Deha: SERAFETTIN BOSANMAK ISTIYOSAN BOSAN BENIM NAFAKAMI TAZMINATIMI VER SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Yiğit: Deha ne diyosun?
Hamza: İstediğini yapmadık diye yapıyor.
Hamza: Tripli kendi aklınca.
________________
Bu kurgu bir öğertmen kurgusudur, içinde sm...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Medya: Yiğit Şen)
-
Beyaz bilekli nike ayakkabılarımıda ayağıma geçirdikten sonra sırt çantamı tekrar sırtıma geçirdim. Arkamda duran Golden cinsi köpeğin kafasını sevdikten sonra köpeğin yanında duran Pamuk teyzeye baktım. Tabikide adı bu değildi.
"Hadi yavrum görüşürüz." Gülümseyerek evin kapısından uzaklaşarak okulun yolunu tuttum.
Yolda çok oylanmadan okula gelmiştim, direkt sınıfa çıktım. Daha zil çalmamıştı o yüzden bizim ninjaların yanına gittim.
"Ooo gelmiş paşamız." Diye beni karşılayan Adine gülümsedim. "Nerde kaldın kral, özlendin."
"Valla hastalık işte. Özlemişsiniz bakıyorum beni."
"Ne özliycez lan kafa dinledik bir hafta." Dudaklarımı büzüp onlara baktım.
"Ayıp oluyo ama neden dışlıyorsunuz beni, ırkçılık." Diyerek kollarımı göğüşümde birleştirerek en önün bir arkasındaki sırama oturdum.
"Naber bro, öldün sandık be nerelerdeydin?" Sıra arkadaşım Ceyline döndüm.
"Hastaydım be nolsun, ama ölmedik malesef." Dedim sırtçantamdaki kitaplara göz gezdirerek. "Ders ne?"
"Edebiyat ama kitap çıkarma istiyosan, şu bir haftadır hoca yok." Omuz silkip yinede kitapları çıkartıp sıraya koydum.
Zil çaldı ve kimse siklemeyip aynı şekilde konuşmaya devam etti. Ön sıranın boş olduğunu fark ettim, Arda ile Fulya gelmemiş olacak ki boştu.
"Öne geçelim mi?" Diye sordum Ceyline.
"Fark etmez istiyosan." Çok umursamaz bir kızdı, herşeye okeydi.
Eşyalarımızı ön sıraya yerleştirdikten sonra sınıfın kapalı olan kapısı açıldı, içeriye gözlüklü uzun boylu bir adam girince herkes ona baktı.
"Herkes yerlerine!" Diye bağırdı sınıfa.
Beyaz gömleğinin üç düğmesi açıktı ve kollarını sıyırmıştı, elinde tuttuğu edebiyat kitabıyla yeni edebiyatçımızın bu adam olduğunu anlamıştım. Şahsen hoş bir görüntüsü vardı fakat banane?
"Çıkarın kitapları! Ne yapmaya geliyorsunuz bu okula?" Sert çıkmıştı, işimiz işti gerçekten.
Elinde tuttuğu birkaç kitabı ve dosyayı umursamaz bir şekilde öğretmenler masasına fırlatırken cebinden çıkardığı telefonuda masaya atmıştı. Tahtanın önünde durup herkesin hazırlanmasını bekledi.
"Ne bu uyuşkluğunuz, zorla mı getiriyoruz sizi buraya. Biraz hızlı olsanıza." İğneleyerek konuşuyordu ve hiç hoş değildi şahsen.
Herkes pür dikkat ona bakarken o herkese göz gezdirip bana döndü ve masaya doğru yaklaştı.
