Çaresizlik bitirdi beni... İliklerime kadar yayıldı çaresizliğimin çığlıkları. Ben bu hayata mecbur bırakıldım, ben yaşadıklarıma mecbur bırakıldım. Her ne kadar asi bir kız olsam da çaresizlik beni yok etti. İçimdeki o asi kız yerin yedi kat dibine girdi... Söz konusu annemdi, babamın bana emanetiydi söz konusu olan şey...
Çırpındıkça en dibe vurdum. Benim dibe vuruşum o canavarların silahı oldu... Kendi hayatım için uğraştım ben ama olmadı, benim hayatımı, umutlarımı, hayallerimi çok gördüler bana... Ama benim adım Dilvan'dı ne yaparlarsa yapsınlar ben o yerin yedi kat dibinden çıkacağım! Hele annem ayağa bir kalksın, bana zorla ne yaptırırlarsa yaptırsınlar ayaklarına dolanacaktım.
Gözlerimi hafifçe araladım celladım yoktu yanımda... Yavaşça doğruldum etrafıma baktım, burası neresi? Ben dün hastanedeydim! Kim getirdi beni bu odaya!? Hızla ahşap kapıya koşup var gücümle yumrukladım
" çıkarın beni buradan!! Kimsiniz! Yardım edin! İmdat!!"
Durmadan yumrukladım kapıyı, gücüm tükenene Kadar bağırdım ve kapının kilidi açıldı, içeriye Aram girdi elinde yemek olduğunu anladığım tepsiyle
" annem nerde? Niye beni buraya getirdin sen ha!! Burası neresi? Çabuk anneme götür beni! "
Dediğimde Aram yavaşça tepsiyi masaya indirdi, her adımını, her hareketini izledim. Yavaşça bana doğru yaklaştı ve duyulması çok zor olan ses tonuyla
" Annen yok! Benim sözümden çıkmadığın güne kadar yok! "
Dedi. Söyledikleri buz etkisi yaratırken hırsla kalktım ayağa, dikildim karşısına
" sen adam değilsin! Beni anneme götür dedim sana!"
Sesim oldukça yükselmişti. Aram belimden kavrayıp vücutlarımızı birleştirdi ve kıpırdamama olanak sağlamadan konuştu.
" sabret ufaklık! Önce o şerefsizin ölümünü görmen lazım! Sonra annene bakarız!"
Dediğinde başıma yıkılan duvarların sızısı vücuduma yayıldı. Enkazdım artık... Onu iteklemeye çalışırken
" ruh hastası!! Senden nefret ediyorum! İğreniyorum!"
Şuan ona ne desem soğumazdı içim. Bu adam için bir ara durumlar farklı olsaydı sevebilirdim dedim ben, bu adam asla sevilmezdi! Aram alnımdan öpüp uzaklaştı
" yemeğini ye yarım saat sonra güce ihtiyacın olacak ufaklık! "
Dedi ve kapıyı üzerime kilitleyip gitti... Ben de Dilvansam yedireceğim ona bu yaptıklarını! Sinirle ayağımı yere vurdum, kapıya koşup yumruklamaya başladım
" çıkar beni buradan! Canavar!! Anneme götür beni! Mire dokunursan seni öldürürüm duydun mu beni!!"
Bağırmaktan kısılan sesimle kapının önüne çöktüm.
Yazardan...
Genç adam ulaşmıştı kadınına... Ne pahasına olursa olsun onunla evlenecekti. Biraz üzecekti onu ama olsundu, sonu güzel bitecekti... Önce Mir planını devreye sokacaktı, sonra da kadınının annesini... Her şey planladığı gibi kusursuz gidiyordu genç adamın...
O kadar seviyordu ki genç kadını, gözü görmüyordu hiç bir şeyi ve hiç kimseyi... Ona zarar veremezdi ama akıllanması lazımdı kadınının bu yüzden de sevdikleriyle sınayacaktı onu. Hele o Mir'e gülüşü her aklına geldiğinde gidip o adamı ölene kadar dövmek istiyordu, bir kere öyle gülmemişti kadını ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
General FictionBu Kitabın gerçek kişi veya kurumlarla bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Ben Dilvan... Dilvan TİMURAĞAOĞLU. Mardin Kızıl Tepede, Kikan aşireti adı altında yaşamaya çalışıyorum, Babamsız... Annem Meral TİMURAĞAOĞLU. Ankara'da doğup büyümüş...