bizimkilerin ağzına laf vermek olurdu, bu işi yarın kökünden çözme zamanı gelmişti artık Nare Reyhanın kim olduğunu gösterme zamanıydı. Onlara yeteri kadar sakin ve naif tarafımı göstermiştim artık gerçekte Nareyi tanımaları lazım, ben saygımdan sustukça onlar korktuğumu zannetti korkmadığımı artık anlamaları gerekiyor.
Ben düşüncelere dalmışken Afran tek kaşını kaldırıp bana bakmaya başlayınca, yüzümdeki karanlık ifadeyi gördüğünü anlamıştım. “Sakın aklımdan geçenler olacak deme Nare.” Afran beni tanıyordu, biliyordu neler yapabileceğimi biliyor o yüzden kendimi riske etmemden korkuyordu.
“Aynen aklından geçenler olacak Afran ağa, artık Reyhanların Hanım ağasının oyuna girme zamanı gelmeli bence.” Sözlerim Afranı iyice korkutuyordu, korkuttuğu şey kendisi veya ailelerimiz değil. Ben gerçek kişiliğimi ortaya çıkarmak konusunda korktuğu şey kendime yapacağım şeylerdi, ama artık ne ben ne de benliğim bu işin bir parçası değildi. Artık biz vardık o yüzden Nare Reyhanın sahalara dönme zamanıydı.
Ertesi gün iki ailede tüm liderlerin olmaz sözlerine karşılık yine de buluşmuş güzel bir kahvaltı sofrası hazırlanmıştı, iki ailede tüm sorunlara rağmen güle oynaya kahvaltı ediyorlar ve sözümüz hakkında konuşuyorlardı. “Ee söyle bakalım Halit ağa ne zaman müsait olursunuz kız isteme için?” Babam bu sözlerin ardından oturuşunu dikleştirdi ve konuşmaya başladı.
“Bize bu hafta sonu münasiptir Nesim ağa size de uygunsa buyurun gelin.” Bu sözler beni utandırırken Asrın rahat durmayıp kulağıma eğildi, “Kızım hayatımda gördüğüm en inatçı insanlardan birisisin.”
Ben anlamaz gözlerle ona bakarken, oda sözlerine devam etti. “Çocuk sabahlara kadar kapında yattı kabul etmedin, şimdi ölümden dönünce mi aklın başına geldi. Ha bir de onu ölümden döndürmek için girdiğin çabayı hiç saymıyorum zaten, resmen Azrail 0 Nare 1.” Asrının sözlerine karşılık gözlerimi devirdikten sonra konuşmamıza birisi daha katıldı. “Yalnız kızlar yanlış anlamayın ama Azrail 1 olduğu an oyun biter ona göre oynayın derim.” Yengimin sözleri bizi güldürürken, sofradaki bütün gözler üzerimize çevrildi.
İkimizde utançla başımızı öne eğerken avlu kapsı gürültüyle açıldı ve bir uğultu baş gösterdi, hepimiz telaşla ayağa kalkarken masadaki erkeklerde hızla dışarı çıktılar.
Biz anlamaz gözlerle birbirimize bakarken dışardan Recep ağanın sesi yükseldi, “O kız hem bizim soyumuzdan hem de eski gelinimiz ne hakla bize sormadan iş yapılır oldu ağalar kendinize gelin hele.” Sinir bir anda bütün bedenimi ele geçirmiş hızla önce odama çıkıp, silahımı aldım ve ardından aynı hızla avluya çıktım.
Ama ben gelene kadar kadınlar dışında kimse ortalıkta kalmamıştı, sinirle kadınlara dönünce annem elimdeki silahı görmüş ve hemen atılmıştı önüme. “Nare yemin etmiştin almayacaktın eline o mereti kurban olayım kızım bırak şunu, abinler halledip döneceklermiş hadi gel içeri geçelim sakinleş.” Annemin göz yaşları daha çok sinirlenmeme sebep olurken, etrafıma bakındım bütün konak çalışanları bizi izliyordu. Tekrardan sinirle bizimkilere dönünce Asrın bir adım öne atıldı, oda benim gibi burnundan soluyordu.
“Bana da bir silah bul gidiyoruz.” Başımı onaylayıp korumalardan birini yanıma çağırdım ve ardından belindeki silahı alıp Asrına verdikten sonra. “2 Araba istiyorum kalanlar annemle yengemin konaktan çıkmasına izin vermesin, konağa da bizimkiler dışında bir Allah’ın kulu girmeyecek. Eğerkin giren olursa bunu sizden bilirim.” Sert duruşlarından ödün vermeyen korumalar başlarıyla beni onayladıktan sonra, babamın arabasını alıp yola koyulduk.
“Recep ağa belindeki silaha davranınca abinlerde onu ve ardındakileri dışarı çıkarttılar, ardından Bahremoğlu aşiret reisinin onun değil de Baran olduğunu bu konuyu onunla konuşmaları gerektiğini söyleyip Bahremoğlu konağına gideceğini söylediler.” Anladım dercesine başımı salladıktan sonra gaza daha çok yüklendim, cehennemimi yaşadığım konağa cehennemi yaşatmaya gidiyordum bu sefer.
Konağın önüne geldiğimde ani firenle durup tozu dumana katmıştım, konağın kapısı açıktı içeri baktığımda gördüğüm şey karşısında şoka uğradım. Abim Recep ağaya silah çekmiş, Recep ağa Afrana, Ahmet ağa babama, babamda Ahmet ağaya silah çekmişti.
Gördüğüm şey karşısında kan beynime sıçramıştı resmen, hemen elimdeki silahın şarjörünü kontrol ettikten sonra hızla arabadan indik. Kapıyı kapatıp Afrana seslenmiştim. “AFRAN!” Afran ve diğerleri sesimi duyduklarında bütün bakışlar benim üzerimde toplanmıştı, Afranı ise fısıltıyla. “Nare?” dediğini duymuştum.
Elimdeki silahı havaya kaldırıp bir el ateş ettikten sonra her iki tarafın arasına girmiştim, Baranla Berzan da son anda kapıdan içeri girmiş bir bana, bir elimdeki silaha bir de birbirine silah doğrultmuş adamlara bakıyordu. “Sizin derdiniz nedir, benden ne istersiniz?” Gür çıkan sesim avludaki herkesi dumura uğratmıştı.
Gözlerim bir anlığına terasa çıktığında bastonları sayesinde ayakta duran Ömer’e kaydı, Ardından gözlerim Asrın bulunca gözleri dolu dolu ona baktığını göre biliyordum.
“Bizim derdimizde sıkıntımızda sensin, sen hem Bahremoğlu gelini hem de kardeşimin kızısın bizim rızamız yoktur bu evliliğe. Bu evlilik olacaksa ya kan davası olur ya da berdel olur.” Recep ağanın sözleri hepimizi zıvanadan çıkarmış artık gerçekten suyu ısınmıştı. Sinirlerime hâkim olmaya çalıştığım sırada Afran önüme geçip Recep ağayla konuşmak yerine direkt olarak Baranla muhattap olmuştu.
“Ne zamandan belli söz hakkı şu an ki hükmü geçen ağadan alınıp eski ağaya verilmiştir Baran ağa, bir dur demeyecek misin bu duruma?” Baran önce Afrana ardından babasına baktı sonra sıkıntıyla nefes vererek bize döndü. “Bizim ne rıza vermeye sözümüz ne de gücümüz vardır Afran ağa, sizin mutluluğunuz için anca bize düğün kurmak düşer.” Baranın bu sözleri ardından Recep ağa resmen kudurmuş köpeğe döndü ve Baranın kolundan tutup kendine çevirdi ardından oğluna bir tokat savurduktan sonra bağırmaya başladı.
“Sen ne hakla babanın sözünün üzerine söz söylersin hadsiz, töreler bellidir bu kız bizim evimize gelinlikle girmiş ya kefenle çıkar ya da bu evde kumasıyla yaşar.” Artık susmamın bir şeye fayda etmeyeceğini anlayıp konuşmaya başladım. “Kardeşinin kızıydım madem ne diye bu berdele dur demedin, sen kendi adın yere değeceğine ölen kardeşinin kızını feda etmeye hazırdın. Daha kaç kere yakacaksınız canımı, yeteri kadar çektirmediniz mi? Berdel diyorsun kimle berdel edeceksin o masumların da acılarını ahlarını alacaksın Recep ağa?” Sözlerim herkesin susmasına sebep olmuşken konuşmaya devam ettim.
“Benim ahımı aldın oğlun mutlu olmadığı bir evlilik sürdürdü, yetmedi aşiretten atıldı oda yetmedi ölümden döndü. Daha kaç can yitip gitsin bu töre önünde ne istersin? Töreyi de hükmü de veren sizsiniz alanda siz olursunuz anca.” Bu sözler ne zamandır içimde tutuğum şeylerdi ama Recep ağanın bakışlarında bir yumuşama görmemiş aksine alevi sanki daha çok harlamıştım.
“Ya berdel olur ya da...” Silahını çekip Afranın kafasına dayadı, Afranı öyle gördüğüm an aklıma vurulduğu zaman geldi ve hemen elimdeki silahı Recep ağaya doğrultum. Berzan ve Baran bir adım bana doğru geldiğinde gözlerimle durmalarını işaret ettim. “Ya da kan davası mı dersin Recep ağa?” Afranın sözleri bizimkileri alevlendirirken, Recep ağa tekrardan konuştu.
“Kardeşin Sibel’i oğlum Ömer’e vereceksin, ya da size bu dünyada kavuşmayı haram ederim.” Bir anda beynimde şimşekler çakmış olayları artık anlamaya başlamıştım, Recep ağanın bu konudaki ısrarının sebebi ben değil Sibel’e Ömer'di. Ömer hasta olduğu için ona kız vermiyorlar bu yüzden bu ısrarının sebebi.
“Sık kafama o zaman, kardeşimi vermektense ölmeyi kabul ederim varsın sevdamla ahirette kavuşayım.” Recep ağa bu ültimatomu beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla bana ve Afrana baktı, “Senin derdin ben veya sizle bağlı olan kan bağım değil, Ömer’e kız bulamadığınız için bunu istiyorsunuz siz?” Recep ağa haklılığımı bildiği için silahı yavaşça yere doğru indirdi, ardından sessizliği bozan terastan gelen ses oldu. “Benim adıma karar verme baba abimin birinin hayatı berdel denilen yere batasıca töreniz yüzünden mahvoldu hem gencecik bir kızı harcadınız hem de abimi. Şimdi sıra bana mı geldi? Ben kabul etmiyorum.”
Ömer’in sözlerinin ardından Recep ağa pes edercesine geri çekildi, başını öne eğerek “Ben sadece senin de abinler gibi bir yuvan olsun istemiştim oğul, derdimde maksadımda senin mutluluğun.” Ömer alayla gülüp. “Mutluluk mu? O gencecik kız bu konağa geldiğinde mutsuz olacak ve ben mutlumu olacağım cidden buna inanıyor musun baba? Vicdanın nasıl buna el veriyor?”
Bu sözler ardından Recep ağa susmuş ve sessizce konağa doğru ilerlemişti, Baran babasıyla beraber yukarı çıkarken Berzan yanımıza gelip konuşmaya başladı.
“Babam adına utanıyorum kusuruna bakmayın, ne derseniz hakkınızdır bu konuda boynumuz kıldan ince. Ama bilin ki babam bu konuda ne kadar diretseydi biz o kadar karşı çıkardık, mutluluğunuzun her daim arkasındayız bunu bilin yeter ki.”
Berzan’ın bu olgunca yaklaşımı bizi daha çok mutlu ederken, ben yavaşça başımı sallayıp Asrına doğru döndüm ve ona gidelim dedim. Önce yavaşça başını kaldırıp dolu gözlerle Ömer’in olduğu terasa baktı, o yöne baktığımda Ömer ve Rojda ordaydı. Ardından Ömer Rojda’nın koluna girip yavaşça içeri doğru yürüdü, Asrın da kafasını yere eğip ilerlemeye başladı önden önden.
Gergin anların ardından konak sakinleşmiş, olayın yarattığı gerilim adeta havadan silinmişti. Ancak benim için hâlâ çözümlenmesi gereken konular vardı. Asrına doğru adımlarken, onun gözlerindeki endişeyi hissedebiliyordum.
"Asrın, ne düşünüyorsun?" dedim, sessizliği bozarak.
Gözleri hâlâ terasa, Ömer ve Rojda'nın ardından gitmişti. "Nare, her şeyin farkındayım. Ömer'in sağlık durumu, bana duyduğu sevgi… Ancak bu, gerçekten zor bir durum. Benimle olduğu sürece, onun hayatında her şeyi bir kenara koymak zorunda kalacak."
Asrının ve Ömer’e olan sevgisini anlaya biliyordum, elimi destek vermek istercesine omzuna koydum ve kardeşim dediğim kızın puslu gözlerine baktım. “Elimizden şu anlık bir şey gelmez, ama yine de biz çabalamayı bırakmayacağız. Bak ben pes ettim mi? Hayır o zaman sende pes etme ki iki deli arkadaşın neler yapabileceğini bütün Amed'e gösterelim.” Asrın hınzır sırıtmasıyla eski haline dönmeye çalışırken, Ardımdan abimin bana seslenmesiyle ona doğru döndüm.
“Nare, kendini riske attığının farkındasındır umarım?” Abimin sözlerine karşılık dik duruşumu bozmadan karşılık verdim. “Ben sizin yaptığınız gibi ailemi savunmak dışında hiçbir şey yapmadım.” Abim derin bir soluk alarak bir adım daha bana doğru attı, onun ardından babam, dayım ve Afran geliyordu.
“Elbette savunduğunu biliyorum ama kendini bu denli ön plana çıkartırsan üzülür, kırılır, incinirsin diye korkuyorum kardeşim.” Derin bir nefes aldım ve cevap verdim.
“Bu zamana kadar sustum da ne oldu, yine kırılıp dökülmedi mi, sürekli sustuğum halde susturulmadı mı? Ama bu saatten sonra olmaz anladın mı abi bu saatten sonra Nare Reyhan Reyhanların Hanım ağası ilerleyen zamanlarda ise Maralların Hanım ağası olacağım. Kimse artık beni susturamayacak.” Abimin yüzünde gurur dolu bir gülümseme oluştu, aynı gülümseme Afranda da vardı.
Sanırım onlar da bu konuda benim arkamdalar, bana destek olacaklardı. Babam ve dayım da gülümsüyordu, gözlerimdeki kararlılık ve ailemle olan bağlılığım onları memnun etmiş gibiydi. Ancak, bu kararlılığımızın sonuçlarına katlanmamız gerekeceğini biliyorduk.
Gecenin ilerleyen saatlerinde hepimiz evlerimize dağıldık, benle Asrın odamıza geçtiğimizde Asrının moralinin bozuk olduğunu görmüştüm. Sebebini bildiğim soruları sormak hiç huyum olmadığı için sormamaya çalışıyordum, ama arkadaşımın böyle moralinin bozuk olduğunu görmek canımı sıktığı için dayanamadım ve kendimi onun yatağına bıraktım.
“Evet konuş bakalım Karadenizde hangi gemilerin battı laz kızı?” Asrın gülümsemeye çalışıyordu ama yaptığı acılı bir tebessüm etmekten ileri gidemedi. Bu hali beni üzerken konuşmaya çalıştı. “Bir sorun yok sadece onu atlatmak için buraya gelmek istemiştim, ama sanırım yanlış bir şey yapmışım? Onu gördükçe canım daha çok acıyor, kendime acı çektirmekten başka bir eylem gerçekleştirmiyorum.
“Sevginle ilgili endişelerin olduğunu biliyorum, Asrın. Ama bunların üstesinden gelebilirsin. Önemli olan, içindeki karmaşık duygularla yüzleşmek ve ne istediğini bulmaktır. Onunla konuşmak ve hislerini paylaşmak sana yardımcı olabilir. Unutma, biz senin yanındayız ve her zaman destek olacağız.” Asrına bu sözleri söyledikten sonra ona sıkı bir sarılma yaparak desteğimi hissettirmeye çalıştım.
Asrın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi ve benim sarılmama karşılık verdi. “Teşekkür ederim, Nare. Senin yanımda olmanın ne kadar değerli olduğunu biliyorum. İyi ki varsın.”
Bu sözler beni mutlu etti ve onunla birlikte olmaktan dolayı minnettar hissettim. “Ne zaman istersen, seninle konuşabiliriz. Şimdi uyumak istersen, ben buradayım. Senin için her zaman buradayım, Asrın.”
Asrın başını salladı ve yatağına doğru döndü. “Teşekkür ederim, Nare. Şu an sadece biraz dinlenmek istiyorum. Yarın sabah erken kalkacağız ve daha fazla konuşabiliriz.”
Ben de onun isteğini saygıyla karşıladım ve odadan sessizce çıktım. Asrının içsel çatışmalarıyla başa çıkması için zaman vermek en doğrusuydu. Onun yanında olmaya devam edeceğim ve ne zaman ihtiyacı olursa, her zaman onun yanında olacağım.
Odadan çıktıktan sonra salondan Abim ile Afranın konuşmalarına kulak misafiri oldum. “Yarın öbür gün Recep ağa çıkıp da Sibel'in peşine düşerse Bahremoğlu'larıyla karşı karşıya geliriz yine, bunun önüne geçmek lazım.” Afranın sözleri bir nebze içime korku düşürse de Abimin cevabı korkumun tümüyle uçmasına sebep olmuştu. “Öyle bir şey olmayacak Baran ağayla konuştum, eğer bu durum böle devam ederse aşiretlerinin büyük zarar göreceğini söyledim, oda bunun bir daha tekrarlanmayacağını babası adına özür dilediğini söyledi. Zaten orda da babasına karşı tavrını koyduğu için bu konunun daha fazla uzamayacağına eminiz.”
Abim içimizi ferahlatınca ben de odama doğru ilerlemeye başlamıştım, merdivenlere varmadan abimin bana seslendiğini duydum ve salona doğru ilerledim. “Kapıda dinleyip öyle odalara kaçmakla olmuyor Nare Hanım hele gel de şöyle bir konuşalım.” yakalanmanın verdiği utançla abime doğru ilerledim ve şirince gülümsedim.
“Evet şimdi siz ikiniz hakkında konuşalım bakalım, büyükleriniz bir hafta sonra nişanı yapmayı planlıyorlar, peki siz ne zamandır bu durumdasınız? Yoksa İstanbul da sürekli buluşmalar filan’mı oluyordu?” Abimin sözleri gözlerimin kocaman açılıp ona bakmama sebep olmuştu, aynı şekilde Afranda Afallayarak abime döndü. “Senin dilin ne der Diyar Allah aşkına ben öyle bir şey yapacak birisi miyim?”
Abimin üsten bakışlarını anlamam uzun zaman almamıştı, abimin derdi Afranla benim nabzımızı ölçmek ve geçekten böyle bir şey yapıp yapmadığımızı anlamaya çalışmaktı. Deniyordu bizi kısacası, Afranın sinirlendiğini göre biliyordum o yüzden bende gülerek abime döndüm ve konuya artık müdavim olmaya karar verdim.
“Abi öyle bir şey yok sadece sizin bildiğiniz şeylerin ilerisi yok, hem zaten benim derslerden başımı kaldıracak pek bir vaktim olmuyordu.” abim gülümseyerek bana sarıldı ardından sert bakışlarını tekrardan Afrana çevirdi. “Seni bilirim, severim, hatta kardeşlerimden asla ayırmam bile ama söz konusu benim kız kardeşlerim olduğu zaman karşımda babamı bile tanımam.” Abimin ciddiyeti hepimize bulaşmıştı.
Afranda anladım dercesine başını sallayıp müsaade istedi, abimde bana bakmadan konuştu. “Nare hadi misafirimizi yolcu et ama çok da uzun durayım deme!” Abimin ima dolu cümleleri yüzünden kıp kırmızı olmuştum.
Ardından başım önümde Afrandan önce kapıya doğru gitmeye başladım. Afranda abimle selamlaşıp peşimden gelmeye başladı, avlu kapısına geldiğimiz zaman korumalar dağılmaya başladı.
“Kendine dikkat et, yarın annemle beraber geleceğiz nişan elbisesi ve yüzük almaya gideceğiz senin içinde bir mahsuru yoksa tabi?” Afranın bu ince düşünceleri beni mutlu ederken, başımı kaldırıp yüzüne baktım. “Sorun değil tabi ki de gidebiliriz.” Afranda gülümseyip derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açıp, “Hadi sende içeri gir üşütme, abin de karı gibi daha fazla kafasında kurup da sana sarmasın.” Sözleri beni güldürürken başımı sallayıp.
“Hayırlı akşamlar.” dedim ve arkamı dönüp içeri girdim. Odama girdiğimde Asrının çoktan uyuduğunu gördüm ve bende yandaki yatağa kendimi attım, bundan sonra beni neler bekliyor bilmiyorum ama artık her şeye hazırlıklı olmak zorunda olduğumu biliyorum.Bir bölümün daha sonuna geldik umarım beğenirsiniz sizce yemi bölümde neler olacak oy ve yorumlarınızı bekliyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
General FictionHayatım her zaman sakin bir zaman dilimindeymiş gibiydi. Yaşantım, gördüğüm, bildiğim her şey yaşadığım yer bile farklı yaşam tarzlarına sahipti. Her zaman TÖRE adı altında bir çok genç heba etiler. Ama bir gün bunun içinde kendimi bulacağımı hiç za...