Odamda oturmuş saatlerdir ne yapacağımı düşünüyordum. Uras 5 yaşına girecekti ve benim ona her şeyi anlatma cesaretim asla yoktu, o Aram ile öyle mutluydu ki bütün yaşananları bilseydi daha küçücük yaşında nasıl bir tramva yaşardı kim bilebilirdi. Büyümesini beklemek de bir şeyi değiştirmiyordu maalesef, her yeni yaşında daha fazla Aram'ı seviyordu. Seneler geçmişti belki üzerinden ama acım hala tazeydi, beni bu kafeste yalnız bıraktıkları için, zamanında müdahale etmedikleri için, işler bu noktaya geldiği için... O kadar fazla keşke diyordum ki çoğu zaman bu düşüncelerden dolayı uyuyamıyordum. Uras yatağımda mışıl mışıl uyumadan önce babamda bizimle uyusun diye ortalığı inletmişti. Ah bilmiyordu ki babam diyerek ağladığı insanının canavardan başka bir şey olmadığını...
Bugün gizem hanımla son seansıma gidecektim, çünkü ne benim anlatacak takatim ne de yaşananları tekrar yaşayacak gücüm yoktu. O zamanları her andığımda boğazıma oturan o yumru beni nefessiz bırakıyordu. Senelerce sürünerek yaşadığım bu hayatı birine anlatmak beni öldürüyordu. Uras hala uyuyordu akşam o kadar çok oynamıştı ki sabahın 6 sında kalkan oğlum saat 9 olduğunda bile uyanmıyordu. Çantamı alıp Urası'ı alnından öptüm ve yumuşacık saçlarını onu incitmeden karıştırdım. Sessizce odadan çıktım ve aşağıya inmeye başladım, Aram her zamanki gibi kahvaltı masasında beni bekliyordu.
' günaydın çiçeğim...'
dediğinde mırıltı gibi çıkan sesimle
' günaydın.'
diyebilmiştim sadece. masaya oturup sessizce kahvaltımı yapmaya başladım
' Oğlum hala uyanmadı mı?'
dediğinde hala alışamadığım oğlum kelimesine dişlerimi sıkmıştım
' Benim oğlum hala uyanmadı Aram, bu gün yine oğlumu alıp benden habersiz dışarı falan çıkarma! sadece bir kaç saatliğine gidip döneceğim. '
dediğimde Aram sinirlendiğini anladığım o ince tınıda konuşmaya başladı
' senelerdir hala alışamadın değil mi karıcığım? o benim de oğlum. Biyolojik babası ben olmasam da, genlerim olmasa da, onda ruhum var benim. '
dediğinde sessizce dinledim sadece. Çünkü ne kadar ileri gidebileceğini bilen tek kişi bendim. Ama oğluma zarar vermemesi ve oğlumun onu bu kadar sevmesi bana dokunsa bile yine de baba sevgisini hissettiği için şanslıydım, bazen düşünürüm kendi kendime ya sırf Mir'in çocuğu olduğu için onunda canına kıymaya kalksaydı? o zaman ne yapardım ben? Sırf benim parçam olduğu için Uras'ı sahiplenmekle kalmayıp babası olduğu düşüncesini kabullenmişti. Senelerdir bana bir kere bile dokunmayan bu adam kendi çocuğu gibi benimsemişti oğlumu. Yine de yaptığı hiç bir şeyi unutmak mümkün değildi, ve o bütün bu acılara rağmen mutlu olmayacaktı, ona daha evlenmeden dediğim gibi bu hayatı zehir edecektim....
kahvaltım bitince sessiz sedasız çıktım evden ve yine Aram'ın peşime taktığı şöfor ve koruma ile gizem hanımın terapi merkezinin yolunu tuttum.Gizem hanım beni yine kapıda karşılamıştı kocaman bir gülümseme ile...Bir birimizi uzun zamandır görmemişiz gibi sıkıca sarılmıştık. Terapi için bahçeye geçerken bahçedeki ufak değişiklikler dikkatimi çekmişti
" Kırmızı gülleriniz sonunda açılmış, ayrıca buradaki saksılarında sayısı baya artmış."
" her zamanki gibi yine çok dikkatlisin Dilvan. Evet güllerim sonunda açıldı ve yalnız kalmamaları için biraz arkadaş getirdim onlara"
" Onlarda birer canlı değil mi sevgiyi ve arkadaşı hak ediyorlar"
dediğimde Gizem hanım geniş bir gülümseme ile oturduğu yerden cevapladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
General FictionBu Kitabın gerçek kişi veya kurumlarla bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Ben Dilvan... Dilvan TİMURAĞAOĞLU. Mardin Kızıl Tepede, Kikan aşireti adı altında yaşamaya çalışıyorum, Babamsız... Annem Meral TİMURAĞAOĞLU. Ankara'da doğup büyümüş...