Bölüm 3

1K 85 22
                                    

Black Evinin dışında geçirdiğim ilk ve huzurlu gece ardını güneşe bırakınca yataktan çoktan kalkmış ve hazırlığımı yapmıştım. En sevdiğim olan siyah, beyaz dantel yakalı elbisemi giyip korsemi taktıktan sonra hazırlığımı tamamlamış oldum. Aynadaki görünüşüm insan içine çıkmaya uygun gibi gözüküyordu.

Tüm hazırlıklarımı geceden yapmış olduğum için pek de zorlanmadan toplanmayı bitirmiş ve aşağıya salona inmiştim. Bu kadar erkenden salonda kimseyi bulmayı beklemiyordum ancak James beni şaşırttı.

"Günaydın prenses."
"Günaydın Çatalak." Halihazırda kalkmış olması yeterince büyük bir yenilik değilmiş gibi üstüne bir de hazırlanmış, eksik gedik var mı diye kontrol ediyordu.
"Asam burda, evet tamam kitaplarımda hazır- bi dakika parşömenlerim nerede- ha işte burda. Quidditch malzemelerimde hazır ve işte tamamen hazırım." Başını sahte deriden yapılmış valizinden kaldırıp gülümseyerek şımarık bir gururla bana baktı. Şaşırdığımın gayet o da farkındaydı.

"Bu hazırlığın şerefini neye borçluyuz acaba?"

"Bir sebep mi gerekiyor? Bir an önce okuluma gitmek istiyorum. Eğitim aşkıyla yanıp tutuşuyorum."

"Eğitim aşkıyla mı yoksa turuncu saçlı, yeşil gözlü küçük bir cadı aşkıyla mı yanıp tutuşuyorsun Potter?" soruyu soran kişi merdivenlerden inerken hala kravatıyla uğraşan Sirius'tu.

Yanına giderek olaya el attım. "Bırak artık hep kırıştırdın, sana bir öğretemedim şu kravat bağlama işini."

Sirius bıkkınlıkla ofladı. "Neden kravat takmak zorundayız ki?"

"Çok takılma, ne de olsa tasmanın bir değişiği sen alışkınsındır köpekçik." dedi James. Sirius, kravatıyla uğraşmamış olsaydım James'in üzerine doğru atlayacak gibi baktıktan sonra Remus da gelmişti. Her zamanki gibi jilet gibi ütülediği gömleği ve düzgün bağlanmış kravatıyla oldukça hazır gözüküyordu.

Kravatını bağladıktan sonra Sirius söylenmeye devam etti. "Bir beyefendi her zaman kravatını bağlamalı, muhakkak takımıyla uydurmalıdır." diye teyzemin taklidi yaparak ona takıldım.

Peter hariç herkes hazır aşağıda bekliyordu. Merdivenin başına ilerledim ve yukarıya sesimin gideceği kadar bağırdım "Hangi deliktesin yine Kılkuyruk!" Bir kaç dakika sonra merdivenin başından büyük adım sesleri gelmişti, koşar adımlarla aşağıya indi. "Geldim, geldim!" aşağıya indiğinde hepimizin hazır bir şekilde çıkmak üzere olduğumuzu görünce yüzü asıldı. "Çıkıyor muyuz?"

"Evet ama sen, yok ben fare deliklerinden dolana dolana gelirim diyorsan kalabilirsin elbet." Yüzünü buruşturarak cevap verdi. "Kahvaltı yapmadan mı yola çıkacağız?"

"Kahvaltı için vakit yok Pettigrew!"
Peter ağzını açıp bir şeyler söyleyecek olduysa da Remus ona engel oldu.
"Trende bir şeyler alırsam ağzını mühürlemeye söz verir misin?"

Peter hızla başını salladı. Remus gülümseyerek kolunu Peter'ın omzuna attı ve önümüzden ilerlemeye başladılar. "Şu çikolatalardan da varmıdır ki o kutsal ceplerinde"

Gülümseyerek onları izlediğimi farkettiğimde hepsi çıkmıştı, tekrar dünyaya döndüğümde onları takip edip evden dışarı çıktım.

Çok geçmeden istasyona varmıştık. Trene vardığımızda her zaman oturduğumuz kompartmana geçtik. Dört kişilik kompartmana 5 kişi oturduğumuz için her zaman azar işitiyorduk. Ama Peter da ben de pek sıska ufak tefek olduğumuz için gayet rahat bir şekilde sığıyorduk.

Bu yönümle her zaman annem için bir utanç kaynağı olmuştum. Annem uzun, yapı olarak ince ama sıska olmayan, rahatlıkla herkesin güzel diyebileceği bir vücuda sahipti. Altın sarısı saçlarından bahsetmeye gerek yoktur heralde.
Bense sıskaydım pek de uzun sayılmazdım. Annem her zaman "Ah, Merlin'e şükret kızım. Böyle tatlı bir yüze sahip olmasaydın kimse bu biçimsizlikle yüzüne bakmazdı." derdi.

Black Tale || a riddle storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin