DÖRT AY SONRA
"Anneciğim, eve gitmeden önce dondurma yiyebilir miyiz?" Stella alt dudağını büzüp, reddedemeyeceğimi bilerek yavru köpek bakışlarıyla dikiz aynasından bana baktı. "Lütfeen!"
Direksiyonun başında gülerek kafamı iki yana salladım. "Ama bebeğim, daha akşam yemeğini yemedin."
Stella üzgün gözlerle bana bakmaya devam etti, istediğini kabul edene dek bana üzgün yavru köpek bakışlarıyla bakmaya devam edeceğini biliyordum. Gözlerimi devirip neşeyle kıkırdadım. "Pekala, küçük Romano, sen kazandın!"
Stella mutlulukla minik ellerini havaya kaldırıp, "Oley!" diye bağırdı. İki ay önce resmi işlemler hallolmuş ve nihayet bu küçük, mükemmel kız tamamen bize ait olmuştu. Lorenzo allak bullak bir suratla eve gelip evlatlık almayı tamamlama belgesini bana uzattığında dayanamayarak hıçkırıklara boğulmuştum.
Biliyordum, her aile kendi çocuğu için böyle düşünürdü ama Stella gerçekten harika bir çocuktu. Çoğu zaman sakin ve uysaldı, yaramazlık yaptığında bir kedi gibi yanımıza sırnaşıp, "Anneciğim, babacığım, ben yaramazlık yaptım." diye belirtiyordu. O kadar tatlıydı ki, ona kızmamızın imkanı yoktu. Aynı zamanda inatçıydı da. Bu yönünün gitgide Lorenzo'ya benzediğini düşünüyordum.
Arabayı park edip indim ve arka kapıyı açıp, Stella'yı koltuğundan çözerek arabadan indirdim ve elini tuttum. Beni hevesle dondurmacıya yönlendirirken bugün kreşte yaptıklarını anlatıyordu. Dondurma tezgahının önünde durduğumuzda, "Ne istersin tatlım?" diye sordum.
Dondurmacı, 20'li yaşlarında genç bir çocuktu. Stella'ya gülümseyerek, "Merhaba prenses!" dedikten sonra bana döndü ve gülümsemesinin suratında afalladığını gördüm. Yutkunurken beni güya belli etmemeye çalışarak süzdü ve büyük ihtimalle etkileyici olduğunu düşündüğü bir sırıtışla, "Merhaba!" dedi. "Merhaba." diyerek karşılık verdim ve ilgimi dondurmaların önünde heyecanla bir tavşan gibi zıplayan kızıma çevirdim.
"Küçük hanım ne ister?"
"Mm... Bir top çilekli, bir top çikolatalı!" dedi Stella neşeli, yüksek sesiyle. Çocuk, Stella'nın dondurma toplarını külaha yerleştirip ona uzattıktan sonra bana döndü, "Güzel hanımefendi için ne verebilirim?" dedi çapkın bir sırıtışla. Gülmemek için alt dudağımı dişledim. Sarışın, mavi gözlü, yapılı bir çocuktu. Belki eskiden olsa bana çekici gelebilirdi ama şimdi karşımda sadece etkileyici gözükmeyi deneyen küçük bir erkek çocuğu görüyordum. Lorenzo Romano benim için tüm oyunu değiştirmişti. Dünyadaki tüm erkekler toplansa da, Lorenzo'nun çekiciliğine erişemezlerdi ve açıkçası onlar için üzülüyordum.
Normalde kendim için bir şey istemeyecektim ancak renk renk dondurmalar iştahımı açmıştı, ağzımın sulandığını hissederek, "Ben de bir top çikolatalı ve limonlu istiyorum." dedim. Çocuk dondurmamı bana uzattı, uzatırken fark ettirmeden parmaklarını parmaklarıma değdirmeye çalıştı ancak bu fark ettirmeme işinde hiç iyi değildi. Cüzdanımdan parayı çıkarırken, "Kardeşiniz ne kadar tatlı.." dediğini duydum. "Güzelliğini ablasından almış olmalı."
Hafifçe güldüm. Parayı uzatıp, tam cevap vermek için ağzımı açmıştım ki, şimdiden dondurmayı suratının her kısmına yedirmiş olmayı başaran küçük Romano'm hevesle atıldı, "O benim ablam değil, annem!" dedi gururla. "Hem ona iltifat etmemelisin," Kafasını hızlıca iki yana salladı. "Babam buna çok kızar. Babam bir deeev kadar uzundur ve tüm masal kahramanlarındaki prenslerden daha yakışıklıdır!" diye sevgili babasını övmeye başladığında kıkırdayarak donakalmış gözüken çocuğa parasını uzattım ve teşekkür ederek Stella'nın elinden tutup arabaya yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMAK (İTALYAN SERİSİ#4)
Romantizm23 yaşındaki Joenne Amy Jones için hayat hiçbir zaman kolay olmamıştır. Kendini öldüren alkolik babasının borçlarını ödemek, hasta annesine bakmak ve küçük kardeşinin problemleriyle ilgilenmekten, kendine bir hayat kurmaya hiç vakti olmamıştır. Ve ş...