13. BÖLÜM

46 3 4
                                    

Geçmişe ait ne varsa yakıp yıkmıştım. Benim için öncesi yoktu. Bugüne göre hayatıma yön verirdim. Oysa şimdi kurduğum düzen yıkılmıştı. Geride bıraktığım ne varsa tek tek gün yüzüne çıkıyordu ve ben bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.

Akan gözyaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu. Azer ne olduğunu anlamamıştı, şaşkınlıkla bakıyordu bana. Anlatacak güçte değildim zaten. Bunu anlamıştı ve soru sormadan sakinleşmemi bekliyordu.

Yüzüne çevirdiğim bakışlarıma şefkatle karşılık verdi. Yüzündeki darp izlerinin asıl sebebinin ben olduğumu bilse ne derdi acaba? O, beni korumak için buraya gelmişken, ben kılımı bile kıpırdatmamıştım. Utançla başımı eğip sakinleşmeyi bekledim. Nasıl söyleyeceğimi bilmesem de öğrenmek artık hakkıydı.

" Azer ben-"

Kendimi ifade etme konusunda ilk defa başarısızdım.

" Korkma Beria. Sana zarar vermelerine asla izin vermem."

Mavileri ilk defa bana şefkat ve anlayışla bakıyordu. Bu bakışları görmek için can atan ben, şimdi isyan ediyordum.

" Korkum o değil."

" Ne o zaman? Anlatırsan sana yardım ederim."

İçimden bağıra bağıra ağlamak geliyordu sadece.

" Ben, senin zarar görmenden korkuyorum."

Hazırda bekleyen yaşlar tekrar gözlerimden süzülmeye başlamıştı. Azer yanıma gelip yüzümü avuçlarının içine aldı. Akan yaşları silip alnını alnıma yasladı.

" Gözlerinin bu halini hiç sevmedim. Bana öfkeyle bakan gözlerini bile tercih ederim, yeter ki daha fazla ağlama."

Sözleri tebessüm etmemi sağlarken, o da benimle birlikte güldü.

" Anlat bana. Anlat ki derdine deva olayım."

" Yektayla daha önce birlikteydim"

Söylediklerimi ilk başta idrak edememişti. Söylediklerim kafasında oturunca, anında benden uzaklaşıp eski mesafesini koydu.

" Ne demek birlikteydik."

" Çok uzun zaman önceydi."

" Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Sesindeki sakinlik beni korkutuyordu.

" Çok uzun zaman önceydi. Böyle olacağını bilemezdim."

Sehpanın üzerindeki bibloları duvara fırlatmasıyla dududaklarımdan çıkan çığlık evde yankılandı.

Öfkesi bu evi ateşe vermeye yetecek kadar fazlaydı. Oysa daha gelen notları söylememiştim. Söylemek konusunda ise artık emin değildim çünkü duvara fırlatılan ben olmak istemiyordum.

" Ne zaman birlikteydiniz?"

Cevaplamak istemesemde kaçacak yerim yoktu.

" Ben 18 yaşındayken"

Suçlu bir çocuk gibi fısıltıyla çıkan sesim biraz olsun kendine getirmişti onu. Azda olsa yumuşayan yüzünden belli oluyordu.

" Ne kadar birlikte kaldınız?"

" Üç yıl."

" Niye ayrıldınız?"

İşte buna cevap vermezdim. Başımı önüme eğip sorusunu cevaplamadım.

" Soruma cevap ver!"

Veremezdim. Bilmesinide istemiyordum zaten. Başımı önüme eğip tekrar sessizliğe büründüm."

BERİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin