21.BÖLÜM

27 2 1
                                    

Hayatta dibe battığımız zamanlar olur bazen. Birinin size yardım eli uzatmasını, battığınız o çukurdan sizi çıkarmasını beklediğiniz zamanlar. Ben de beklemiştim o eli ve bulmuştum. Daha doğrusu bulduğumu sanmıştım. Oysa o el beni kurtarmak yerine tamamen dibe batırmak için uzatılmış.

Gözlerim yavaş yavaş aralandığında gördüğüm tek şey zifiri karanlıktı. Karanlığa alışan gözlerim ay ışığının aydınlattığı odayı azda olsa görmeme yardımcı oluyordu.

Yatakta biraz doğrulup gece lambasını açtım. Kafamı çevirdiğimde karşımda oturan adamla yattığım yerde tamamen dikleştim.

Yatağın karşısındaki koltukta elindeki kristal bardaktan viskisini yudumluyordu.

Tek kelimeyle kusursuzdu.

Geniş omuzları,sert yüz hatları, bakışıyla karşısındakini öldürecek güçte olan çakırlarıyla insanı cezbediyordu.

"Sonunda uyanabildin."

Koltuktan kalkarak yavaşça yanıma adımlamaya başlayınca yataktan kalkmak için hareketlendim. Kendimi o şekilde korumaya alamazdım.

"Bir adım daha atma, sakın!"

Olduğum yerde çivilenmiş gibi kaldım.

Attığı her adımda gözleri şeytani bir şekilde parlıyor, beni olduğum yerde kıvrandırıyordu.

Yanıma geldiğinde gözlerine bakıcak cesareti kendimde bulamayıp başımı eğdim. Hareketleri o kadar tuhaftaki insani ürpertiyordu.

Avına yaklaşan bir avcı gibi sessiz ve yavaştı ama avını ele geçireceğini bilmesinin mutluluğunu barındırıyordu bakışları.

Yatakta biraz gerileyip aramızda belli bir mesafe bıraktım. Hareketime karşılık bacaklarımdan tutup beni kendine çekti. Bacaklarımı ellerinden kurtarmaya çalışsam da nafileydi.

"Benden korkuyor musun Beria?" Sorusuna cevap vermedim.

"Sorularıma cevap vermen gerektiğini unutmuşsun. Gerçi sen de haklısın son görüşmemiz bayağı kanlı bitmişti." Gözümün önüne o hali gelince pişmanlık her yanımı sarsa da suçlu ben değildim.

"Sorumlusu ben değilim." Bunu anlamamalarından yorulmuştum.

"Ah tabi sen değilsin. Beni hastanede bırakıp giden de sen değilsin değil mi?"

Benim için düşündüğü onca kötülüğe rağmen yine onun için gitmiştim Yekta'ya. Bunu söylemekte tereddüt etsem de saklamanın bir anlamı yoktu.

"Yekta'ya ben istediğim için gitmedim. Senin için gittim. Senden bunu anlamanı beklemiyorum zaten çünkü beni suçlamak daha kolay."

Gür kahkahası odayı doldururken bu kadar çok gülmesi hayra alamet değildi.

Gülmesi bittiğin de bir eli boynumu kelepçe misali sarmıştı. Canımı acıtmıyordu ama ters bir hareketimde beni nefessiz bırakacağını biliyordum.

"O siktiğimin evine gitmenin nedeni benim yani öyle mi? Ne yaptınız aşk yuvanızda beni mi konuştunuz?" Alaylı sesi beni delirtmek için yeterli olmuştu.

Tırnaklarımı bütün gücümle boynumda olan eline batırıp hırsla koluna doğru çektim. Elini anında çekip küfür etmeye başladı. Kolunda bayağı uzun ve derin bir çizik oluşmuştu.

"Seni öldürmemek için ne kadar çabaladığımı bilsen şu an aval aval bakabilir misin merak ediyorum."

"Bana istediğin gibi davranamayacağını unutmuşsun." Kendi cümlesini ona karşı kullandığımı fark edip önüne döndü.

BERİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin