《23》'ÖLÜM MAKAMI'

45.2K 1.8K 1.8K
                                    

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.

SİZLERİ SEVİYORUM♡

KEYİFLİ OKUMALAR
SNMNURGYK

Ömrüm, eli kanlı huysuz cellattaydı ve ona göre ölüm, ruhsuz canda değil cansız ruhtaydı.

Ölmekten korkmaz mıydı çoğu kez insanoğlu? Benim ruhum neden yaşama karşı korku dolu? Korkulu nefeslerimin tanrısı bizzat bir insanın oğlu.

Karşımda, ruhumda, yanımda.

Bedeninde kan var, kalbinde kanca.

Yaralı. İlk kez yarası bu kadar açık ve benliği hasarlı.

Baran SOYKAN'I kim, ne diye acıdan tekrar yarattı?

Dengesi sarsılıp kapıya yaslandığında refleks olarak ellerimi ona uzattım. Yüzümdeki ifadeyi tarif edemeyecek kadar anın içine hapsolmuştum. Ne düşüneceğimi ve hissedeceğimi bilmiyordum.

Gözlerimin içine baktığında o gözlerin nasıl bu kadar sarsılmaz baktığına anlam veremiyordum. Bedenindeki yaranın acısıyla bile savaşıyor ve kazanan olmak istiyordu.

Soykan'ın bedeni hasar alıyordu ancak ruhu asla batmıyordu.

Ellerim bedenini bulduğunda kolunu kavradım. Ağzını hâlâ açmamıştı. Nasıl bu hale gelmişti? Bu halde eve nasıl gelmişti? Evde bu haline yapılabilecek ne vardı? Onu eve kim bıraktı veya bunu ona kim yaptı?

"Ne oldu sana?" Tuttuğum koluyla ilerletmeye başladığımda sorduğum soru bu oldu. Cevabı olacak mıydı bilmiyordum. Kapıdan uzaklaşmaya başladığımızda elimi uzatarak kapıyı kapattım. Kendini salmamıştı. Salmış olsaydı ilerletemezdim. Adımları yavaş değildi ancak ben de hızlı hareket ettirmemeye özen gösterdim.

Koltuğa yaklaştığımızda hâlâ ağzını açmamıştı ama sakin kalabilecek biri değildim. Tuttuğum koluma olan temasını keserek kendini koltuğa bıraktı. Bunu yaparken canı acımış olmalıydı. Yüzünü buruşturdu ama dilinden acıya dair bir mırıltı çıkmadı. Sol kolundan akan kanın varlığı bariz bir şekilde ortadaydı. Tişörtün altında kalan kısmın ne sakladığı ise şimdilik bir sırdı.

"Bu halin ne? Ne oldu? Konuşsana."

Sabrımın tükendiği dakikalardaydık. Kolundaki eğer bir kurşunsa sabaha onun cesediyle uyanabilirdim. Bunları bilmem için konuşması gerekiyordu. Bir tarafı suskunluğa ant içmiş olacak ki dudakları birbirinden ayrılmıyordu. Ne konuşmak için ne acı çekmek için. Sorumu es geçip başını arkaya yaslandığında ona doğru harekete geçtim. Tişörtün kolunu yukarı çektim. Bir süre gözlerime sunulan yarayı izledim.

Kurşun yarasıydı.

Çenesinden tuttuğum başını kaldırdım. Bu hali yarayla mı alakalıydı? Eğer öyleyse ayık kalması lazımdı.

"Ne olacak bu yara?"

Sesimdeki titremeye engel olamadım. Bakılması gerekiyordu. Hastaneye gitmesi gerekiyordu. Bu şekilde eve gelmek yerine neden bir hastaneye gitmemişti? Gözleri önce çenesinden tuttuğum elime kaydı. Daha sonrasında gözlerime çıkardı.

MELÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin