3

147 38 254
                                    

Onu çatı katında kırık sıraların üstünde uzanırken buldum. Yüzü bir kitapla örtülmüştü. Kolları başının altında kavuşturmuş bacaklarını birbirinin üstüne atmıştı. Hırsla yanına yürüyüp tepesine bir zebani gibi dikildim. Ağzımı açıp yumacaktım gözümü ki kitabı yavaşça yüzünden çekti ve ben pek de yabancı olmayan bir suratla karşı karşıya kaldım.

Sinirli bakışları uykusunu kimin böldüğünü merak eder gibi üstümde dolandı. Kaşları havalandı ve gözleri merakla kısıldı. Beni tanıdığına dair his tüylerimi istemsizce diken diken etti. Elimdeki kağıdı suratına doğru uzattım. Kırmızı kalemle yazılmış pek fena yazıları okuduğunu görebiliyordum.

Sabah okula geldiğimde bunu sıram da bulmuştum. Kırmızı yazılar tehditlerle ve ölüm vaatleriyle doluydu. Ah tüm bunlar beni elbette rahatsız etmişti ama sadece buruşturup çöpe atacak kadar lakin son kısım beni afallatmıştı. Tanımadığım bir çetenin üyesi olduğum için kurtulduğumu fakat yalnız kaldığım an da leşimi sözde liderime göndereceklerini yazmışlardı. Sözde liderimin adı ise oldukça agresif bir şekilde yazılıydı. Olanları düşündüğümde böyle sanmaları pekala mantıklıydı lakin fellik fellik kaçtığım durumun ortasında kendimi bulmak saç baş yoldurası cinstendi.

Notu çok da umursamadan çantama atmış ve kısa sürede unutmuştum. Ta ki öğle yemeğine kadar. Tek başıma yemekhanedeyken başımdan aşağıya yemek dökülmüş, dolabım darmaduman edilmiş ve sıram karalanmaktan kara denize bürünmüştü. Zorbalığa uğrasamda yine de sorun çıkarmamalıydım. Tüm bunlara katlanmaya devam ettim. Ta ki dün akşama dek. 

Çok da yabancı olmayan amblemi gördüğümde çöpü çıkarıyordum. Kardeşim evimizin az ötesinde biriyle konuşuyor ve elindeki defteri açarak bir şeyler gösteriyordu. Hızla yanlarına seğirttim çünkü aşırı korumacı hislerim susmak bilmeyen alarm gibi ötüyordu. Yanlarına vardığımda beni ilk fark eden oğlandı. Kardeşimle aynı üniformayı giyiyordu. Uzun boylu, zayıfcaydı. Saçları kısaydı. Anlı yaralanmış olacak ki bir bandajla örtülmüştü. Alaycı bir gülümseme ise belli belirsiz oradaydı. Kurnaz gözleri beni süzdü.

"Ah sen miydin?" diyen kardeşim yanımda hafifçe irkilmişti ve kaşları çatılmış burada ne yaptığımı sorguluyor gibiydi.

"Çöpü çıkarıyordum ve sizi gördüm." Kafamı tekrar oğlana çevirdim. "Bu kadar hararetle ne anlatıyordun merak ettim açıkçası." Gülümsedim. Memnuniyetsizce. Gözlerini devirdiğini bakmasam da görebiliyordum. Defteri çocuğa verirken gösterdiği yerlere çalışmasını söyledi. Elleri cebinde olan çocuk tek elini çıkardı ve defteri aldı. O an tanıdık ve oldukça rahatsız bir hisle sarmalandım. Tüm gözeneklerimden iğne sokuluyormuş gibi bir his.

Elinin üstünü kaplayan oldukça büyük bir dövme vardı. Bir orak. O gece serserilerin ceketlerinde gördüğümün bire bir aynısıydı. İrkildim. Hafif bir kıkırtıya kafamı kaldırdım. Gözleri eğlenir bir ifadeyle kısık, dudakları alayla kıvrıktı. Bildiğimi biliyordu. Geri çekildi ve arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Dövmeli elini kaldırıp veda ederken resmen göz dağı veriyordu.

"O da kimdi" dedim kardeşime dönerken. Omuzlarını silkti ve çantasını kapatırken mırıldandı.

"Sınıfımdan biri. Benden özel ders almak istediğini söyledi" eve doğru yürümeye başladı. "Parası iyiydi bende kabul ettim."

"Ona özel ders veremezsin" arkasını döndü ve merakla sordu. "Nedenmiş" ona tüm olanları anlatmak için ağzımı açmıştım ki geri kapattım. Onu endişelendirmek istemiyordum.

"Gözüm tutmadı. Tehlikeli birine benziyor." Dedim sesim sonlara doğru kaybolurken. İş aileme kadar sıçramışken bunu hemen düzeltmeliydim ve ilk nerden başlayacağımı biliyordum.

Onu bulmak elbette zor olmamıştı. Kızın abisi de bu okulda olmalıydı sonuçta. Sınıfları bir bir gezmiş iki dönem üstümde bulmuştum onu. Fotoğraftaki ifadesi aynı o geceki gibi deliciydi.

"Bunu düzeltmelisin. Onlara seninle bir alakamın olmadığını söylemelisin." Sakin ama çileden çıkmaya az kalmış gibiydim.

Yerinden doğruldu ve kağıdı elinin tersiyle öteledi. Güneşten kamaşan gözlerini ovaladı ve saçlarını geriye doğru taradı. Ve ben o tüm bunları yaparken aklıselim bir şekilde bekledim.

"Üzgünüm ama bu yapabileceğim bir şey değil." Kısık sesi bıkkın ve umursamaz çıkıyordu. Sıradan atladı ve vücudunu esnetti. Derin bir nefes aldım.

"Kardeşimi onların elinden kurtardığın gün zaten göze battın" bana döndü. "Ayrıca seni onların elinden kurtarmamızda cabası" bu açıklamanın yeterli olacağını düşünmüş olacak ki sabırsızca gitmemi bekledi. Bunu görmezlikten gelerek umursamazlığını bir kez daha delmeye çalıştım.

"Onlardan birini geçen gün evimin önünde gördüm" sakinleşmek için derin bir nefes aldım. "Kardeşimin sınıfından biriydi ve alenen beni tehdit etti." Tek kaşını kaldırdı ve bakışları benim bile yeni fark ettiğim sürekli yeri döven ayağıma takıldı.

"Anlaşılan" dedi bakışları tekrar yüzüme kayarken "çeteler hakkında hiçbir şey bilmiyorsun" alaycı bir gülümsemeyle kıvrılırken dudakları devam etti. "Bir kere benim tarafımda görüldün. Fişlendin. Bu yüzden ne yaparsan yap bundan kaçamazsın"

"Ama" dedim sözünü keserken. "sen bunu düzeltebilirsin. Lider sen değil misin? Benim senin çetende olmadığı söylersen tüm bu drama gerek kalmaz." Bıkkınlıkla nefesini verdi. Kafası eğik sanki kendi kendine mırıldanıyormuş gibiydi.

"Düşmanlarının sözlerine inanacaklarını mı sanıyorsun." kafasını kaldırdı ve eğlenir bir ifadeyle beni süzdü. Bakışları yine ayağıma takıldığında yüzünde yarım bir gülümseme oluştu. Kendimi durmaya zorladım.

Kapıya doğru yürüdü. Yanımdan geçerken duraksadı. "Benden sana tavsiye göze batmamaya çalış." Ağzım bir karışık gidişini izlerken umudumun ellerimden kayışına şahit oldum.

"Ah kahretsin." hırsla sırayı tekmeliyor bir yandan da ağzıma gelen tüm intikam vaatlerini sıralıyordum. Her ikisi içinde.

Baştan böyle bir işe kalkışmanın hata olduğunu biliyordum. Ondan yardım isteyerek resmen aptallık etmiştim.

Derin nefesler alıp vererek öfkemi bastırdım. Eğer o bana yardım etmiyorsa - ki bunun altında kardeşine nahoş davranmam yatabileceğini düşünüyordum- ben de soluğu en iyi bildiğim yerde alırdım.

Haddinden fazla buruşuk kağıttan kafasını kaldırarak bana baktı. Öğretmenler odasının ortasında el pençe dikiliyordum. Çaresizliğim ve yardım dilenen halim epey acınası olmalıydı. Bay Siin – derslerinde o kadar çok şiir okuyordu ki öğrenciler arasında bu lakapla anılıyordu- Tek kaşını kaldırmıştı ve şüpheci gözleri beni süzüyordu. İnanmadığını aksine onu oyuna getirdiğimi düşündüğüne bahse girerdim. Kağıdı bana uzatarak o pek kıymetli kitabına geri döndü.

"Arkadaşların sana şaka yapmış" başından savıyordu. Harekete geçmedim ve kağıt ikimizin arasında sallanmaya devam etti. Merakla bana döndü ve almam için sabırsızca tekrar salladı.

"Size kimin yaptığını bile söyledim. Bunun için bir şey yapmayacak mısınız?"

Bıkkınlıkla derin bir iç çekti.

"Onun bunu sırana bıraktığını gördün mü? Ya da herhangi biri görmüş mü?" sessiz kaldım. Cevabını o da ben de gayet iyi biliyorduk. Biri gördüyse bile korkusundan söyleyemediğini adım gibi biliyordum.

"Öyleyse sınıfına dönebilirsin." İstemeye istemeye kağıdı alarak orayı terk ettim. 

Y KARAKTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin