9. BÖLÜM

47 4 2
                                    

Mesajı okuduktan sonra dolan gözlerimden yaş akmaması için büyük bir savaş veriyordum. Karşımdaki adamdan ne kadar etkilenirsem etkileneyim şuan ki yaklaşımı midemi bulandırmaktan öteye gidememişti. Bir çok erkeğin karşılarına çıkan kadınlara yaklaşımı bu olmamalıydı. Yalnız olmak, ayrılmış olmak ve bunun gibi bir çok neden, bu tutuma maruz kalmamız için bir neden değildi. Onlardan iğrenmemiz için bir sebepti sadece. 

Ben de karşımdaki bu adamdan iğrenmem için bir neden daha bulmuştum. Dudaklarımın titremesine engel olmak için dudaklarımı ısırıp kanatmıştım. Biraz daha masada kalırsam kendime hakim olamayacağımı bildiğimden tuvalete gitmek için müsaade istedim. Titreyen sesim insanların bakışlarını yüzüme çevirse de takmadan tuvalete gittim. 

Lavaboya girer girmez akmak için bekleyen yaşları serbest bıraktım. Aptal gibi ağlamak istemesem de kendime hakim olamıyordum. Aynadaki yansımama bakıp halime lanetler okudum. Rimelim akmış, burnum kızarmış ve küçük çocuk gibi dudaklarım titriyordu.  İçimde hala büyüyememiş yaralı bir kız çocuğu vardı. Yıllar geçse de hiç büyüyemeyecek küçük bir kız çocuğu... her durumda kabuk bağlayan yarası tekrar kanayıp duran küçük kız. 

Gecikip dikkat çekmek istemiyordum. Hızlıca yüzümü yıkayıp kendime çeki düzen verince tuvaletten çıktım. Koridorun sonunda birden kolumun çekilmesiyle sırtımı duvara vurmuştum. Acıyla dudaklarımdan fırlayan çığlıkla bir elin ağzıma kapanması bir oldu.   Çakırların görüş alanıma girmesiyle anlık şaşkınlık yaşasam da şaşkınlığımın yerini sinirimin alması üzün sürmedi. Elini ağzımdan çektiğinde derin nefes aldım. Piç herif yüzünden nefessiz kalmıştım.

" SEN KİM OLUYORSUNDA BENİ ÇEKİYORSUN RUH HASTASI?"

Söylediğim şeyle önce kaşları yukarı kalksa da anında çatıldı. Eliyle tekrar ağızımı kapatıp konuşmama engel oldu. Bu adam tam PİÇTİ.

" Bağıracaksan elimi çekmeyeceğim. O yüzden uslu ol ve bağırmayacağına dair söz ver."

Sen kimsin ki sana söz vereceğim acaba. Kafamı hayır anlamında sallayıp gözlerinin içine sertçe baktım. 

" Böyle kalmakta benim için sorun yok. Ben konuşurum sen dinlersin."

Cevap vermeden onu dinlemeyi kabul edemezdim. Kafamı tekrar hayır anlamında sallayıp reddettim.

" O zaman söz ver." 

Ciddi ciddi konuşmamı mı bekliyordu bu benden. Kafamı sallayıp el mecbur kabul ettim.

" Sen beni nasıl çekiştirirsin? Bu hakkı kendinde nasıl görürsün?"

" Çağırsaydım gelmeyeceğini düşünürsek anormal bir durum yok. İkinci soruya gelecek olursak, her türlü hakka sahibim. Zamanla sende anlayacaksın bunu zaten."

" Asıl sen şunu anla, BENDEN UZAK DUR."

" Sanırım bu artık pek mümkün değil. Sonuçta artık birlikte çalışacağız o yüzden sürekli yakınında olacağım."

Kendinden emin oluşu beni delirtecekti. Biri bu adama dünyanın onun etrafından dönmediğini öğretebilir mi?

" Çekilirsen gideceğim. İnsanlara ayıp olacak."  

Gitmek için adım attığımda kolumdan tutup engel oldu.

" Derdin ne?"

" Niye ağladın."

Belli olmasa şaşardım zaten.

" Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."

Elini sakallarında gezdirip burnundan sertçe nefes verdi.

BERİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin