Mutlu olduğumuzu hissettiğimiz zamanlar ne kadar da nadir böyle. Ne zaman yüzümüz gülse hayattan bir şeyler beklemeye başlasak bir sorun çıkıp bütün umutlarımızı yerle bir ediyor. Hiç Bir şey umduğumuz gibi gitmiyor. Bu hayatta her şeyi kendimden parçalar vererek elde ettim, okulum için evlenmekten başka seçeneğim yoktu evlendim, sevdiğim adamın iyiliği için ondan Uzak durdum, Berzan iyi olsun diye annemin benden vazgeçişine de katlandım. Ben bu hayatta hep gözden çıkarılan, feda edilecek olan oldum. Kimse kendini benim için feda etmedi ama herkes benden büyük fedakarlıklar bekledi. Şimdi herkes yaptıklarından pişman ama giden yıllarımın, çektiğim acıların bir telafisi yok...
Neydi beni böyle vazgeçilecek biri yapan? Neydi beni böyle herkesin gözünde hiç yapan? Kendimce Bu soruya tek bir cevap verebiliyorum, babamın kızıydım. Oda tıpkı benim gibi feda edildi, saçma sapan kan davalarına kurban gitti. Kızların kaderleri annelerine benzemiyormuş, benimki babamın kaderine benzedi. Tek farkımız o artık huzurlu bense hala çekiyorum.
" Bayım ne zaman geleceksin, babamla bekliyoyuz seni"
Diyen minik oğluma döndüm ellerini tuttum, avuçlarını koklayarak öptüm. Sımsıkı sarıldım...
" Benim aşkım geliyordum şimdi bende "
Diyerek elinden tuttum ve bahçeye çıktık. Bugün beyefendi top oynamak istiyordu, babası da bende deli gibi koştuk bütün gün ve Uras yorgun düşene kadar oynadık. Akşam yemeğini yiyemeden uyudu Uras'a zorla birazcık süt verdim biberonla ama onu bile içirene kadar neler çektiğimi anlatamam.
Bugün çok yorulmuştum ve yarın sabahki randevuya yorgun argın gitmemek için direk mis kokulu oğlumun yanına uzanıp uykuya daldım... Sabah istemsizce erkenden uyanmıştım normalde Uras benden önce uyanır evi bir birine katar herkesi uyandırırdı ama dün çok yorulmuştu. Telefonumu elime alıp saate baktım saat 06.45 di ve benim randevum 11 de idi. Bugün bir mahkemem vardı ve 8.30 da büroda olmak zorundaydım. Londra'da bir ofis açmıştım ve yanımda 4 avukat,1 temizlik elemanı vardı. Burada görmüş olduğum en büyük eksiklik Türkler için fazla imkan olmadığı en azından maddi açıdan zorluk yaşayanlar için. Bu yüzden çoğu zaman ücretsiz şekilde, hakkı yenen insanların hakkını savundum, burada bir tek avukat olmayı sevmiştim birde oğlumun annesi olmayı...
Buraya alışmak öyle zor oldu ki oğlum olmadan nasıl olacaktı bilmiyorum, ve birde içindekileri anlatarak ruhsal çöküntülerimi paylaştığım gizem hanım, bir psikolog değil de arkadaş gibiydi çoğu zaman belki mesleğinden dolayı böyleydi, böyle olduğu için belki de alanında çok iyiydi. Bugün yine onunla randevum vardı ve ben yine babasına aşık Uras'ı evde bırakarak terapinin olacağı güzel kokulu çiçeklerin ve neşeli sesleri olan doğanın kucağına gidecektim. Gerçekten evimin böyle bir yerde olmasını isterdim çünkü inanılmaz rahatlatıcı bir havası vardı, cam kenarında ya da bahçede uyuşana kadar otururdum.
Beni kapıda güler yüzüyle ve sıcak sarılması ile gizem hanım karşıladı, bugün gerçekten de konuşmaya fazlası ile ihtiyacım vardı, içimdeki derin yanıkları ve kabuk tutmuş irinleri dökmek zorundaydım. Günlerimin nasıl geçtiğini anlatırken gizem hanım da kendi hayatında olan değişiklikleri anlatıyordu bana, aramızdaki ilişki hasta ve psikolog gibi değil de daha çok iki yakın arkadaş gibiydi. Çocukluğumdan beri doğru düzgün arkadaşım hiç olmamıştı, üniversitede bile tek arkadaşım Belmaydı. Şuan onunla da çok fazla görüşüyor değildim ara sıra görüntülü konuşurduk, İzmir'de çok güzel bir şirkette avukatlık yapıyordu ve ben Londra da olduğum için uzun bir süre görüşememiştik. Gizem hanım onu da tanıyordu benim sayemde çünkü ara sıra da olsa Belma beni teselli eden güldüren sevecen ve iyi bir dosttu.
Derin bir nefes Alıp kaldığım yerden devam etmemi bekleyen gizem hanımın gözlerine baktım ve yudumladığım kahvemi kenara koydum
**************
Bugün bizim hayatımızın en güzel ve en özel günüydü o kadar mutluydum ki içimde deli bir coşku vardı Mir ve ben bizim için kurulmuş sade masaya güzel bir müzik eşliğinde oturduk şahitler de yerini alınca nikah memuru mikrofonu eline alarak konuşmaya başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
General FictionBu Kitabın gerçek kişi veya kurumlarla bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Ben Dilvan... Dilvan TİMURAĞAOĞLU. Mardin Kızıl Tepede, Kikan aşireti adı altında yaşamaya çalışıyorum, Babamsız... Annem Meral TİMURAĞAOĞLU. Ankara'da doğup büyümüş...