Bugün içimden geldi yeni bölüm yayımlamak erken yayımladım ama olsun... Fikirlerinizi merak ediyorum kafes okurlarım 🤗🤗 sizi seviyorum 💜💜
*****
Hep böyle oluyordu işte... Herşey kabulüm ama 2 şık arasında kalmak beni geriyordu. Ben aynı renk ve aynı tarz eteği bile seçemez arada kalırım... Ama beni istanbula götürmesinden zarar gelmezdi ki. Beni oraya götürünce uzak duracağına da söz vermişti işte... Hem çabuk olursak bulamazlardı bizi." çabuk ol!! Aram tepemizde bitmeden!"
Dediğimde yüzündeki gülüşü görmeye değerdi... Hızla kulübeye girip geri çıktı
" arabam şu tarafta yürü kaçak!"
Dedi ve yürümeye başladık... Arabaya gelince sessizce bindim mir de binince yola koyulduk. O yola dalmışken incelemek istedim onu. Ela gözleri, uzun ve gür kirpikleri, belirgin elmacık kemikleri tamamen kusursuz gibi duruyordu yüzünde... Benim gözlerim kahverengiydi, saçlarım siyah ve belime kadardı, annem saçlarıma kıyamaz kestirmezdi.
Babam kızardı anneme, şu kızın saçlarını keste güzel yüzünü görelim diye... Ama annem kıyamazdı saçlarıma terslerdi babamı. Çok özledim babamı ve annemi... Hele okulum bitsin kurtaracağım onu da buradan, dedemden... Mirin sesiyle kendime geldim
" uzun bir yolculuk olacak kaçak, mola veremeyiz fazla... Yani peşimize düşmüşlerdir çoktan. Yakalanırız mola verirsek"
Dediğinde başımla onayladım onu
" evet haklısın, mola vermeye hiç gerek yok mir... Bir an önce gidelim buralardan..."
Dedim. Mir tekrar yola bakınca biraz uyumanın kimseye zararı olmayacağını düşündüm ve iyice koltuğa sinip gözlerimi kapattım...
Gözlerimi araladığımda hala yoldaydık ama hava baya aydınlanmıştı, güneş tam tepedeydi, mirin sesiyle ona döndüm
" günaydın kaçak!"
Dedi sevimli bir şekilde... Hafifçe gülümsedim
" günaydın! Saat kaç çok uyudum galiba!"
Dediğimde kahkaha attı
" vallahi ne yalan söyleyeyim bir an korkup nefesini kontrol ettim"
Dediğinde bende güldüm
" saat kaç?"
Dedim. Unuttuğum Kolumdaki saati bana gösterdi
" 13.45"
Dedi ve ben gerçekten de ölüm uykusuna yatmıştım... Yayıldığım koltuktan doğruldum ve etrafıma baktım
" burası neresi? Çok güzelmiş!"
Dediğimde hafifçe gülümsedi
" daha 6 saatimiz var kaçak! Biraz daha uyu istersen!"
Dalga geçiyordu benimle, ne yapayım çok uykum geliyordu...
" yok yolu izlemek istiyorum sadece"
Dedim ve sustum, uzun ve suskun geçmişti yol ve sonunda gelmiştik.... O kadar büyüktü ki insanlar burada nasıl yaşıyorlardı? Binalar çok yüksekti ve çok fazla araba vardı... Mirin evine gidende kadar saat 10 olmuştu. İkimizde arabadan indik. Etrafıma göz gezdirdim
Mirin evi büyüktü, iki katlı ve lüks duruyordu. Annesi babası yoktu ama demek ki tutunduğu bir işi vardı. Mir beni nazikçe ileri doğru yönlendirirken
" burası tiyatromdan kazandığım parayla yaptığımız bir ev... Babam ve annem çok severdi tiyatroyu."
Dediğinde gözleri buğulanmıştı... Bazı dertler çaresizdi işte, bazı dertlerin dermanı yoktu... Zamanda girse araya ilk günkü gibi yaşıyorsun o acıyı ve hiç bir zaman azalmıyor o acı... Zamana bırak der kimileri, zamanda sana bırakıyor oysa ne acın diniyor ne de dertlerin azalıyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
General FictionBu Kitabın gerçek kişi veya kurumlarla bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Ben Dilvan... Dilvan TİMURAĞAOĞLU. Mardin Kızıl Tepede, Kikan aşireti adı altında yaşamaya çalışıyorum, Babamsız... Annem Meral TİMURAĞAOĞLU. Ankara'da doğup büyümüş...