BÖLÜM ÜÇ

49.9K 1.8K 441
                                    

Lorenzo Romano'yu tek bir şekilde betimlememi isteseler, inanılmaz bir orospu çocuğu olduğunu söylerdim.

Öpüşmemizin, tabi öyle bir şeye yalnızca öpüşme denilirse, Tanrım, hayatımda yaşadığım en ateşli ön sevişmeydi, hatta birçok sevişmeden daha tahrik ediciydi- üzerinden bir hafta geçmişti. Bana dokunmayacağına söz vermesinin üzerinden geçen bir hafta. Ve bu lanet olasıca bir haftada, Londra kadın nüfusunun neredeyse yarısıyla gözümün önünde cilveleşmişti!

Bana inat yapar gibi kulübe gelen müşterilerle, bazen dansçı kızlarla, bazen günü birlik gelen barmaidlerle, hepsiyle cilveleşmiş, onlara dokunmuş, o bir Tanrı küstahlığıyla dimdik dururken hepsinin hayran gözlerle ona tapınmasına izin vermişti. Kadınlar gelip geçiyordu ve her bir flörtte, benim öfkem katlanarak artıyordu. Böyle düşünmem çok saçmaydı. O tehlikeli, dengesiz adama karşı bir şeyler hissetmem beni gerçek anlamda mahvederdi çünkü, alo, onun mekanından ona karşı bilgi sızdırmam için gönderilmiştim buraya? Ama gel gör ki aptal kalbim ve aptal vajinam bu durumu zerre umursamıyordu. Onlar için öldürülecek olma ihtimalim hiç önemli değildi! Önemsedikleri tek şey, kendilerini Lorenzo Romano'nun kolları arasına atabilmekti.

Neyse ki bu akşam kulüp Lorenzo'yu, onun seksi aksanını, tehlikeli vaatler sunan şeytani gülümsemesini düşünemeyeceğim kadar yoğundu ve şükürler olsun ki şimdiye kadar etrafta gözükmemişti. Maddy, bekarlığa veda partisi kutlayan bir gruba içkilerini servis ettikten sonra oflayarak, "Tanrım, bu gece ne inanılmaz bir kalabalık var böyle!" diye söylendi.

Gözlerimle onu onayladım ama aslında kalabalık beni rahatsız etmiyordu. Küçük yaşlardan beri barlara alışıktım, aslında kalabalık içinde kendimi yalnız olduğumdan daha güvende hissederdim. İçkiler su gibi servis edilirken ve ortamdaki sarhoş sayısı katlanarak artarken, benimle çaresizce flörtleşmeye çalışan bir adama içkisini uzatmıştım ki onu gördüm.

Üzerinde her zamanki gibi siyah bir takım elbise vardı. Açık kahve saçları özenle taranmıştı, ona bakarken mavilerindeki dengesiz bakışı bile özlediğimi fark ettim ve bunun için kendime öfkelendim.

Fakat bu defa tek değildi. Hayır, bir haftadır olduğu gibi yine kolunda bir kadın vardı. Ama bu defaki farklıydı. Bu defaki... rahatsız ediciydi çünkü yanındaki kadına bakarken gözlerinde diğerlerinde olduğu gibi küstah, alaycı bir bakış yoktu. Yalnızca saf sevgi vardı.

Elimde olmayan bir kıskançlıkla gözlerimi yanındaki kadına diktim. Lanet olsun, hiçbir kusur bulamayacağım kadar güzel bir kadındı. Omuzlarının aşağısına kadar inen ipek kadar parlak, dalgalı sarı saçları, porselen gibi bir teni  vardı. Uzun ve ince fiziğiyle üzerinde ona ikinci bir ten gibi yapışan beyaz elbiseyi öylesine güzel taşıyordu ki, yanından geçen birkaç genç kız onu kıskançlıkla süzdü. 20'lerinin sonları veya 30'larının başında olmalıydı. Lorenzo'nun eli, gevşekçe belinde duruyor ve kadının anlattığı bir şeyi sanki dünyanın en heyecanlı şeyiymiş gibi dört kulak dinliyordu. Kadın lafını bitirdikten sonra Lorenzo kafasını geriye attı ve beni şoka sokacak kadar neşeli bir kahkaha attı. Onu daha önce hiç neşeli görmüş müydüm? Hiç sanmıyordum.

Ben gözlerimi dikmiş, hırsla onları seyrederken gözlerini bir anlığına kadının üzerinden ayırdı ve bana döndü. Bakışlarımı kaçırmadım. Ona bakmaya devam ettim. Dudaklarına yarım bir sırıtış oturdu, biraz sonra kadını belinden tutarak bara doğru ilerlemeye başladı.

Tam önümde durdular. İsimsiz kadın, boş bar taburesine otururken Lorenzo bir koruma gibi başında dikildi. Bana hiç bakmadan, "Ne istersin, mio amore?" diye sordu şefkat dolu bir ses tonuyla. Onu sadece küçük yeğeniyle böyle konuşurken duymuştum. Bu kadın onun için gerçekten çok önemli birisi olmalıydı. O sırada kadın öylesine elini kaldırdı ve parmağındaki kocaman tek taşı gördüğümde göğüs kafesimin daraldığını hissettim. Bu kadın... onun karısı mıydı? Hayır, evli olamazdı. Nişanlısı?

ATEŞLE OYNAMAK (İTALYAN SERİSİ#4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin