Londra'daki üç haftamı devirmiştim bile.
Çakma Godfather'ın, evet bu benim o pislik İtalyan mafyası için bulduğum isimdi, benim için tuttuğu daire kulübe çok yakın olduğu için zorlanmıyordum. İngiltere'yi sevmiştim, burada zorunluluktan bulunmasam temelli burada yaşamayı düşünebilirdim bile. Ama aslında tek istediğim yapmam gereken işi halletmek ve buradan bir an önce defolup gitmekti.
Tüm bu olayla ilgili mutlu olduğum tek şey, annemle iyi ilgileniliyor olmasıydı. Annemi güzel bir hastaneye yerleştirmişlerdi ve ilaçlarını düzenli alabiliyordu. Jay ise.. şey, hayattaydı. Onu hala salmamışlardı. Sanırım bana güvendikleri kadar Jay'e güvenmiyorlardı. Bıraktıkları an kaçacağını biliyorlardı, bu konuda onları suçlayamazdım. Jay kaçma konusunda çok tecrübeliydi.
Henüz saat çok erkendi, ama bugün içki teslimatı yapılacağı için erken gelmiştim ve barın arkasında etrafı toparlıyordum. Etrafta kimse yoktu, Inferno'yu da sevmeye başlamıştım. Maddy ilk gün söylediği her şeyde çok ciddiydi. Kulübün sağlam korumaları vardı ve birisi rahatsızlık veren bir harekette bulunduğunda, tek yapmamız gereken kafamızı kaldırıp kapıya işaret vermek oluyordu. Genelde böyle şeylere çok denk gelmiyordum, çoğu müşteri genç bir kızla şansını denemek isteyen zengin ve orta yaşlı iş adamları oluyordu, biraz flörtleşmenin ardından onları nazik bir gülümsemeyle masalarına yollayabiliyordunuz.
Bu güzel ortamda bende kaçma hissi uyandıran tek kişi Lorenzo Romano'ydu. İlk günkü konuşmamızın ardından bir daha tek kalmamıştık, onu genelde yanında Moretti ile kulübü kontrol ederken görüyordum, arada bir iki içki için bara yanaşıyordu ama etraftaki kızlar adamı boş bırakmamak konusunda birbirleriyle yarışıyordu. Hepsi Lorenzo'nun tek bir sözüyle kendilerini adamın kucağına atacak gibiydiler, bazen bazılarının Tommy Moretti'ye de göz süzüp iç çekerek baktıklarını görüyordum ama hiçbiri yanına yanaşmaya cesaret edemiyordu. Ortağının aksine, Tommy flört konusunda açıklık bırakmıyordu. İki gün önce bara yaslanmış, Lorenzo ile konuşurken dansçı kızlardan birisi yanaşıp suratında şuh bir gülümsemeyle elini Tommy'nin omzuna koymuştu. Tommy hiçbir şey söylemeden başını çevirmiş ve zavallı kıza öyle bir bakış atmıştı ki, kız ağlayacak gibi duran suratıyla ateşe değmiş gibi çekmişti elini. Ben dikkat çekmemek adına bu manzaraya dudaklarımı birbirine bastırarak, bıyık altından bir sırıtmayla baksam da Lorenzo kendini tutmamış, bir kahkaha patlatmıştı.
Onu bazen bana bakarken yakalıyordum. İleride biriyle konuşurken veya barda içki içerken. Bakışları konusunda çekincesi de yoktu üstelik, fark ettiğimi anladığında bile bakışlarını üzerimden çekmiyor, beni dikkatle incelemeye devam ediyordu. Sanki gözlerime bakıp anlamaya çalışıyor gibiydi. O bakışlar içimi ürpertiyor, ve söylemekten nefret ediyordum ama aynı zamanda içimi yakıyordu.
İki adamın ortak olduğu tek nokta, yaşamları konusunda açık olmamalarıydı. Tommy başta Maddy'nin sevgilisi Bruce ve Maddy'den öğrendiğim kadarıyla, Tommy'nin bir numaralı adamı ve Tommy ve Lorenzo'dan sonra kulüpte sözü geçen bir diğer adam olan Ray ile yakındı, diğer adamlar da sanki Tommy'nin tek bir sözüyle ölmeye hazırlarmış gibi bakıyorlardı adama, ki büyük ihtimalle ölürlerdi de. Çocukları olduğunu ve karısını deli gibi sevdiğini biliyordum ama bu kadardı. Patronum hakkında başka bir şey bilmiyordum. Lorenzo ise.. O tam bir kapalı kutuydu.
Rafın tozunu alıp içkileri yerleştirmiş, tam arkamı dönmüştüm ki barda oturan sarı bir kafa gördüğümde afallayarak geri gidip, "Siktir!" diye bağırdım. Elimle göğsümü tutup derin bir nefes aldım, düşüncelerime o kadar dalmıştım ki arkama birinin geldiğini fark etmemiştim bile. "Sen... Burada ne işin var senin?" Şaşkınca barda oturan küçük kıza baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞLE OYNAMAK (İTALYAN SERİSİ#4)
Roman d'amour23 yaşındaki Joenne Amy Jones için hayat hiçbir zaman kolay olmamıştır. Kendini öldüren alkolik babasının borçlarını ödemek, hasta annesine bakmak ve küçük kardeşinin problemleriyle ilgilenmekten, kendine bir hayat kurmaya hiç vakti olmamıştır. Ve ş...