SON BÖLÜMDEN BU YANA ARAMIZA KATILAN HERKESE HOŞ GELDİNİZ DİYORUM. OY VE YORUMLAR ÇOK AZ. LÜTFEN DESTEĞİNİZİ EKSİK ETMEYİN. KİTABI OKURKEN Kİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BANA DA İLETİN.
OY VERMEYİ VE YORUM BIRAKMAYI UNUTMAZSANIZ BENİ ÇOK MUTLU EDERSİNİZ.
SİZLERİ SEVİYORUM♡
KEYİFLİ OKUMALAR
SNMNURGYKFotoğraflar çoğu zaman mutlu anları yakalar. O kareyi görenlerde sizi her an mutlu sanar. Ne güzel gülmüş hâlbuki, der ama geçmiş bir tek yaşayanın canını yakar.
Karşımdaki sahne bir fotoğraf karesi olsa ne güzel bir an, derdim. Annesini ziyarete gelmiş bir evlat, ne kadar hayırlı, derdim. Ancak gördüklerimin acısı çok keskin. Yarası fazla derin. Ne mutlu anları yakalayan fotoğraf karesinin ne de güzel yarınlar vaat eden geleceğin.
Kulağıma söylediği kelimeden başka bir şey söylememişti. Yanımda fazla durmamış, içeri girmişti. O girdiği anda odadaki görevli daha da uzaklaşmış, annesi ise yattığı hayali dizden kalkmıştı. Başını bu sefer arkasındaki yastığa koymuştu. Soykan'a bakmıyordu. Yattığı yerde yan dönmüş, cenin pozisyonu almıştı. Soykan'ı ardında bırakmıştı. O ise ayak ucunda oturuyordu. Gözleri annesinin yüzünü görmek isterken elleri saçına uzanmak için kalkıyor ama tereddütle geri iniyordu.
Saçlarına aklar karışmış, koyu kumral saçlı kadın oğlunu odağına almıyordu. Sanki baktığı boşlukta biri vardı ve ona nazlanıyordu. Derin düşüncelerimi bölen omzuma dokunan eldi. Bakıştığım manzara içimi boğarken gerçeğe çarptığım derin nefesti. Soykan geldiğinde giden Aras, o içerideyken gelmişti ve bana varlığını hissettirmişti. Destek olmak isteyen bir tavırla omzumu hafifçe sıkarak söze girdi.
"Adamlara eve gideceğiz, demiştim. Hemen doğru bilgi mi diye teyit etmek için haber uçurmuş, puştlar. Baran'ı aramışlar." dediğinde kafamı benden yana bir problem olmadığını belli etmek için ona çevirdim ve içimdeki ifadeyi gözlerime yerleştirdim. "Bu durum sana büyük problem yaşatacak galiba. Gördüklerimden sonra sen arasan bile sorun değil."
Omzumdaki eli inerken dudaklarında gözlerine ulaşmayan bir tebessüm oluştu. Kafasını içerideki manzaraya çevirdiğinde gözleri bir Soykan'ı bir de annesini buluyordu. "O bana kızmaz. Kızsa bile öfkeyle yönetmez kendini."
Öfkeyle yönetilmek aptalların işidir.
Böyle demişti. Sen misin öfkeyle yönetilmeyen dediğimde yolumu yine sözleriyle kesmişti. Öfkeyle yönetilmeyen bu adam benim fikirlerime saygı duymazken tam olarak ne düşünmemi istemişti ki? Ya da neden yaşanmayan şeyleri bile düşünmemi istemişti?
"Aynı şeyi kendim için söyleyemeyeceğim. Çünkü ben onun öfkesinden başka bir şeyini göremiyorum. Duru'ya bakarken gözlerinde gördüğüm ifade ona o kadar uzak ki görmesem inanmam diyemeyeceğim. Gördüğüm halde inanamıyorum." Dudakları ne diyeceğini bilmez bir halde büküldükten sonra aralandı.
"Çok sever o Duru'yu." dedi bir solukta. Bunu ben de fark ediyordum ama sebebini bilmiyordum."Peki neden?" diye fütursuzca döküldü dilimden kelimeler. Yanlış bir soru mu yoksa değil mi diye düşünmeden. Aras'ın gözleri bu sefer beni bulduğunda kafasıyla içeriyi işaret etti. İşaret ettiği kişi Soykan'ın annesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELÂL
Mystery / ThrillerKanla kazıdığın kelebek dövmesinin üzerini çizdir. Noktalı virgülle değiştir. Bu, devam edecek gibi değil ama bitmedi, demektir. Kanatları kanlı kelebek yandı. Küllerinden yeniden yaratıldı. Tekrarlanan doğumla gerçekleşen bir başlangıçtı. Üzerinde...