11.BÖLÜM

45 3 3
                                    

Kahvaltı boyunca Azer'i görmemiştim ve nerede olduğunu deli gibi merak ediyordum. Şu an bir yerlerden çıkıp, yanıma gelmesini çok istiyordum. Sürekli yanımda olmasına fazlasıyla alışmıştım. O, bana istediğimi vermeden ben onun hakkında bir şeyler öğrenmeliydim. Begüm'ü arayıp birilerini bulabilirdim.  Daha önce Yekta'nın yerini bulan kişinin numarası duruyorsa tekrar işe yarayabilirdi. Vakit kaybetmeden Begüm'ü aramak en iyisiydi. 

' Nasılsın hayatım.'

Neşeli ses tonu benimde keyfimi yerine getirmişti.

' İyiyim canım, sen?'

Ben de iyiyim. Sapanca nasıl? Mutlaka beraber gidelim bir ara.

' Güzel, seninle gelmek daha eğlenceli olur tabi.'

' Sen neden aradın? Bir şey mi oldu?'

' Aslında senden bir şey isteyeceğim. Hatırlıyorsan Yekta'nın yerini bulmak için birini bulmuştun sen.'

' Mert'i diyorsun. Ne oldu yine Yektayla mı ilgili?'

' Geçen sana sorduğum şu adamla ilgili daha fazla şeye ihtiyacım var. Mertle konuş, toplayabildiği kadar bilgi toplasın.'

' Ne oluyor Beria? Bana anlat bir zahmet.'

' Gelince anlatacağım Begüm. Telefonda olmaz, sen dediğimi yap.'

' Tamamdır. O iş bende.'

Özellikle nişanlısıyla ilgili olan konuyu istiyorum. Bebek olayları falan.'

' Ne iş karıştırıyorsun anlamıyorum ama hallederim.'

' Anlayacaksın merak etme. Öptüm seni.'

Nihayet yapmam gerekeni sonunda yapmıştım. Bundan sonrası birçok şeyi değiştirecekti. Tek dileğim Azer'in suçsuz olmasıydı. Onun için hissettiğim duyguların yok olmasını istemiyordum. Duyduklarım gerçek olsa bile değişir mi bilmiyorum gerçi.

Odada beklemek yerine çıkıp Azer'i aramak daha iyi olurdu. Onu aradığımı anlasa diline düşerdim kesin ama onu görmek için değerdi. Mavilerine bakmak içimi kıpırdatıyordu. Böyle hissetmeyeli o kadar uzun zaman olmuştuki,  kendimi kaptırıp hislerimin içinde boğulmaktan korkuyordum.

Dışarı çıktığımda kapıda Azer'in arabasını görmek içimi rahatlatmıştı. Ne olursa olsun gitmeyip burda kalmasının benim için anlamı oldukça büyüktü. Çabaladığını görmek ona karşı kurmaya çalıştığım gardımı indiriyordu.

Ne asistanı, ne kendisi görünüyordu etrafta. Otelin arkadasındaki ağaçlığa geldiğimde beklediğim manzara çok farklıydı. Azer ve tanımadığım bir kadın öpüsüyordu. Bana, senden uzak duramıyorum diyen adam bu adam mıydı gerçekten?

Odaya geldiğimde kendimi direk yatağa atıp yorganı tepeme kadar çektim. Tekrar hoşgeldin depresif Beria. Gördüğüm manzara gözümün önüne geldikçe kıskançlığın esiri oluyordum. Yine aynı hatayı yapmıştım ve ortada kalan bendim. Üzülen, kırılan, incinen, bir köşede unutulan... Gerçi ne olmasını bekliyordum ki? Azer'i benim için farklı kılan neydi? Koca bir hiç. Kendi kendime gelin güvey olmuştum anca. Hata ben de gerçi. Banane Azer'den, kalkıp onu aramaya çıkıyorum birde salak gibi. Cehenneme kadar yolu vardı oysaki. Aptaldım ben. Kocaman bir aptal.

Sinirden yattığım yatak bile bana batıyordu. Tatilimi daha ilk günden zehir etmişti Allah'ın belası. Sinirim kolay kolay geçmeyecekti zaten. Kendimi yiyip bitirmenin de anlamı yoktu. Herkes mutluyken üzülen ben olamazdım. Onu umursamadan eğlenip, tatilin keyfini çıkarabilirdim. Tıpkı daha önceleri yaptığım gibi.

Otelin sıcak havuzuna inmek iyi gelirdi. Su her zaman rahatlatmıştı beni ve şimdide öyle olmasını umuyordum. Mayomu giydikten sonra çantama birkaç eşyamı koyup aynadan son kez kontrol ettim kendimi. Gayet iyi gözüküyordum. 

BERİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin