"'Tanrı' ile ne demek istiyorsun" yanımdaki meraklı sesle irkildim. Tüm vücudum soğuk bir duş almışçasına titriyordu. Bacaklarımdan uyuşmaya başlıyordum ve atan hızlı kalbimin uyarısına bakılırsa atak gelmek üzereydi. Dişlerimi sıkarak kalkıp gitme isteğimi bastırdım. Konuşulan tüm bilgilere hakim olmak istediğimden tek bir kelimesini bile kaçıramazdım.
Psikoloğum duygularımı bastırmamam gerektiğini sürekli sarf etse de -biriken tüm duygularımın büyük bir tahribata yol açarak dışa vurduğunu düşünüyordu- yine de etrafımda olan biteni anlamaya çalıştığımdan bastırdım. Şakaklarıma, anlıma vurarak yatıştırmak istiyordum ama bunu yaptığım an da meraklı tüm ilgi üstümde toplanacaktı ve ben bunu görmektense kendimi çatıdan atmayı yeğlerdim.
"İşte burada devreye ben giriyorum." Dedi kız hoplaya zıplaya tahtanın önüne giderken. Tavşanlı tokasını düzeltip arkasını dönerek bize baktı. Yüzünde her zaman ki büyük gülümsemesi olsa da ciddiyet bu sefer ona hükmediyordu. Tahtada ki kalemi aldı ve boşluk bulabildiği bir yerden soru işaretine çizgi çekti okun ucunun işareti gösterecek şekilde. Altına 'Gabriel' yazdı. Soru işaretinin altında ise 'Tanrı' yazıyordu.
"Edindiğim yeni bilgilere göre" dedi doğrulurken. "Aslında lider sandığımız gibi o değil" dedi kalemi hiddetle alttaki isme vururken. "Tüm emirleri ondan alıyor" diyerek işarete vurdu. "Ama öğrendiğime göre hiç kimse O'nun kim olduğunu bilmiyor. Tek konuştuğu kişi başka bir muamma olan G." boğazını temizledi. "Onun bir uydurma olduğunu ya da daha büyük bir grubun lideri olduğunu düşünüyorlar. En azından çoğu böyle düşünüyor." Bir şey hatırlamışçasına yüzünü buruşturdu. "Benim savımda bu yönde. Suç işlemeye meyilli çocukları asıl işlerini örtmek için paravan olarak kullanıyor olabilir." İkizlere dönerek devam etti. "Onu bir örümceğe benzetmekte haklısın. Ağının o yanından bu yanına dolanıyor ve avlarını yutuyor. Oysaki ağın birbirinden haberi yok. Sadece onu yapan açgözlüye hizmet etmekle meşgul."
"Yani tüm bunların zorbalıktan daha fazlası olduğunu düşünüyorsun." Dedi Yanımdaki ses bir kez daha konuşarak.
Usul usul kafasını salladı kız. Kalemi tahtadan çekmiş elinde hızlı hızlı çeviriyordu. "Boyumuzu çok aşan meseleler hem de. Polislerin ilgileneceği meseleler"
Çıt çıkmadı. Sadece kaş çatma ve hazmetmeye çalışan buruşuk yüzler vardı.
"Peki öyleyse" dedi sert bir sesle masadan hızla doğrularak. Tüm gözler ona yönelmişti. Bana bakan soğuk gözlerinin yerinde bu sefer bir rahatsızlık vardı. Biraz da korku yakaladım. Anlaşılabilirdi çünkü arkadaşlarını, grubunu korumak istiyordu.
"Daha fazla eşelemek yok. Biz sadece zorbalığa uğrayan öğrencilere yardım ediyoruz ve öyle kalacak. Tüm bunları" dedi derin bir iç çekerken "bilmekle yetinin. Sizi altından kalkamayacağımız şeylere bulaştırmak istemiyorum." Geniş sırtına bakakaldım. O zaman dedi öfkeli bir ses içimden burada olmamın ne anlamı vardı. Sadece köşeden izleyeceksem. Ben kısasa kısas istiyordum. Havlamaktan fazlasını yapmak ve dişlerimi boyunlarına geçirmek istiyordum.
"Her kim bir canavarla çarpışmayı göze alırsa, bir canavar olmayı da alsın göze." Dedim okuduğum satırları kendimi tutamayarak. Yavaşça arkasını döndü. "Onların başını her kestiğinde yerine daha fazlası çıkacak. Kökünü yok etmen için onu yakmalısın. Her kestiğin bir baş için bir ateş. Ta ki kendini yenileyemeyip kılıcı kalbine saplayana kadar." Yerimden doğruldum. "Canavarı yenebilmemiz için onun gibi oynamalıyız. Kendi bildiğin doğrunla onu alt edemezsin."
Sakin yaşamayı denemiştim. Ama bu evimin yakılmasıyla, tehditlerle son bulmuştu ve ben bundan bıkmıştım. En nihayetinde Dişe diş, göze gözdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y KARAKTERİ
Ficción General'Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor' demiş bir yazar. İlk okuduğum da küçük zihnimi çok etkilemiş ve gözlerimin içi parlayarak ana karakter olmamın verdiği haklı gururla göğsümü gere gere dolanmıştım. Lakin işlerin hiçte böyle olmadığını z...