BÖLÜM ON DÖRT

21.4K 1.5K 350
                                    

"Jamie, korkuyorum."

Oturduğumuz yerde Tammy'yi iyice kendime çekip, ona sımsıkı sarıldım. "Korkma bebeğim." diye fısıldadım saçlarının arasına. "Bizi bulacaklar. Hiçbir şey olmayacak." Tammy sessizce hıçkırarak, "Eve gitmek istiyorum." diye mırıldandı. Sözleri kalbimi parçalamıştı. Saçlarını öptüm, gözlerimi yumarak gözyaşlarımı geri göndermeye çalıştım. Tammy için güçlü olmak zorundaydım.

Bizi bu pis kokulu lanet depoya koyalı birkaç saat olmuştu. Biraz ilerimizdeki masada dört tane iri yarı, Rus adam bize gözlerinin ucuyla bile bakmadan kahkahalar atarak kart oynuyorlardı. Geldiğimizden beri bizimle hiç ilgilenmemişlerdi, sadece kendi aralarında konuşuyorlardı. Bu iyi mi, yoksa kötüye işaret mi bilmiyordum. Lanet dillerini anlayamıyordum ama sanki.. bekliyorlardı. Bu iyi olamazdı.

Buraya düşmemizin tek suçlusu bendim. Eğer hızlı davranıp o lanet arabadan inmesem, arabayı hızlıca çevirebilsem belki onlar bizi yakalamadan Morettilere ulaşmayı başarabilirdim. Arabadan indiğimde Tammy'ye arabayı kilitlemesini söylemeliydim. Böylece ona ulaşamazlardı. Eğer benim yüzümden bu küçük kıza bir şey olursa... Korkuyla Tammy'ye sıkı sıkı sarıldım. Tek istediğim bu lanet yerden kurtulmaktı. Lorenzo..

Lorenzo, lütfen sevgilim. Bul bizi. Geç olmadan bul bizi.

Biraz sonra deponun kapıları açıldı. Saatlerdir umursamazca oyun oynayan adamlar yüzlerindeki pis sırıtışı silip bir anda saygıyla ayağa kalktılar. İçeri giren adam yirmilerinin sonunda, otuzlarının başındaydı, beyaza yakın sarı saçları ve apaçık mavilerinden onun da Rus kökenli olduğu belliydi. Ama diğer adamların aksine, onun takım elbisesinin kalitesinden, duruşundan patron olduğu belli oluyordu.

Bir elini rahatça pantolonunun cebine soktu, aralarında Rusça konuştuktan sonra bakışlarını adamlardan bize çevirdi. Bizi süzerken gözlerine pis bir bakış, dudaklarına iğreti edici bir gülüş yerleşti. "Merhaba hanımlar! Ben Ivan." dedi sesindeki kalın Rus aksanıyla. Bize doğru iki adım attı, Tammy'yi korkuyla kendime çekip, çöktüğümüz duvarda gidebildiğim kadar geri gitmeye çalıştım. Adam duraksayarak ellerini salladı. "Ah, hadi ama kızlar. Korkmayın benden! Sadece tanışmak istemiştim.." Sanki bu hareketim onu incitmiş gibi alt dudağını büzdü, "Sizinle tanışmak için girdiğim onca zahmetten sonra hak ettiğim karşılama bu mu?"

"Hastasın sen!" diye tısladım suratına tükürür gibi. "Bizi kaçırarak hayatının hatasını yaptın pislik herif!"

Keyif dolu bir kahkaha attı. Beni baştan ayağı süzüp, "Duydunuz mu çocuklar? Amerikalı konuşabiliyormuş!" dedi neşeyle. "Romano şimdiye kadar o ağzını susturmayı başaramadı mı? Peh. İtalyanlar kadınlarını sessiz ve itaatkar sever, derler bir de. Eğer benim kadınım olsaydın, seni şimdiye kadar çoktan dizime yatırmıştım, moya lyubov."

Dişlerimi sıktım, "Öyleyse iyi ki senin kadının değilim, piç kurusu."

Soğukça gülümsedi. "Şimdilik." diye fısıldadı içimi ürperten bir sesle.

Bakışlarını benden çevirdi, sıkılmış gibiydi. Uzun uzun Tammy'yi inceledi, bakışları hiç hoşuma gitmemişti. Tammy'ye bakan o gözlerini oymak istemiştim. Yalandan nazik bir gülümsemeyle, "Buradaki de babacığının küçük kızı Tammy Moretti, değil mi?" Tam önümüzde durup eğildi. Neredeyse hayran kalmış bir sesle, "Söyledikleri kadar güzelmişsin.." dedi. Tanrım. Ses tonu beni neredeyse kusturacaktı. Dengesizce kıkırdadı, "Ne kadar değerli olduğundan bahsetmiyorum bile!"

ATEŞLE OYNAMAK (İTALYAN SERİSİ#4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin