Uyarı: İnt*h*rdan bahsedilmektedir. Şiddet unsurları içermektedir.
Tuvaletin pis kokusu midemi bulandırsa da çıkmayı reddettim. Daracık olan kabin endişemin boğukluğuyla adeta ruhumu sıkıyordu. Dudaklarım dişlemekten kanıyor çattığım kaşlarımın ağrıttığı başım zonkluyordu. Yumruğumda tortop olan nemli kağıda kaçamak bir bakış attım. Babama anlatmaktan başka çarem olmadığını acı bir şekilde fark edince midem burkuldu. Geçen yılların getirdiği suçluluk duygusu omuzlarıma bindi. Kardeşimin hastanedeki hali babamın kederinin anıları utancımı sıkıp bırakırken bir kez daha pişmanlığı tadacak olmak beni korkutuyordu.
Kardeşim tehlike de olmasa bu durumu pekala yutabilirdim ama ayan beyan tehdit edilince insan görmezden gelemiyordu. Derin dertli bir iç çektim. Kabinden çıkmak için hareketlenmiştim ki ismimim zikredilmesi beni duraksattı.
"Çete üyesi olduğunu sana söylemiştim." Kıkırdadı "tüm bu yapılanları hak ediyor." Kısa bir an duraksama oldu. Telefonda konuştuğunu varsaydım. "Evet. Ona bu sefer farklı şeyler yapmamızı istiyor" kıkırdadı. "Daha şiddetli şeyler." Sesi zevkten dört köşe olmuş gibi çıkıyordu ve karşıdaki de daha iyi şeyler söylüyor olacak ki her tonda daha da şevkleniyordu. Bana yapacakları yeni zorbalıkları sıralarlarken insanların ellerine fırsat geçtikleri an da ne kadar da gaddar olabilecekleri beni şaşırtmadı.
Şiddet, içimizde derin bir uykuda olan ilkel bir canlıydı. Merhametin dışına çıkılıp olanak tanıldığında simsiyah gözlerini sonuna kadar açıyor ve sağduyun dinginleyemeden keskin dişleriyle yutuyordu. Bu evreden sonra çok az kişinin onu evcilleştirebildiğini görmüştüm.
"Yah!" irkildim. Başka bir ses öfkeyle duvarları inletti. Konuşmanın kesildiğini ve kızın korkuyla iç çektiğini duydum. Öyle gürültülüydü ki sanki eceli görmüştü. "Tüm bunların senin başının altından kalktığını biliyordum." Öfkeli sesin adımları gittikçe yaklaşıyordu. " Eğer başka bir işe kalkışırsan olacaklardan ben sorumlu değilim." Artık ses daha yakından geliyordu. "Şimdi defol git" dedi fısıldasa da sertliği insanı ürpertiyordu. Zorbanın hızlı adımları kaybolduğunda sonunda kabinden çıktım.
Beni görmesiyle gözleri büyüdü ve anlayamadığım bir telaşa kapıldı. Oysa ki ben hiç şaşırmadım. Her ne kadar bu öfke tonunu ilk defa duysam da ses, kim olduğunu hemen ele vermişti.
Ona yaklaştım. Bakışlarını çekmeden geri adım attı.
"Neden ikidir bana yardım ediyorsun. Öncesinde abinle beni kurtarmak için peşime düştün. Şimdi de bu." Merakla kavrulan kelimelerim omuzlarına binmiş gibi çöktü. Ela gözlerini kaçırdı.
"Çünkü arkadaşın olmak istiyorum." dedi ciddi bir sesle. Kaşlarım şüpheyle havaya kalktı. Arkadaş, benim için geçmişte çürüyen bir kavramdı ve daha çok illegal şeyler içeriyordu.
"Neden" Bakışları bana dönerken şaşırmış görünüyordu. Devam ettim. "Seni tersledim. Görmezlikten geldim. Bunlar pek arkadaşların yapacağı bir şeye benzemiyor değil mi?"
Umursamazlıkla omuz silkti. "Bana karşılık beklemeden yardımı dokunan tek kişisin. Çoğu kişi ailemden yararlanmak için benimle takılıyor." Ah dedim içimden gözlerimi devirirken klasik zengin dertleri.
"Üzgünüm ama" dedim hiç de üzgün olmayarak "tüm bu başıma gelenler de sizin katkınız çok büyük. İstemediğim bir durumun ortasına sırf bana yardım ettiniz diye düştüm." Ağzını açıp telaşla konuşacaktı ki "ki bundan dolayı sizi suçlamıyorum. Siz gelmeseydiniz çok kötü yaralanabilirdim." Dedim. İçten teşekkürümü duyunca rahatladı ve gülümsedi. Öyle samimi bir gülümsemeydi ki gözleri kısılarak ışıldamış, sıcacık güven dolu hissettirmişti. Yardım edebildiği için mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y KARAKTERİ
Genel Kurgu'Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor' demiş bir yazar. İlk okuduğum da küçük zihnimi çok etkilemiş ve gözlerimin içi parlayarak ana karakter olmamın verdiği haklı gururla göğsümü gere gere dolanmıştım. Lakin işlerin hiçte böyle olmadığını z...