Bölüm 1

2.6K 117 52
                                    

1977 Londra, İngiltere

İngiltere için fazla güneşli bir gündü. İngiltere'nin Ağustos ayının yazın hasılatlarına veda ederkenki son gününde her zaman yağmur yağdırmak gibi armağanı vardır. Fakat tam tersine şaşırtıcı derecede güneşli olan bu gün insanı İngiltere'de olduğuna inandırmıyordu.

Aynı şeyi Black malikanesi için de söylemeyi pek isterdim ama bu pek mümkün değildi çünkü oranın içi hep karanlıktı. Soylu ve bir o kadar da zengin olan Black ailesi içinde yaşamak büyük bir velinimet olmalı, diye düşünüyorsanız bu fikirden vazgeçmelisiniz. Çünkü ben ve Sirius kesinlikle aynı fikirde değiliz.

İşte tam da neden aynı fikirde olmadığımızı kanıtlayacak nitelikte bir günün başlangıcıydı.
Elimdeki kitapla birlikte sessizce soğuk ve uzun koridorlarda gezinirken Sirius'un boğuk sesiyle karşılaştım.
"Haklısınız Mrs. Black ancak kızının zaten hali hazırda gönlünde biri var"
Merakıma yenik düşerek sesin geldi tarafa doğru yavaşça süzüldüm. Kapıdan bakınca annem ve Sirius'un bir tartışma içerisinde olduğunu gördüm.

"Bu nedenle mi bana ismimle hitap etmiyorsun Sirius? Ben senin teyzenim bana bu şekilde hitap etmene gerek yok" yüzünü buruşturarak dehşetle Sirius'a baktı. "Elbette ki teyzemsiniz, ama kendinizin de söylediği gibi "teyzem". Sizi bir teyze olarak, kızınızı da kuzenim olarak, canım kadar seviyorum."

Annem anlamak istemezmiş gibi konuşmayı sürdürdü. "Bak Sirius akşam yemekte baban ikinizi de çağırtacak gayet biliyorsun ki bu konu tekrar açılacaktır."
"Mahzuru yok fikrim değişmeyecek sevgili teyzeciğim."
"Pekala Sirius, kıymetli vaktim ve değerli sözlerimin bir katkısı yok üzerinde. Merlin yanında olsun"

Annemin odadan çıkmaya hazırlandığını görünce koşar adımlarla koridorun arkasındaki duvara saklandım. Annem çıktıktan sonra odaya girdiğimde Sirius'u dalgın bir şekilde şöminenin başında dururken buldum.

"Yine bizim "soy evliliği" meselesi mi canını sıkan?"

Kafasını sesimin geldiği yöne çevirmeden konuştu. Sırıtarak cevap verdi.

"Kanımın son damlasına kadar reddediyorum, korkarım ki sizden bana iyi bir eş olmaz küçük hanım"

Sahte bir gülücük takınıp, bir iki adımda yanına vardım.

"Oysaki aşkınızdan ne yapacağımı bilmez haldeyim. yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyorum. meftunum"

Kahkahalarla karşılık verdikten sonra tek kolunu boynuma sarıp bana sarıldı.
"Bu gece bu konuyu kapatacağız kuzen. Gerekli şeyleri ayarladım."
"Sana güvenebilir miyim?"
"Pek sanmıyorum."
"Pekala." Yanından çekilip şifonyerin oradaki küçük sandalyeye oturdum.
"Bizimkilerle konuşabildin mi?"
"Konuştum."
"Pek açıklayıcı olmuyorsun bugün pati ayak."
"Sen de fazla gevezesin Amy."
"Peki öyleyse kendimde bir mektup yazabilirim. Sonuçta tek baykuşu olan sen değilsin ya?"
"Tamam, tamam dur inatçı kız. Ne zaman inadın kırılacak senin? Her neyse evet konuştum bizimkilerle ama henüz kesin bir şey yok. Çatalak elinden gelecek her şeyi yapmaya hazır olduğunu söyledi."

Sevinçle ek çırptım ve oturduğum sandalyeden kalktım. Heyecanla bir oraya bir buraya yürürken hızlı hızlı konuşmaya başladım.

"Çatalak söylediyse yapar. Ve sonra bu izdiham son bulur."
Kaşlarını çatarak baktı. "Ne yani sadece James'in bir lafıyla havalara mı uçuyorsun sen? Ah bu sevgisizlik kalbimi paramparça ediyor." hafifçe sırıtarak cevap verdim.
"Öyle demeyin sevgili kuzenim. Bu habere sevinmesem karınız olmak zorunda kalacağım. Ki bu düşünce en acılı kabusumdan daha çok acı veriyor bana."
"Ha-Ha ne komik espri yeteneğiniz de oldukça gelişmiş."
"Espiri yaptığımı da nereden çıkardın?"
Yanında duran yastığı kafama fırlattı. Altta kalır mıyım? Elime yastığı aldığım gibi kafasına geçirdim. Ve birkaç dakika sonra bu durum bi yastık savaşına dönmüştü. Gülerek birbirimize yastıklarla acımadan vururken birer "hanımefendi ve beyefendi" olmaktan oldukça uzak gözüküyorduk.

Black Tale || a riddle storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin