16. BÖLÜM

32 2 5
                                    

Hepinize keyifli okumalar.

Son zamanlarda yaşadıklarımın altında ezilip duruyordum. Hiçbir şey yapamamak ise zoruma giden tek şeydi. Hayatımla ilgili kararlar alan kişiler var ve ben bunların ne olduğunu bile bilmiyorum. Önümde ki bir saatin bile bana neler getireceğini bilmezken, Azer ve Yekta bunun planını yapmakla meşguldüler.

Yekta gittikten hemen sonra ben de çıkmıştım oradan. Sahilde ki banklardan birine oturdum. Aldığım nefes bile batıyordu artık. Zihnim olanları gözümün önüne getirince tekrar titredim. Onu özlemiştim. Hemde çok. Ama bu öfke ve kırgınlığımın önüne geçmiyordu.

Aklımı meşgul eden tek bir sorum vardı, bundan sonra ne yapacağım? Herkesi geride bırakıp başka bir ülkeye gitmek istesemde peşimde ki iki adamında benimle birlikte geleceğini biliyordum. O yüzden bu ihtimali düşünmem bile saçmaydı. Yekta'nın söylediklerini bir kenara bırakıp önüme bakacaktım ya da Azer'in oyununa devam etmesine izin verecektim. Birinci ihtimal en kolayı olsada Yekta'nın soyledikleri beni yiyip bitiriyordu 'Yanlış bir şey yaparsan ikimizide öldürürüm.' Bunu yapacağından hiç şüphem yoktu. İstediğini elde edemeyince her şeyi yapabilecek güçteydi. Aklımda sadece ikisi varken asıl kişiyi unutmuştum. Gaye...

Yekta için beni hiç düşünmeden feda etmişti. Oysaki hangi insan sevdiği adamı eski sevgilisiyle buluşturmak için bu zahmete girerdiki? Gaye'nin çıkarı olmadan böyle bir şey yapması ihtimal dahilinde bile değildi. Çözmem gereken bir mesele var ve ben neresinden başlasam bilmiyordum.
Çalan telefonum düşüncelerimi dağıtırken arayan kişi beni şaşırtmamıştı.

"Efendim." Sesimi olabildiğince sakin tutmaya çalışsamda sinirli olduğum anlaşılıyordu.

" Peşine taktığım onca adam geberiyor ve sen beni aramıyorsun. Hangi cehennemdeysen söyle." Sinirli ses tonu beni daha çok gererken sakin kalmam gerektiğini hatırlattım kendime. Hepsinin sırası gelicekti nasıl olsa.

" Ben korkudan ne yapacağımı bilemedim. Özür dilerim." Küçük bir kız çocuğundan farksız konuşmam derin bir nefes aldırmıştı. Korktuğum bir gerçekti ama bunu Azer'e karşı kullanmaktan kimseye zarar gelmezdi.

" Neredeysen söyle seni almaya geliyorum." Sesindeki telaş hissedilir boyuttaydı. İntikam almak için yaklaştığı kişiyi nasıl bu kadar merak edebiliyordu bu adam?

" Ben korkuyla kendimi sahile attım. Burası kalabalık diye."

" Beş dakikaya oradayım. Telefonu kapatma, eğer birini görürsen kalabalığa karış ve izini kaybettir."

"Sana kim haber verdi?" Sorunun cevabını her ne kadar bilsemde ondan duymak istiyordum.

"Sadece bir araba adam peşine taktığımı düşünmedin herhalde." Yekta'nın haber verdiğinden neredeyse emindim. Başka adamları varsa müdahale neden etmediler o zaman?

"Madem başkaları var senin gelmene gerek yoktu."

"Yine ve yine boş konuşuyorsun." Arkamdan gelen sesiyle yerimden sıçradım. Arkamı döner dönmez belime sarılan kollarıyla güven hissi her yanımı sardı.

Kendimi ona sarılmamak için deli gibi sıkıyordum. Sarılamazdım, sarılmayacaktım.

"İyisin." Bunu söylerken aynı zamanda da fiziksel bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu. Keşke bunları gerçekten beni düşündüğü için yapsaydı o zaman her şey daha farklı olurdu.

Kollarımı ellrlerinden kurtarıp biraz uzaklaştım. Bu hareketime kaşlarını çatsada bir şey söylemedi.

"Ben eve gitmek istiyorum." Yatağıma girip bir müddet hiç çıkmamak istiyordum.

BERİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin