Deha: SERAFETTIN BOSANMAK ISTIYOSAN BOSAN BENIM NAFAKAMI TAZMINATIMI VER SEN YOLUNA BEN YOLUMA
Yiğit: Deha ne diyosun?
Hamza: İstediğini yapmadık diye yapıyor.
Hamza: Tripli kendi aklınca.
________________
Bu kurgu bir öğertmen kurgusudur, içinde sm...
"Ne konuşacağımızı gayet iyi biliyorsun Deha." Gözlerimi kısıp geri açtım, insanı uykusundan uyandırıp getirilir miydi?
"Sizi dinliyorum." Dedim esnedikten sonra.
"Şu esnemeyi kes artık Deha saniye başı."
"Ya sabahın köründe çağırdınız ben napiyim!" Diye üste çıktım. "Hadi söyleyin ne söyliyceksenizde uyiyim."
"Seni istiyoruz Deha." Dedi Yiğit hoca yüzümün en derinine bakarak.
"İkimizde." Diye devam etti Hamza hoca. "Her ne kadar didişsekte seji seviyoruz, ve fark ettim ki bu dağ otu senden vazgeçmek istemiyor." Dağ otu?
"Kes be sesini." Dimi ayol.
"Eh yeter, kardeş kardeş takılırsınız siz herhalde artık." Dedim gülümseyerek.
İkiside sağ ve soluma kurulurken onlarda gülümsemişti. Tekrar esnerken kolumla ağzımı kapattım. "Ben uyuyabilir miyim artık."
"Kucağımda olcaksa neden olmasın." Dedi Yiğit gülerek.
Hamza onun koluna vurdu. "Höst öte, Yiğitler ve küpekler giremez bu alana bebeğim, benim evim burası."
"Götüm."
İkisinede vurduktan sonra koltuğun öbür tarafına kuruldum.
×××××
Uyandığımda vücudumu saran sıcaklık ile şaşkınlıkla etrafa baktım. Su an iki adamın kollarında bir bebek gibi uyuyordum. Ellerimi Hamzadan kurtarıp yavaşça ayağa kalktım. Masada duran üç telefona kaydı gözüm, üçünüde bir hışımla kaptıktan sonra mutfağa ilerledim.
İlk önce kendi telefonumu açıp bildirimlere baktım, ardından siyah düz kılıflı telefonu elime aldım.
Bu Yiğitin telefonuydu, Allah bilir neler neler vardı içinde.
Telefonun kilidini zorladım fakat hiçbir şekilde olmadı, Hamzanın telefonuda aynıydı. Sinirlenip elimi mutfaktaki cam masaya vurdum, elimin acısıyla küçük bir küfür ettim.
Telefonları geri salona götürdüm. Gözüme çarpan Yiğit ile ona döndüm, kafası koltuktan aşağıya sarkıyordu.
Yanına gidip pozisyonunu düzeltmeye çalıştım fakat başaramamış gibi duruyordu.
