Bölüm 2

1.3K 94 96
                                    


Black ailesinin kapıları yüzümüze tahmin edildiği gibi, pek de sıcak olmayacak bir şekilde kapandıktan sonra sabahki güneşli havadan eser kalmadığı oldukça belli oluyordu.

Soğuğun keskin, yakıcı rüzgarları yüzümüze eserken ne yapacağını bilmez bir şekilde durup kaldım. Hava oldukça karanlıktı ve az sonra yağmur yağmaya başladı. Kısa süre içinde de şiddetlendi. Benim aksime Sirius gayet sakin duruyordu.

"Peki ya şimdi ne yapacağız? Havada ölüm soğuğu var ve cebimizde bir galleon bile yok."

"Söylenmeyi bırakır mısın? Ayrıca kendi adına konuşursan sevinirim ben de biraz para var."

Kendinden emin adımlarla ilerlemeye başladı. Arkasından ilerlerken her şeyin düzelmesi için dua ediyordum.

Grimmauld Meydanındaki sokağın başında beş dakika kadar dikildik. İkimizden de tek bir kelime çıkmıyordu. Kısa bir süre sonra uğultulu uzun bir ses duyuldu. Uzaklardan ışıklar bize doğru yaklaşırken gelen şeyin Hızır Otobüsü olduğunu anlamam pek de uzun sürmedi.

Hızır otobüsüne binmeyi Sirius mantıklı bulmuş olacaktı ki haklıydı, bu havada süpürgeye binmek tehlikeli olabilirdi, ayrıca ikimizde cisimlenme konusunda bir kofti ne kadar bilgiliyse o kadar bilgiliydik.

Hızır otobüsündeki sarsıntılı, midemizi ağzımıza getiren hızlı bir yolculuktan sonra daha önce gelmediğim bir sokakta buldum kendimi. Benim aksime Sirius buraya daha önceden gelmiş gibi gözüküyordu.

Karşımızdaki ev oldukça büyük gözüküyordu. Neresi veya kimin evi olduğunu bilmiyordum ama her kiminse zengin biri olduğu belliydi. Ağır adımlarla eve ilerledik.
Sirius tokmağa uzandı ve daha tokmağı bir kez vurduktan sonra kapı hızla açıldı.

Karşımda gördüğüm kişiye şaşırdığım söylenemezdi. İçten içe bunu tahmin ediyordum

"İşte buradasınız kaçak Black'ler."

Sirius gülümseyerek James'in boynuna sarıldı. Elini James'in başının üzerinde gezdirerek, "Boynuzların mı uzamış senin?" dedi. James buna gülerek karşılık verdi. "Çekil üzerimden köpekçik, prensesimi görmek istiyorum."

Sirius'u üzerinden attıktan sonra kollarını bana doğru açtı ve sıkıca sarıldı. Sinir bozucu bir ses tonuyla, "Prensesim deme bana diye kaç kere söylemem gerekiyor Çatalak?" James beni duymamış gibi yaparak elimizdeki çantaları ve eşyalarımızı taşıdı. Sirius da ona yardım ediyordu. Onlara yardım etmeyi teklif ettiğimde öldürücü bakışlarla susmamı sağladılar. Zaten Sirius bana yol boyunca asamdan başka bir şey taşıtmamıştı.

Her şey yerli yerine düzenlenip, yola çıktığımız kıyafetlerin yerini rahat giysilerimiz aldıktan sonra salonun ortasındaki büyük ve gösterişli şöminenin etrafında toplanmıştık.

James ile ne kadar yakın olsak da hayatımda ilk defa evine geliyordum. Hogwarts dışında yazları pek de görüşemiyorduk. Hoş Black ailesi "Çapulcular" ismini verdiğimiz grubumuzla aylak aylak dolaşmamızı pek hoş karşılamıyordu. Sahi o evden ayrılmak hayatımızda verdiğimiz en iyi karar olabilirdi.

Ev boş gözüktüğü için merakıma yenik düşerek sordum. "Annen ve Baban burada değil sanırım." başını hayır anlamında salladı. "Halletmeleri gereken bir iş için İskoçya'ya doğru yola çıktılar dün gece. Size de sevgilerini iletmemi istediler."

Kızgın bir ifade takınarak, "Demek ki ben hariç herkes bugün bunun olacağını biliyordu. Korkarım ki arkadaşlığımızı sorgulamam gerekiyor." James şakalaşarak, "Anlatsanıza neredeyse nişanlanıyordunuz ha?" Kendi kendine kahkaha atmaya başladı. Sirius, "Neredeyse bu yakışıklılığım huysuz ve çirkin bir cadıya heba oluyordu." Şimdi o da James'e katılmış benimle uğraşıyorlardı. "Pireli bir köpekçikten iyidir."

Black Tale || a riddle storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin