Hogwarts'a gelişiminin üzerinden bir veya bir buçuk ay kadar geçmiş olmalıydı. Hikayemin burasını hızlı geçtiğimin farkındayım ancak bu süre içerisinde kayda değecek pek de bir şey olmamıştı.O gün Riddle'ın bana neden öyle baktığını hala anlamamıştım. Koridorlarda, bahçede ve ortak salonda ne zaman bir araya gelsek sürekli gözlerini üzerimde hissediyordum. Aynı binada olmamıza rağmen çok fazla karşı karşıya gelmememiz oldukça garipti.
Ancak bir araya geldiğimiz anlarda gözlerini tuhaf bir şekilde üzerimde hissetmek içimde bir merak duygusu uyandırıyordu.
O sıralar Riddle hakkındaki dedikodular kapanmış, kısa bir süre içerisinde profesörler tarafından çok sevilen, kibar ve yakın olmadığı kişilere karşı her zaman saygılı bir mesafesi olan bir öğrenciye dönüşmüştü. Okulun başlarındaki çıkan o gazete haberindeki çocuk ile aynı kişi olması olanaksızdı.
Okulun başlarından şuana kadar değişen şeylerden bir diğeri de Riddle ve Evan Rosier'ın arkadaşlığıydı.
Bu arkadaşlık başlarda beni şaşırtıyordu ancak artık alışmıştım çünkü her şeyi beraber yapıyorlar, neredeyse her yere beraber gidiyorlar ve aldıkları çoğu dersler ortaktı.
Rosier'a karşı hislerimin gittikçe kuvvetlendiğini hissediyordum. Gözlerimi üzerinden alamıyordum ve aynı ortamda bulununca ellerimi koyacak yer bulamıyor, fazlasıyla heyecanlanıyordum. Benimle aynı hisleri paylaşmaması ne kötüydü.
O zamanlar Evan Rosier'ın bana karşı en ufak bir ilgi kırıntısı bile göstermeyeceğine adım kadar emindim. Bu o kadar fazla bir boyut alıyordu ki ona ilgi duyma düşüncesi bile bana ukalaca gelmeye başlamıştı.
Rosier, Riddle'la sürekli olarak beraberdi ancak onu Riddle'dan fazla görüyordum. Aynı binada olmamıza rağmen aldığımız çoğu ders farklıydı. Bu sebeple derslerde aynı sınıflarda olmamız pek nadirdi. Ancak Rosier sık sık bizim ders sınıflarında olur bir sonraki ders başlayana kadar Alice Franz Orlando'nun yanında Alice'in arkadaş çevresiyle dururdu.
Alice Hogwarts'da neredeyse herkes tarafından tanınan bir kızdı. Kendisiyle iki senedir tamamiyle aynı dersleri aldığımız için yakın arkadaş olmuştuk ve haliyle Çapulcularla olmadığım zamanlarda, o ve çevresindeki insanlarla beraber oluyordum. Alice ve arkadaşları (ki büyük bir kısmı yalnızca erkekti) gerçekten çok eğlenceli insanlardı ve kısa bir süre içinde arkadaşları arkadaşlarım olmuştu.
Alice'in çok sıkı bir dost olduğu pek söylenemesede onunla beraberken senin yanındaydı. Ancak herhangi bir sebepten uzaklaşsanız tekrardan size ulaşmaya çalışacak, konuşabileceğiniz türden biri değildi.Dediğim gibi herkesle çok iyi anlaşıyor ve çabucak arkadaşlık kurabiliyordu. Tiyatroya ilgiliydi ve sanata olan merakıyla biliniyordu. Üstelik iyi de bir tiyatro oyuncusuydu.
İşte o sene Hogwarts'da düzenlenen ufak bir tiyatro gösterisinde Evan Rosier'la tanışmış ve kısa sürede arkadaş olmuşlardı. Bu sayede Rosier sürekli dersi olmamasına rağmen sınıfımıza uğruyor, hemen önümde oturan Alice ile sohbet ediyordu.
Ben de bu süre içerisinde onu fazladan görme hakkımdan yararlanmış oluyordum.
Bu hoşlantı süreci uzayıp giderken onun her hareketini izlediğimi farkettim. Her ders sonrası Riddle ile birlikte ağaçlık yoldan yukarıya doğru bir yürüyüşe çıkıyorlardı. Bu yol bizim de çapulcular ile birlikte okulun kasvetinden uzaklaşmak istediğimizde tercih ettiğimiz bir yoldu.
Bu yol boyunca onları hep arkalarından izlemiştim. Haftalarca!
Evet o zamanlar Rosier'ı arkadan yürürken görmek bile benim için bir zevkti ancak sinirime oldukça dokunan bir durum vardı ki tüm yürüyüş şevkimi kaçırıyordu. Bu yürüyüşler boyunca yanlarında her zaman onu görüyordum. Okulun başında Rosier'ın yanında oturan o kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Tale || a riddle story
FanfictionBlack ailesinde yaşayan ve Druella Black'in kızı olan Amelia, kuzeni Sirius Black'le her soylu ailenin yaptığı gibi bir akraba evliliğine zorlanınca Sirius'la birlikte bunu reddedip Black evinden ayrılır. Çapulcular ismini verdikleri arkadaş grubuyl...