BÖLÜM YİRMİ SEKİZ

29.5K 2K 1.2K
                                    

"Bunu neden yaptın?"

Genç kadın, siyaha yakın gözlerindeki gerçek bir merakla birlikte yaşlı adama baktı. Kafa karışıklığıyla birlikte kaşlarını çattı. "Onun ölmesini istemediğini sanıyordum. En azından oyunun sonuna dek. Öyleyse neden onun için bir ölüm emri verdin?"

Yaşlı adam okumakta olduğu kitabın kapağını kapatırken hırıltılı bir kahkaha attı. Oksijen tüpünden biraz nefes çektikten sonra, nefes alış verişi düzene girerken, "Ah, çocuğum.." dedi keyifli bir sesle. "Amacım Ignazio'yu öldürmek değildi ki!" İsmi söyledikten hemen sonra o ukala piçin ona verdiği, babasına ait olan İtalyan asıllı ismi bile kullanmadığını hatırladı ve öfkeyle yumruklarını sıktı. Bir Sicilya mafyası olmayı bırak, bir İtalyan olmayı bile becerememişti. Adamın gözünde sırf bu yüzden bile cezalandırılmayı hak ediyordu.

Loretta kaşlarını çattı. "Silvio'ya onu vurmasını söyledin."

Kaşlarını kaldırdı, "Öyle mi söyledim? Ya da silahı ona doğrultmasını ve beklemesini mi söyledim?" Kıkırdadı.

Açıkçası her şey bir intikam planı olarak başlamıştı. Bir babanın oğuldan alacağı o büyük, şanlı intikam. Yunan mitolojisinin bir tekrarı gibi. Ancak bu defa hikayenin sonunda Zeus ve kardeşleri babalarını değil, babaları titan Kronos onları devirecekti. Tek istediği buydu. Ancak zaman geçtikçe, aslında kanını asıl kaynatanın, onu hayatta tutan o şeyin ne olduğunu tekrardan hatırlamıştı.

İnsanların hayatlarını yönlendirmek.

Eski karısı, ruhu hızur bulsun, biricik Margaret'i ona her zaman büyük bir Tanrı egosuna sahip olduğunu söylerdi. Haklıydı da. Gaspare Moretti için güç hiçbir zaman yeterli olmamıştı. O bir Tanrı olmak istemişti. Gençliğinde buna neredeyse tamamen sahip oluyordu. Rafael Del Piero'nun ölümünün ardından Cosa Nostra'nın başkanlığı ona kalmıştı. Masanın Don'u artık oydu. Herkes onu dinlemek, herkes onun emirlerine uymak zorundaydı... Gaspare Moretti sonunda hak ettiği yere kavuşmuştu.

Derken o adını verdiği, kendi kanından, kendi canından olan sinsi orospu çocuğu gelmiş ve onu öldürmüştü... neredeyse.

Öldü sanılırken senelerce komada kalmıştı. Ölümü bile yenmişti. Ama uyandığında dünya onun bıraktığı dünya değildi. Gaspare Moretti artık Tanrı değildi. O sadece... yaralı, yaşlı ve unutulmuş bir adamdı. Unutulmak.

Bu, belki de onu öz oğlunun kendi gırtlağına bir bıçak saplamasından daha çok öfkelendirmişti.

Tüm hayatını kaybetmiş bir adam önce ne yapardı? O hayatı ondan almaya çalışan adamdan intikamını alırdı.

Gözlerini açıp kendine geldiğinde istediği tek şey oğlundan intikam almaktı. Sadece onu öldürmeye teşebbüs ettiği için değil. Babasını devirdikten sonra masanın başına geçmediği için. Ülkesinde kalmayıp bir korkak gibi o lanet İngiltere'ye kaçtığı için. Utanırcasına, ismini dahi kullanmadığı için.

Ama zaman geçtikçe, sadece oğlunun değil, etrafındaki herkesin hayatlarıyla oynamaktan, onların yaşamlarına çomak sokmaktan ne kadar keyif aldığını hatırlamıştı. Kendisini tekrardan eskisi gibi hissetmişti. Güçlü. Yenilmez. Korkutucu.

"Raymond denen o ahmağın kendisini Ignazio'nun önüne atacağını biliyordum." dedi ağırca.

Bir adamı öldürmekten çok daha ağır cezalar vardı bu hayatta. Onu büyük, acımasızca bir suçluluğa sürüklemek gibi. Ignazio ne kadar güçlü gözükmeye çalışırsa çalışsın, Gaspare onun mayasını biliyordu. O çocuk zayıftı. Böyle bir suçlulukla başa çıkamazdı. Hem kendini suçlayacaktı, hem de...

ATEŞLE OYNAMAK (İTALYAN SERİSİ#4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin