Feride sabah erken saatlerde günlük rutinle domates salataların son meyvelerini toplarken artık düşen soğuklardan dolayı canını kaybeden bitkilere büyük bir üzüntüyle baktı. En büyük eğlencesi olan bu bitkileri kaybetmek ister istemez zor geliyordu kadına. Biraz dallarını sevdi sonuçta yaz boyunca ve güz zamanının ilk zamanlarında ona yarenlik etmişlerdi. Buruk bir gülümsemeyle onları kapının önüne koyup daha bir iki ay önce yeşil olan şimdi ise yavaş yavaş solmaya başlayan bahçeye doğru gitti. Geriye sadece ikinci kez bitmiş olan terelerden başka bir şey kalmamıştı. Eğilip toplamaya başlamıştı ki yanında hissettiği hareketlilik ve ona haber verir gibi kalbinin hızlı hızlı atmasıyla Ali'nin yanına geldiğini anlamıştı."Feride, dün ne gördün bilmiyorum ama benim Sevim-" Kadının isminin adamın ağzından çıkmasıyla sinirle yerinden kalkan kız hızla içeri girdi. Bir de çok lazımmış gibi kadının adını ağzına alıyordu.
Sinirle yere sofra bezini serip sofrayı kurdu. Ali'nin yaptıklarına fazla bile sessiz kaldığını düşünüyordu. Bu yüzden bıçak çektiği ve o sözleri söylediği için hiç pişman değildi. İster o kadınla bir şey yaşasın ister yaşamasın Ali sessiz kaldığı için suçluydu. Ona kardeşim dediği için bacım dediği için suçluydu. Madem bacım diyecekti ne diye evlenmişti. Söz de iyiliğini düşünüyordu. Ancak o da bencillik yapıyordu. İyilik düşünmesini kim istemişti ki sormuş muydu? Sen ne istiyorsun, diye. Öyle evlenmenin ve annesinin anlattığı şeyleri yaşamanın meraklısı olmayı bırak istemiyordu bile ama evlendiğin kadına bacım demek neydi? Düğün gecesi ve sonrasında evli bir kadınla buluşmak ne demekti? Kimse kusura bakmasın, isterse onu suçlasınlar ya da dul kalsın bunlar ikinci bir kadının olması kadar ne gururunu kırar ne de incitirdi.
Ali yanından hırsla giden kızın ardından baktı umutsuzca. Feride'ye açıkçası çok da anlatacak bir şey görememişti ortada. İlk Sevim onunla konuştuğunda Ali birkaç saat sonra onunla konuştuğunu bile unutmuştu ki kadının unutmasa bile o kadının iki tane çocuğu vardı. Sevim'i görmeyen gözü o çocukları es geçemezdi. Eğer bu olay köyden birinin kulağına oradan da Salim'in kulağına giderse bir aile dağılmakla kalmaz olan o küçük iki çocuğa olurdu. Yani gidip Feride'ye Sevim'i anlatamazdı. Şimdi anlatmaya karar vermişti. Çünkü Feride'yi az çok tanımıştı. Kendi işini yapıp çok dedikodu yapmazdı. Öyle evden dışarı da çıktığı çok fazla olmazdı da arada bir Hazal çağırıyordu. Arada bir de o Hazal'a ve adamın annesinin yanına gidiyordu o kadar. Bir kere çeşmeye giderken görmüştü orada köyün kızlarından Ayşe onunla dedikodu edecekken kaşlarını çatan kız aceleyle yanından ayrılmış ve gördüklerine sadece selam vererek eve gelmişti. Bu yüzden Ali Feride'nin dedikodu konusunda sert yapısı olduğunu ve pek haz etmediğini anlamış ve ona anlatmaya karar vermişti.
Sıkıntılı bir nefes veren adam Feride'nin arkasından yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Ulaştığı mutfak kapısını açtı. Kızın hırsla yaptığı işleri izlerken kapının pervazına yaslandı omzunu. Tezgahta poğaçı kesen kızı incelerken dün olanlar düştü aklına. Feride o kadar sessiz duruyordu ki biri gelip ona ileride boynuna bıçak dayayacağını söylese ben yaparım o yapmaz, derdi. O kadar masum ve kendi halinde buluyordu kızı. Ona hak vermişti. Bazı kadınlar kendisini kocasına muhtaç görüp başka birine gittiğinde pek ses çıkarmazlardı. Çevresinde çok yoktu ancak görmüştü bir iki ailede. Feride ise öyle kuzu gibi oturacak bir kadın değildi. Bunu dün göstermişti.
Feride Sevim ile aralarında bir sey olduğunu sanıyordu ama yoktu. Olamazdı da. Sadece evlendiği ve kadının kendini aldattığı için değil. Sevim'e karşı tüm hisleri bitmişti. Bunu beş yıl sonra yanına geldiğinde anlamıştı. Kalbi ne eskisi gibi onu görünce sıkışıyor ne de acı hissediyordu. Tek istediği her insan gibi o da mutlu olsun o kadar. Bu yüzden gizli saklı Sevim'i kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Feride ile olmak istememesinin nedeni hiçbir zaman Sevim olmamıştı. O sadece Feride'nin iradesi dışında eşi olmaktan ve kendisinden çok küçük olmasından dolayı kendini Feride'nin yanına yakıştıramıyordu. Hem genç kız çok güzeldi. Eskiden giydiği bol kıyafetlerin içerisinde bile belli oluyordu güzelliği. Şimdilerde kendi üzerine oturan uzun elbiseler giyiyor fiziğinin düzgünlüğünü gözler önüne seriyordu. Baştan aşağı kızın basma elbisesiyle salınarak tezgahta iş yapmasını dikkatle izlemeye başladı. Kollarını dirseklerine kadar çekmiş, yazmasını yukarıdan bağlamıştı. Günlerdir gördüğü ancak görmezden geldiği ortaya çıkan beyaz tenine hayranlıkla baktı genç adam. Pencereden vuran güneş ışığının tenine vurmasıyla parlayan teni Ali'nin daha çok ilgisini çekmiş gözünü oraya kitlemişti. Yan taraftaki terekten tabak almak için eğilen kızın ortaya çıkan düzgün kalçasına dikkatini verdi bu sefer. Kız hemen kalkmıştı ancak Ali gözünü ayırmadan kız hareket ettikçe hareket eden kalçalarından bir türlü dikkatini çekemiyordu. Yavaşça ayırdı sırtını verdiği kapının pervazından. Gözü kızın sırtında ilerledi yavaş adımlarla Feride'ye doğru. Tereleri yıkayan kızın arkasında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Yazma
RomansEski bir gelenekle evlenmek zorunda kalan iki gencin hikayesi. Gerçek hikayeden alıntıdır. 1968-1972 arasında geçen hikayedir. Yetişkin içerik içerir. 31.03.2022