12

48 6 13
                                    


Önünden geçmeye bile sakındığım binanın kapısında tam 10 dakikadır bir o yana bir bu yana gidip geliyordum. Her cesaretimi topladığımda nedeni bilmediğim hisler beni durduruyordu. Pervasız hareketlerimi dizginleyen mantığımın yerinden çıkacak gibi çarpan kalbim içinde bir şeyler yapmasını diledim. Bir kez daha vazgeçmeden önce fevri bir hareketle insan kalabalığına karışarak içeri girdim. Ne yaptığımı biliyordum ama ne diyeceğimi. İşte onun doğaçlama gelişmesine karar vermiştim. Çok iyi bildiğim kapının önüne geldiğimde derin bir nefes alarak kapıyı nazikçe tıklattım. Girmemi emreden nazik sesle içeri adım attım.

Yığınla kağıt masasının üstündeydi. En son görüştüğümüzden beri daha çok dosya eklenmiş gibiydi ve çoğu sağa sola dağılmıştı. Çocuk ceza yargıcı Bayan Lee kafasını imzaladığı kağıtlardan kaldırarak bana baktı. Kalemi kağıt üstünde durarak bulunduğu yere mürekkep lekesi bıraktı. Şaşkınlıkla bana bakıyor, ne söyleyeceğini bilemiyormuş gibi ağzı bir açıp bir kapanıyordu. En sonunda soru sorarcasına ismim dudaklarından döküldü. İşte bu Güven'in ilk adımıydı.

"Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ama herhangi bir yardıma ihtiyacım olduğunda size danışabileceğimi söylemiştiniz." Yutkundum. Kısa süren sessizlik bayan lee'nin sandalyeye oturmamı söylemesiyle bozuldu. Hemen denileni yaparak oturdum ve küçük süslü pastane kutusunu masasında bulduğum küçük açıklığa bıraktım. Gözleri kutuya takılsa da herhangi bir şey demedi. Kalemini bırakarak geriye yaslandı. Beyaz gömleğinin kollarını kıvırmıştı ve önünde küçük bir leke vardı. Her zaman ki sıkı topuzundan kaçan tutamlar kulağının arkasına sıkıştırılmıştı. Ne kadar yoğun olduğunu hemen anlamıştım çünkü bayan lee'nin disiplin de tertipte üstüne yoktu. Onu gördüğüm her seferde gergin topuzunun altındaki ifadesiz suratıyla ve lekesiz beyaz gömlekleriyle bir bütündü. Şimdi ise gözlerindeki yorgunluğu merak bile gizleyemiyordu. Küçük, nazik bir gülümsemeyle dudakları kıvrıldığında bir nebze de olsun rahatladığımı itiraf etmeliyim.

"Seni buraya getiren şey nedir?" dedi hal hatır sormadan. Endişelenmiş miydi? Yoksa kısa keserek başından mı savmaya çalışıyordu emin değildim. Tekrar yutkundum ve ikilemlerle uğraşmayı keserek başımdan geçen tüm olayları bir bir düz bir sesle anlattım.

Anlattıklarımı göz bile kırpmadan dinledi. Beni bölmedi de. Sadece dinledi. Yalansız cümlelerimle Güven'i tamamladığımı düşünerek son vurucu kelimeleri ekledim.

"Tek güvenebileceğim kişi sizsiniz bu yüzden sizden yardım istemeye geldim."

Babama bu olanları anlatamayacağım için daha çok ikinci seçeneğimdi ama bunu kendime sakladım. Sonunda bir hareket belirtisi göstererek doğruldu ve çekmecelerinde, yanındaki küçük dolaplarda bir şey aramaya koyuldu. Bulduğu kalın bir dosyayı masasının üstüne gürültüyle bırakırken, sırt kısmındaki adıma ilişti gözlerim. Tüm kanın yüzümden çekildiğini hissedebiliyordum. Öyle ki beni gören biri ölmek üzere olduğumu düşünebilirdi. Geçmişim tüm çıplaklığıyla iki mavi kapağın arasındaydı ve ben bir kez daha yüzleşmek üzereydim.

Dosya poşetinin hışırtıları tek duyabildiğim şeydi. Sonlarda bulunan aylık psikolog değerlendirmelerim ise görebildiğim tek şey. Gözleri sayfayı taradı hızlıca sonra kafasını kaldırdı ve kızgınlığın belirtileriyle bana baktı.

"Şuan neye bakıyor olduğumu bildiğini varsayıyorum. Bu rapor randevularına aksatmadan katıldığını, verdiği ödevleri eksiksiz yaptığını ve ilk seansa göre oldukça yol kat ettiğini söylüyor." Başka dosyaları çevirdi ve ben okul değerlendirmelerini gördüm. Notlarım, katıldığım etkinlikler kağıtta düzenli bir şekilde sıralıydı. "Notlarının yükseldiğini ve adaptasyon sağladığını da görebiliyorum." Başka bir sayfa çevirdi. Adli sicil kaydım pek de masum olmayacak şekilde ortaya çıktı. "Mahkemeden sonra sadece bir kavgaya karışmışsın ama nefsi müdafaaymış ve senden şikâyetçi olunmamış." Dosyayı büyük bir gürültüyle kapattı.

Y KARAKTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin