4. BÖLÜM

69 4 3
                                    


İnsan en çok sevdiklerine kırılır, onlar tarafından kırılırlardı. En çok onlara güvenir ama yine onlar tarafından ihanete uğrarlardı. Çünkü her şeyini onlara anlatmışsındır. Zaaflarını, hayal kırıklıklarını, mutluluklarını, hüzünlerini. Seni neyin yaralayacağını çok iyi bilirler. Sen onlara kıyamazken bir bakmışsın onlar sana çoktan  kıymıştır. Seni gözden çıkarmış yaşanmışlıkları bir kenara bırakmıştır. 

Tekrardan o güne gitmek yüzümde acı dolu bir tebessüm oluşturdu. Yekta benim için geçmişimdeki büyük bir hata ve aynı zamanda hayal kırıklığıydı.

 Onunla olduğum için pişman mıydım? Bu soruyu kendime defalarca sormama rağmen bir türlü cevap bulamamıştım. Onu hayatımın en önemli yerine koyan bendim. En çok pişmanlık duyduğum şey ona haddinden fazla değer vermem ve sevmemdi. Onun için ailemden, hayallerimden, yaşadığım şehirden, her şeyden vazgeçmeyi göze almıştım. Şimdiyse ne kadar geç olsa da aptallığımı fark ediyordum.  Yekta'dan sonra bir daha ilişkim olmamıştı zaten. Her zaman büyük bir ailem olsun istemiştim ama yaşadıklarımdan sonra bir daha ilişki yaşayamaya cesaret edememiştim. Uzun bir süre kendimi herkesten soyutlamıştım. Erkeklere olan tutumumda değişmişti. Onlara karşı daha ürkektim ama aldığım tedaviler sonucu bunu atlatmayı başarmıştım. Atlatamadığım tek şey her gece gördüğüm kabuslardı.

Yataktan kalkıp üstümü değiştirdim. Felaket derecede başım ağrıyordu ama ilaç almak için mutfağa inmeye de üşeniyordum. Ayarlanması gereken bir ton evrak vardı ama başımın ağrısından odaklanıp yapabileceğimi sanmıyordum. Yarınki toplantı içinde ayrı olarak hazırlanmam gerekiyordu. Yarınki konferans üniversite için oldukça önemliydi ve bütün sorumluluk bendeydi. Olası bir aksilikte işimden olmam söz konusuydu. Çalıştığım üniversite her yıl belirli şirketlerle anlaşma yapıyordu. Bizde dönem başarısına göre seçtiğimiz belirli öğrencileri stajyer olarak o şirketlere yolluyorduk. Bu çalışmalarla üniversitemiz ismini baya duyurmuştu ve bir çok şehirden öğrenci kazanıyordu. Yarın gelecek olan şirket ise oldukça başaralı ve tanınmış bir şirketti.

 Üşengeçliği bir kenara bırakıp mutfağa indiğimde bahçeye açılan kapının açık olduğunu gördüm. Evden çıkarken camları açmadığıma emindim. Sakinliğimi korumaya çalışarak cama ilerleyip etrafı gözden geçirdim. Ne bir ses ne de bir hareket vardı. Cebimden telefonumu çıkarıp Fatma ablayı aradım. Fatma abla evi temizlemek için geliyordu. Kapıyı onun açık bıraktığını umuyordum.

" Fatma abla bu saatte rahatsız ettim ama bir şey soracaktım sana."

" Hayırdır gece gece ne oldu Beria?"

" Telaşlanma önemli bir şey değil. Bahçe kapısını sen mi açık bıraktın?"

" Hayır. Çıkarken kapattığıma eminim Beria."

" Anladım abla sağ ol. İyi geceler sana."

Telefonu kapatıp tekrar bahçeye baktım. Hırsız girse etrafta dağınıklık olurdu. Mutfakta daha fazla durmayıp hızlıca yukarı çıktım. Odama geldiğimde bir süre sessizce yatakta oturup etrafı dinledim ama hiçbir ses yoktu. Birden kafama dank eden şeyle tekrar telefonumu çıkarıp bu sefer güvenliği aradım.

" İyi akşamlar. Ahmet abi bugün siteye gelip beni soran birileri oldu mu?"

" Hayır, Beria Hanım."

" Emin misin Ahmet abi, iyi düşün lütfen. Dikkatini çeken birisi ya da yabancı biri geldi mi hiç?"

" Hayır. Bir tek sitenin temizliğinden sorumlu kişiler geldi. Bir şey mi oldu?"

" Önemli bir şey değil. Peki benim bahçedeki kamera kaydına bakabilir miyiz?"

" Kameralarda arıza var o yüzden bugün bakamayız ama yarın akşam hatırlat bakalım."

" Tamam Ahmet abi sağ ol."

Temizlik şirketinden birinin ya da birilerinin olma ihtimali de çok düşüktü. Çünkü o saatlerde Fatma abla evde oluyordu. Rüzgarın şiddetiyle açıldığını umuyordum ama içimden bir ses imkansız olduğunu söylüyordu çünkü kapıda kilit vardı. Kamera sisteminde sorun olması da ayrı bir muammaydı. Bütün şanssızlıklar bugünü bulmuştu anlaşılan. 

Başımın ağrısı da azalmışken düşünmeyi bir kenara bırakıp işime odaklanmalıydım. Derin bir nefes alıp çantamı aldım şimdi iş vaktiydi.

2 SAAT SONRA

Bilgisayara bakmaktan gözlerim ağrımaya başlamıştı artık. Saate baktığımda 2 saat geçmişti bile. Uykumda iyiden iyiye bastırmaya başladı. Eşyalarımı toplayıp yatağa yatacağım sırada aşağıdan gelen gürültüyle olduğum yerde kaldım.

Emin olmak için kıpırdamadan bekledim. Tekrar gelen seslerle emin olmuştum. Aşağıda biri vardı.

 Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu. Nefes alış verişlerim bile hızlanmıştı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Aşağı insem mi yoksa direk polisi mi arasaydım kararsız kaldım.

 Merakımı göz ardı edemeyip kapıya ilerdim. Açmadan önce ses olup olmadığını kontrol edip yavaşça kapıyı araladım. Koridorda yavaşça ilerleyip tek tek bütün odaları kontrol ettim. Aşağı kata inmek için merdivenlerin başına geldiğimde tekrar bir gürültü oldu.

 Sesle birlikte merdivenlerden biraz uzaklaştım. Dizlerimin titremesi bana hiç yardımcı olmuyordu. Her an düşüp kalacakmışım gibi trabzandan destek aldım. Derin derin nefesler almaya çalışıyordum ama korkum buna müsaade etmiyordu. Tekrar merdivene yaklaşıp bir şeyler görmek umuduyla eğildim. Adım sesleri vardı ama görünen kimse yoktu.

 Polisi aramaya karar verip cebimden telefonu çıkardığım sırada merdivenden gelen sesle kafamı kaldırdığım an çığlık attım. Yaşadığım korku ve panikle, zaten titreyen ayaklarım beni daha fazla taşıyamadı ve merdivenden aşağıya düştüm.

Yaşadığım sarsıntı yüzünden bilincimi kaybediyordum. Gözlerimi açık tutmak için verdiğim çaba boşaydı. Görüş alanıma giren kişiyle kısık gözlerimin arasından ona baktım. Yerde duran telefonumu bir şeyler yaptıktan sonra bana döndü. 

Gözlerim kapanmadan önce gördüğüm tek şey maskenin ardından bana bakan bir çift çakırlardı. 


BERİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin