《32》'MİNERVA'

64.7K 2.4K 2.5K
                                    

MERHABA!

YİNE VE YENİDEN! BU KEZ DAHA BÜYÜK!

BİZ 1 MİLYON OLDUK, DÜN!

YANIMDA OLAN HERKESE SONSUZ TEŞEKKÜRLER!

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

SİZLERİ SEVİYORUM♡

KEYİFLİ OKUMALAR
SNMNURGYK

Sigara yüksek derecede yanar ama dumanı soğuktur. Duman ciğerini çürütür, geçen zaman anıların
ateşini soğutur.

Üzerime izmarit atıldı. Üzerimden alınan intikamın günahı bana yazıldı, suçu kalbime yıkıldı. Biten sigaranın son kıvılcımı ruhumu yaktı, dağladı.

Namlunun ucundaydım. Mermi bu sefer beni parçalamak istiyordu. Birinin gözleri ölüm kokuyordu ve bana bakıyordu. En tuhaf olansa bu beni korkutmuyordu.

Aras Taha'nın yanında, Taha benim karşımdaydı. Bir eli Aras'ı engellemek için hazırda beklerken diğer elinde silahı tutuyordu. Parmakları iyice kavramış, parmak boğumları beyazlamıştı. İçimde bir şeylerin belirsizliği vardı ancak ölüm korkusu yoktu. Gözlerim hareket etmek ve bir o kadar da odaklı kalmak istiyordu.

Yan tarafımda olmasının verdiği açıyla oralarda bir hareketlilik fark ettim. Hareket eden Soykan'dı. Adımları yavaştı. Sanki ölüm zamanı durdurmuş, azrail kancasını akrebe saplamıştı. Öyle ki Soykan'ın adımları zamanın gerisinde kalıyordu. Soykan gibi birinin böyle bir anda kuşandığı sakinlik bir çift gözdeki ifadeden daha korkunçtu. Daha somuttu. Ortada duruyordu. Çarpanı yere serecek, parçalayacaktı. Bu tartışmasız olandı.

Adımları bedenini ilerletti. Varlığı artık yan tarafımda değil önümdeydi. Bedenimi gizlemişti. Tenini parçalayabilecek kurşuna meydan okuyor gibiydi. Gibiyi boş verdim. Öyleydi.

Aras'ın gözleri Soykan'ı bulurken Taha'nın ve onun bakışlarından bihaberdim. Sessizlik etrafı zehirliyor, zaman can çekişiyordu. Sessizliğin öldürmediği zehir, bir ses olarak ruhuma bulaştı. Soykan'ın dudaklarından çıkan sözlerin hissiyatı yalnızca muhattabını değil anı da alnından karışladı.

"Önce beni, sonra onu vur. Cesedi istiyorsan can alacaksın. Önce beni sonra onu. Aksi mümkün değil."

Sakinliğin ele geçirdiği benliğin tehlikesi suratıma çarpıyordu. Yalpalıyordum ama yıkılmıyordum. Aras'ın gözleri ikilinin üzerindeyken Soykan'ın yavaş adımları Taha'ya geçen zamanla daha da yaklaşıyordu. Taha'dan ses çıkmazken etrafı adımların gürültüsü dolduruyordu. Soykan'ın kapanan dudaklarıyla sessizlik etrafa zırh çekti. Bizi anın içine hapis, sese muhtaç etti.

Ne olacağını kestiremiyordum. Aras da öyle. Bakışları böyle bir anı ilk defa yaşadığını gösteriyordu. Gözündeki manzaraya uzaktı. Bu açıktı.

"Çek tetiği." dedi Soykan'ın sakin sesi. Öyle sakindi ki insana uykuyu arzulatırdı. Sonsuzluk uykusunu, son uykuyu.

"Çek lan tetiği!"

Sessizliğin olta attığı ortama yıldırım gibi düşen sesi olduğum yerde sıçramama sebep oldu. Sakinliğini kara buluttu ve şimdi yağmur başlamıştı. Bu denli değişen ve yükselen tavrını beklemiyordum. İrkilmeme sebep olan sesi, sessizliği titretti ve kendine getirdi. Öyle yüksekti ki bir ruhu uykusundan uyandırabilirdi. Kocaman olan gözlerim ve şahlanan tüylerim eşliğinde olacakları bekliyordum. Soykan'ın adımları durmuyor, Taha'nın üstüne ilerliyordu. Hükmediyordu.

MELÂLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin