Şarkının tümünü dinlemenizi tavsiye ederim. Her dinlediğimde karakterimin ruh halini daha iyi yansıttığını düşünüyorum.
Keyifli okumalar...
Kafe kalabalık olduğu kadar bir o kadar da gürültülüydü. İçeriye girdiğim an da pek çok kafa denizinde onu aradım. İkisini köşede kafa kafaya verdiğini gördüğüm de merakla onlara doğru yürüdüm. Derslerden yeni çıkmıştım ki beak hwan beri aramış ve eğer müsaitsem buluşmak istediğini söyleyip konum atmıştı. Kısa bir an düşünmüştüm çünkü hava kararmak üzereydi ve ben o kadar yorgundum ki bulduğum köşeye kıvrılıp yatabilirdim. Reddettiğim mesajı yazmış olsam da göndermekte tereddüt etmiş ve kendime verdiğim sözü hatırlamıştım. Ne olursa olsun isteksizliğimin kararsızlığımın üstüne gidecek ve karamsarlığın beni yiyip bitirmesine izin vermeyecektim. En azından denediğimi söyleyerek kendimi teselli ettim.
Beak hwan beni görmesiyle gülümseyerek el salladı. Bunun akabinde Ji yeon da arkasını dönmüş ve bana samimi bir gülümsemeyle bakmıştı. Ben de onlara ufak bir gülücük atmaktan kendimi alamamıştım.
Arkadaşlarımla bir kafedeydim. Bu cümle basit gibi görünse de benim için karmaşanın temkin sarmaşığından geçiyordu. Onlara her şeyi anlattıktan sonra beni dürtükleyip duran sıkıntının gittiğini hissedebiliyordum. Rahatlamıştım ve bir harabe olan arkadaşlık ilişkilerimin enkazını kaldırıp sağlam bir temel atabilmiştim ve geriye kalan tek şey onu güçlü bir şekilde örebilmekti. Beni bırakmadıkları için mutluydum daha da önemlisi umudumu tekrar yaktıkları için minnettardım.
"Benimle ne hakkında konuşmak istiyorsunuz?" dedim kahvemi yudumlarken. Birbirlerine baktıklarını gördüm kısa bir an. Kimin konuyu açacağın dair anlaşamıyor gibiydiler. En sonunda beak hwan göz devirerek durumu kabullendi ve bana döndü. Elbette buraya beni havadan sudan konuşmak için çağırmadıklarını biliyordum. Bu yüzden kısa hal hatır sorularının ardına hemen ana konuya gelmiştim.
"Şöyle ki" dedi beak hwan hafif mahcup bir gülümsemeyle. "Senin tekrar müzik sınıfına gelmeni istiyoruz." Yutkundu ve kararlılıkla bana baktı. "Bize tekrar katılmanı istiyoruz." İkisi de gözlerini dikmiş benden bir tepki bekliyorlardı. Ji hoon (Ji eyon'un abisi) yüzünden öfkeleneceğimi düşünüyor olmalıydılar ki gözleri yüzümün her bir karesinde dolanıyordu.
Yavaşça kahvemi masama koydum ve derin bir iç çektim. "Geri dönmem için bir neden yok." Omuz silktim. "Ji hoon antlaşmamızın sonlandığını çok net bir şekilde ifade etti ve bende ona katılıyorum." Dedim sakin bir sesle. Çatı katında ki o an gözlerimin önüne geldi. Ji hoo'un kanlı ağzıyla tüm o sırları bir bir dökmesi. Ne demişler doğruların önünde sonunda ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu vardır. O zaman dünyam başıma yıkılmış gibi hissetmiştim ama şimdi benim için herhangi bir anıdan fazlası değildi. Zaman her şey gibi bana bunu da alıştırmıştı.
"Bize anlattıklarından sonra abimin sana büyük haksızlık yaptığını düşünüyorduk. Bu yüzden öfkeyle sınıfa gidip diğerleri de ordayken ondan hesap sordum" dedi Ji yeon. İlk başta öfkeliyken sonlara doğru sesi kısılmıştı. "Tüm detaylar olmasa da üstünkörü nedenlerini anlattım." Kaşlarım havalanarak ağzım aralandı. Bu tepkime kendini savunmaya çekmekle tepki verdi. "Düşündüğün gibi değil. Sadece sana öyle bir üslupla davranmasına öfkeliydim ve yaptığının haksız bir davranış olduğunu anlatmaya çalışıyordum." Hiçbir şey demeyerek kahvemden bir yudum aldım. Ona kızmamıştım açıkçası öfkeden çok umursamazlık çökmüştü üzerime.
"Anlattıklarım sır değildi o yüzden ikizlerin ve Su-Ae'ni öğrenmesini umursamıyorum." Dedim sakin bir sesle. "Ji hoon ise tüm bunlara benden daha hâkimdi." Dedim biraz kinci bir ifadeyle. Omuz silktim. "O yüzden sorun yok."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y KARAKTERİ
General Fiction'Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor' demiş bir yazar. İlk okuduğum da küçük zihnimi çok etkilemiş ve gözlerimin içi parlayarak ana karakter olmamın verdiği haklı gururla göğsümü gere gere dolanmıştım. Lakin işlerin hiçte böyle olmadığını z...