9

58 6 12
                                    


Bir öğle arasında yine müzik sınıfının önündeydim. Bu sefer yalnızdım ve buradan en son nasıl ayrıldığım düşünülürse adımlarımın geri geri gitmesi anlaşılırdı. Derin bir nefes alıp içeri girmeyi kaçmaya tercih ettim.

Masa da oturuyordu. Önünde açık bir kitap duruyor, parlayan gözlüklerin ardından gözleri hızla kayıyordu. Sesi duymasıyla ilgisiz bakışları kalktı ve onu bölenin kim olduğuna kısık öfkeli gözlerle baktı. Beni görmesiyle kafasını çevirerek kitabı okumaya devam etti. Alelen görmezden geliniyordum.

Derin bir nefes alarak masaya ondan uzak köşeye oturdum.

"Neden buradasın?" dedi vakit kaybetmeden. Gözlerini hala kitaptan kaldırmamış, arada bir sayfayı çeviriyordu.

" Nedenini biliyorsun"

"Sana istediğin şeyi vermeyeceğimiz konusunda gayet net olduğumu sanıyordum."

"Neden benden nefret ediyorsun? İlk karşılaştığımızdan beri bariz bir düşmanlıkla bakıyorsun, bakıyorsunuz." Saf merakla sarf ettiğim cümleler sonunda kafasını kaldırmasına neden olmuştu.

"Nefret güçlü bir duygu." Bana baktı. "Senden nefret etmiyorum. Sadece senin eylemlerini yargılıyorum."

Kaşlarım havalandı sonra çatıldı.

"Eylemlerim mi?" güldüm içtenlikten uzak alaycı bir gülümsemeydi.

"Okulun başından beri aynı sınıfta olduğumuzu bilmiyorsun değil mi?" dedi gayet sıradan bir sesle.

İşte buna vereceğim bir cevap yoktu. Buraya taşındığımızdan beri kendimi öyle bir kapamıştım ki etrafımda ne olduğundan bir haberdim. Tek gördüğüm, düşündüğüm ailemi hayal kırıklığına uğratmamaktı. Bu yüzden kendime her konu da öyle bir frenliyordum ki kendimi içimde öğütüyordum. Kendimi prangalara vuruyor tüm sorunlara karşı 3 maymunu oynuyordum. Öyle ki etrafımdaki herkesin suratında koca bir çarpıdan başka bir şey görmüyordum. Benim için onlar görünmezdi en az benim olduğum kadar.

"İlk başından beri zorbalığa uğradığımı, dövüldüğümü ve dışlandığımı da bilmiyorsun o zaman. Diğer herkes gibi sende görmezden geliyordun. En az zorbalar kadar suçlusunuz hepiniz." Sonlara doğru artan öfkesi kendimi yine bir karmaşanın içinde bulacağımın göstergesiydi.

"Peki" dedim gayet sakince. "Ben zorbalığa uğruyorken sen neden bir şey yapmadın?" aramızda derin bir sessizlik oldu. "Çünkü yapabileceğin bir şey yoktu. Kendi başınaydın ve sorunlarınla uğraşıyordun. Okul, zor sınavlar, anlayışsız ebeveynler, umursamaz hocalar..." diyerek devam ettim. "O kadar çok sorunla uğraşıyordun ki tek başına. 'neden yeni bir tanesini ekleyeyim ki' diye düşündün." Omuz silktim. "Sadece kendini korumaya çalışıyordun. Korkmuştun ve hayatta kalmaya çalışıyordun. Sonra elinden hiçbir şey gelmemesinden, yalnız ve zayıf olmaktan nefret ettin. Kendine yönlendirdiğin öfke o kadar fazlaydı ki en sonunda patladın ve şimdi günah keçisi arıyorsun." Çıt çıkmıyordu. "Ama dedim benim ne günah keçisi olmaya ne de yapmadığım şeyler için mesul tutulmaya hakkım yok. Benim de senin kafanı çevirmeni mesul tutmadığım gibi." Gözlerini kırpmadan beni dinlemesini karşıt argümanlar düşünüyor olmasına bağlasam da beni şaşırtarak hiçbir şey demedi. Bam teline dokunmuş olmalıydım ki eli kitabın üstünde yumruk olmuştu. Derin düşüncelere daldığı dalgın gözlerinden anlaşılıyordu. Bu saatten sonra ya daha kötüye gidecektik ya da birbirimizi görmezden gelecektik.

Derin bir nefes aldım. "İstediğin kadar beni suçlayabilirsin ama ulaşmayacak. Çünkü umursamayacağım. Benim tek derdim bulaştığım sorunu kökten halletmek ve bu maalesef ki sizden geçiyor. Bu işi bitirdiğim de beni görmeyeceksin bile bu yüzden beni kısa süreli geçirdiğin bir hastalık olarak düşün ve vücudundan atmaya çalış. Benden kısa süre de kurtulabilmem için de yardım etmelisin. Anlıyor musun?"

Y KARAKTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin