İnine çekilen öfkem yerini her daim peşimi bırakmayan pişmanlığa bıraktı. Ne yapacağımı bilemez vaziyette dikildim. Sanki başka bir âlemdeydim ve bu olanları başka bir gözle izliyormuş gibi tepkisizdim.
"Bunun bedelini ödeyeceksin" dedi öksürüklerinin arasında. Genç görünümü hemen hemen bizimle yaşıt olduğunu gösteriyordu. Sarı saçları yüzüne dökülüyor, beyaz uzun elleri boğazını sarıyordu. Siyah gözleri yerden kalkarak odağını buldu ve bana baktı. Öfke, hiç olmadığı kadar elle tutulurdu.
"Ben çok üzgünüm" sesim öyle pişman öyle üzgün çıkıyordu ki ağlasam şaşırmazdım. Dizlerimin üstüne çöktüm ve eğildim.
"Özür dilerim. Sizi başka biriyle karıştırdım. Aslında koval-"
"Kes sesini" yerinden doğrulduğunu gördüm göz ucuyla. Üstünü başını temizledi.
"Sizi şikayet edeceğim." Sesi kısık ve keskindi. Hızla doğrularak arkamı gösterdim.
"Onun hiçbir suçu yok! Tüm hata benim!" Aniden kolumdan çekilip geniş gövdenin arkasına alınınca sözlerim yarım kaldı.
"Tüm hastane masraflarınızı karşılayacağız." Sakince sarf edilen sözler etki etmemiş olacak ki alaycı bir kahkaha attı.
"Ya uğradığım ruhsal hasar" cebinden telefonu çıkardığını gördüm.
"Polisi arıyorum. Bundan sonra saldırmadan önce iki kere düşünürsün."
Allah kahretmesin. Başım eğilirken bıkkınlıkla iç çektim. Tekrar karakola gidemezdim. O zaman tek çarem kalıyordu. Pişmanlığım yerini hemen soğukkanlılığa bıraktı. Dağıttığım saçlarımı tek elimle yüzümden çekerek geriye attım. Bu yapacağıma ben bile inanamayarak iki adımda kurbanın önüne dikildim. Ani değişen tavrımı kaşları çatılarak seyretti. Eline hamle yaparak telefonu çekip aldım. İki çift şaşkın bakış kırmızı tuşa basmamı izledi.
"SEN NE YAPTIĞINI SANIYORSUN!" bağırışlarının arasında telefonuna hamle yapıyor ama bir türlü alamıyordu çünkü ben ondan hızlıydım.
"Etrafına bir bak" dedim gayet olağan bir şekilde. "Bizim yaptığımızı kanıtlayabilir misin?" kaçamak bakışlarla etrafa bakındı. "Bu dar sokakta ne bir kamera var ne de görgü tanığı" Öyle bir sırıtmış olmalıyım ki irkildi ve geri adım attı. Jake the Killer gibi görünüyor olmalıydım. Şeytanım bile bu oyunumu eli ağzında inanamayarak izliyordu. E battı balık yan giderdi sonuçta. "İstesen de kanıtlayamazsın." Duvara dayandı sırtı. Onu hunharca vurduğum duvara. İçim burkulurken maskemi bozmadım. Eğer bu oyunu devam ettirmezsem başım çok büyük belaya girecekti.
Korkuyla açılan gözleri etrafı taramaya başladı. Ecel terleri dökmeye başlamıştı bile. Yana hamle yapmaya çalıştı ama kolumu duvara vurdum ve geçmesine engel oldum. İstese pek kolay beni bertaraf edebilirdi ama buna cesaret edemiyormuş gibi yerinde dondu.
"Şimdi ya bizimle hastaneye gelirsin ya da" bakışlarım boğazına kayarken sırıtmam iyice genişledi. Elleri boğazını kavrarken sertçe yutkundu. Hızla kafasını salladı. Geri çekilirken gülümsedim. "Harika. Öyleyse gidelim." Duvardan ayrılırken hızlı hızlı önümde yürümeye başladı.
Yavaşça çalınan alkışla arkama baktım. Yüzünde eğlenir bir ifade vardı ve dudakları kahkahasını her an bırakabilirmiş gibi büzüşmüştü.
"Harika bir oyunculuktu. Az daha beni bile kandırıyordun" Korkuyla elim ağzını kapattı. Şaşkınlıkla ağzının üstündeki soğuk ellerime baktı. Tüm bu tantana resmen kanımın çekilmesine neden olmuştu.
"Sus. Tüm bunların boşa gitmesini mi istiyorsun?" kısık sesim telaşlıydı. Bir yandan da arkamı dönüp bizi duyabileceği bir mesafedemi diye bakıyordum. Sıcak eller bileklerimi kavrarken önüme döndüm. Eğlenir ifadesi silinmişti ve yerini rahatsızlıkla karışık merak almıştı. Ellerimi hemen çektim gözlerimi de yoğun bakışlardan çektiğim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Y KARAKTERİ
פרוזה'Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor' demiş bir yazar. İlk okuduğum da küçük zihnimi çok etkilemiş ve gözlerimin içi parlayarak ana karakter olmamın verdiği haklı gururla göğsümü gere gere dolanmıştım. Lakin işlerin hiçte böyle olmadığını z...