BÖLÜM OTUZ İKİ

28.9K 2.2K 780
                                    

EKİM

"Her şey için teşekkür ederim Luigi." dedim havaalanından çıktığımızda. "Artık gidebilirsin. Buradan sonrasını ben hallederim."

Luigi ağlamaktan kızarmış gözlerime endişeyle baktı. "Emin misin?" diye sordu. "Nereye gitmek istiyorsan seni oraya götürebilirim. Daha sonra..."

Kafamı iki yana salladım. "Hayır." dedim kırık sesimle, elimden geldiğince kararlı bir tonda. "Bundan sonrasını ben halledebilirim." İçimi çektim. "Ben halletmek zorundayım."

Luigi gözlerime bir süre daha baktıktan sonra derin bir nefes verip kafasını salladı. "Pekala." diye mırıldandı. Cebinden çıkardığı son model bir telefonu ve bir kartla kalın bir zarfı bana uzattı. "Bu telefonun. Kart banka hesabına ait, telefonun içinde hesabın tüm bilgileri yazıyor. Zarfın içinde de bir miktar nakit para var.." Elimi uzatıp hiçbirini almadığımda kol çantama uzandı ve hepsini içine attı. Kahve gözlerini gözlerime dikti. "Onların hepsi sana ait Joenne." dedi.

Daha fazla bu konu hakkında tartışmak istemiyordum, hem Luigi ile tartışmak bir şey değiştirmeyecekti. O sadece patronunun ona verdiği emirleri uyguluyordu.

Kafasını salladı. "Artık gitsem iyi olacak." diye mırıldandı ama gözlerinde daha fazla şey söylemek istediğini görebiliyordum. "Joenne.. Bunu söylemek benim haddime değil, biliyorum. Ama..." Bir an duraksadı. Kısık bir sesle, "Seni gerçekten çok seviyor, biliyorsun değil mi?" diye mırıldandı.

Sözleriyle birlikte tekrar ağlamamak için nefesimi tuttum ve alt dudağımı dişledim. Zaten yol boyu hiç durmadan ağlamıştım. "Çok kötü şeyler yaşadığını biliyorum. Yaşananların hiçbirini hak etmediğini de. Ama... ne olursa olsun... Onu değiştirdin." dedi. "Senin bir hain olduğunu düşünürken bile... Sana en ufak bir saygısızlık yaparsak bizi öldüreceğini söyledi."

"Luigi..." diye kafamı iki yana salladım. Bana niye bu eziyeti çektiriyordu? Onu düşünmek istemiyordum. Tanrım. Ondan uzaktayken onu düşünmek çok zordu. Uzaklaşalı birkaç saat olmuştu ancak tek istediğim koşarak ona geri dönmekti.

Luigi hızlıca kafasını salladı. "Başka bir şey söylemeyeceğim. Sadece bunu bilmeni istedim." Gülümsedi. "Umarım mutlu olursun Joenne. Hoşçakal."

Dayanamayarak, bedenimi sarsan bir hıçkırıkla birlikte ona sımsıkı sarıldım. Sanki Lorenzo ile aramızdaki tek bağ oydu ve o da... birazdan gidecekti. Yalnız kalacaktım.

Luigi sarılmamla birlikte ilk önce vücudu şaşkınlıkla gerildi, sonra ellerini gevşekçe etrafıma sardı. Bir süre öylece, yolun ortasında, birbirimize sarılmış halde durduk.

Luigi'ye beni eve geri götürmesini söylemekten bir adım gerideydim ki... kollarımı açıp ondan uzaklaştım. Yanaklarımı silerek, "Üzgünüm." diye mırıldandım. "Sadece..." Cümlenin devamını getiremedim ama Luigi anlayışla kafasını salladı.

Suratında buruk bir gülümsemeyle, "Yemeklerini gerçekten çok özleyeceğim Joenne." dedi ve bana son bir bakış atıp arkasını döndü ve kalabalığın arasında kayboldu...

Artık yalnızdım.

Yarım saat sonra parasını ödeyerek taksiden indim. Valizlerimi indirmeye yardımcı olan taksiciye teşekkür ettikten sonra dört katlı apartmana bir bakış attım. Ne tuhaf. Bir zamanlar burası benim evimdi. Benim sığınağımdı. Ama şimdi bu binaya bakıyordum ve istediğim tek şey asıl evime geri dönmekti..

ATEŞLE OYNAMAK (İTALYAN SERİSİ#4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin