Aram gözlerime baktı derindi bakışları... Ama ne olursa olsun yenemeyecekti beni, pes etmemi bekliyordu ama bu asla olmayacaktı. Evet onunla evlenecektim ama sadece okulum ve annem içindi bu. Derin bir nefes aldı Aram
" seninle tartışmak istemiyorum Dilvan! Yarın akşam geliyoruz yüzükleri takıyoruz, önümüzdeki ayda düğün olacak!"
Dedi. Kendi düğününü bile planlayamayan ben sessizce bekledim, gitmesini... Başımla onayladım Aram bana yaklaşıp alnımdan öptü
" bugün her şeyi hazırlayacaklar sen annenle ilgilen birazda dinlen! Yarın akşam giymek istediğin elbiseyi Alya'ya söyle o getirecek "
Dedi gözlerime bakarak, bende sadece sustum Her zamanki gibi... Belimi hafifçe iterek içeri yönlendirdi beni. Dedemlerin yanına gitti bana son kez bakarak... Bende kafamdaki düşüncelerle annemin odasına girdim.
Annem yatağına uzanmış sessizce düşünüyordu, yavaşça oturdum yanına ellerini tuttum
" nereye daldın böyle annem?"
Diye sordum. Annem kocaman gülümsedi
" mutlu ol kızım her zaman çok mutlu ol inşallah"
Dedi ve şuanda çok ihtiyacım olan hayır duasına sessizce içimden amin diyebildim. Annemi yanaklarından öpüp ayağa kalktım
" yarın söz var annecim bende odama gidip düşüneyim biraz ne giyeceğimi falan..."
Dedim ama çok isteksiz söylemiştim ses tonum beni her an ele verebilirdi... Annem hafifçe başıyla onaylayınca odasından çıkıp kendi odama yöneldim. O Aram'ı boğmak istiyorum. Yatağıma sessizce oturdum ne yapacaktım şimdi? Kaçamazdım, mecburdum. Okulların açılmasına da çok az bir süre kalmıştı bu yüzden Aram bu kadar acele ediyordu düğün için.
Hazırlanacaktım ve olaysız bir şekilde bu saçma sapan söz meselesini halledecektim. Yarın için giymek istediğim kıyafeti de Alya'ya söylemeyecektim, dolabımdan çıkardı bir şeyler nasıl olsa... Elime telefonu alıp aramı buldum ve mesaj yazmaya başladım
" Alya elbise için zahmet etmesin ben kendim hallederim!"
Yazdım. Ve ardından hemen Aram'dan mesaj geldi
" peki çiçeğim nasıl istersen..."
Yazmıştı. Çiçek senin anandır! Tövbe tövbe ya. Telefonu yatağıma atıp dolabımda yöneldim. Yarın için biraz bakınırdım böylelikle belki kafam da dağılırdı.
Dolabı açtım ve yavaşça ellerimi kıyafetlerin üzerinde gezdirmeye başladım. Genellikle siyah, kırmızı ve beyaz vardı. Bu lanet geceye de bir tek siyah yakışırdı.
Siyah elbisemi elime aldım ve dikkatlice süzdüm, uzun zamandır giymemiştim bunu. Ve severek almıştım çok abartılı değildi ama çok da sade değildi... Aman neyse o pisliğe güzel olmak zorunda değilim.
Elbiseyi alıp güzelce astım, yatağıma girip düşünmeye başladım. Mir... Acaba şuan ne halde ne yapıyor? Beni bir kere olsun düşünmüş müdür? onu düşünmekten kafayı yemek üzereydim. olur olmadık her yerde aklıma geliyor ve bir türlü çıkmıyordu aklımdan.
O kadar zarar verdim ki ona ve arkadaşlarına... Üzgünüm... Çok özledim birden bire Tufan'ı ve diğerlerini... Çok eğlenmiştik beraber ve ben tiyatro oyunlarında oynayacaktım, yani Aram gelip mahvetmeseydi...
Mir'e o kadar ulaşmak istiyordum ki anlatmak istiyordum, evlenecektim ve bir daha onu asla göremeyecektim. Ne numarası ne de başka bir şeyi yoktu bende... Hem olsa da hangi yüzle arayacaktım ki? Ona da çevresindeki herkese de zarar vermiştim. Ve yarın akşamdan itibaren sözlü bir kız olacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
General FictionBu Kitabın gerçek kişi veya kurumlarla bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Ben Dilvan... Dilvan TİMURAĞAOĞLU. Mardin Kızıl Tepede, Kikan aşireti adı altında yaşamaya çalışıyorum, Babamsız... Annem Meral TİMURAĞAOĞLU. Ankara'da doğup büyümüş...