Ne değişti bilmiyordum ancak Tom Marvolo Riddle ve Evan Rosier'ın ilgisini üzerimde hissediyordum sayın okurlarım.
Biçim değiştirme sınıfında direkt olarak benimle konuştuktan sonra her şey değişti. Sürekli olarak bakışları üzerimdeydi. Neler oluyor bir türlü anlam veremiyordum.
O hafta Hogwarts'da rüzgarlı bir haftasonuydu. Hava adeta bir boya paletiyle boyanmışçasına griydi. Rüzgar yüzünden birbirine giren saçlarımı ellerimle düzeltmeye çalışarak hızlı adımlarla içeri girdim.
Öğleden sonra bir yürüyüş yapmak iyi bir fikir değildi anlaşılan. Tek yapmak istediğim kütüphaneye gidip biraz ısınmak ve kitapların dizelerine gömülmekti. Yüksek kulenin merdivenlerini çıkarken bir hıçkırık sesi duydum. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışarak etrafıma bakındım ancak hiç bir iz yoktu. Dikkatli dinleyince birinin ağladığı duyuluyordu. Merdivenin koluna yaklaştım ve kafamı aşağıya doğru uzattım.Parıl parıl parlayan turuncu renkli saçlar görünüyordu. Hızla aşağıya inerek merdivenin kenarında oturarak elleriyle yüzünü kapatmış ağlayan Lily Evans'ı gördüm. Oldukça yavaş ve sıcak adımlarla yanına yaklaştım.
"Hey Lily?" Kafasını kaldırıp kızarmış gözleriyle yüzüme baktı masumca. "Neyin var böyle?" Yanına çömelmiş bir vaziyette diz çöktüm. "Neden astın güzel yüzünü?" bir şey demeye takati yoktu. Kollarını boynuma sardı ve öylece kollarımda hıçkırmaya devam etti. Ben de teselli edemedim. Sadece kollarımı ona sardım ve bekledim.Nihayet yüzünü bana çevirdi ve harap olmuş sesiyle anlatmaya başladı. "James- bir kez daha hıçkırdı- yani bana neler oluyor anlamıyorum. Neyi yanlış yaptım ben Amy? Sadece arkadaşımın yanında olmak istemiştim." dediklerini tam olarak birleştiremiyordum. Çünkü dağınık anlatıyordu. "Tam olarak ne oldu canım, anlatmak ister misin?" diye sordum şefkatle.
"Bugün konuşmak için James'in yanına gittim ama nafile, keşke gitmeseydim. İşitmediğim söz kalmadı. Büyükçe tartıştık. En sonunda bana artık verecek değeri kalmadığını, Severus'la ne istersem yapabileceğimi söyledi." Derin bir iç çektim. "Ah benim aptal arkadaşım." Ellerimi uzatarak Lily'nin soğuktan donmuş ellerini tuttum ve nazikçe okşadım. "Kendini bu kadar harap etme, korkarım ki bir yanlış anlaşılma oldu." şaşkın gözlerle suratıma baktı. "Nasıl yani?"
"Yani şöyle, geçenlerde James de en az senin şu halin kadar mutluyken ona bir tavsiyede bulundum. Sana özgür alan tanıması gerektiğini, Severus ve senin arkadaşlığına göz yummasını söyledim. Ancak bizim Çatalak yapmış yine yapacağını desene." göz yaşlarını sildi. "Gerçekten bu konuda tavsiye mi aldı?" gülümsedim. "Aldı tabii, İnan ki ölümlülerin cenneti düşlediği gibi düşlüyor seni. Verecek değeri kalmaması ne demek, onun değer yargısı da sensin, tüm değerleri de." Birden yüzü aydınlandı. Koca bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
"Sen de uzak durma bizden, Çapulcular, sen ve ben beraber olalım eskisi gibi. Özlemedik mi o günleri? Bizimkilerin haylazlıklarına kahkahalarla güldüğümüz günleri?" hiddetle kafasını salladı ve düşen bir damla yaşı daha sildi. Bir anda ayağa kalktı ve gülümsedi.
O sırada ben de doğruldum. Ellerime uzanarak bu sefer o tuttu ellerimi. "Teşekkür ederim Amelia, iyi ki buradasın." gülümsedim ve elini sıktım. "Hep burada olacağım sıkma o güzel canını." Son bir kez daha içten ve sıkıca bana sarıldıktan sonra ortak salonuna gitmek üzere benden ayrıldı.
Sonunda kütüphaneye vardığımda James'i her zamanki yerimizde koltuğa ters bir şekilde uzanıp ayaklarını da koltuğun baş kısmına koymuşken buldum. Rahatı yerinde olmalıydı prensimizin. Hızlı adımlarla yanına vardığımda kulağından çekerek onu doğrulttum. "Hey! Amy ne yapıyorsun canımı yakıyorsun!!" Kulaklarını ellerimden kurtardığında kötü kötü bana bakmaya başladı. "Senin derdin ne kötü cadı?!" dedi çocuksu bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Tale || a riddle story
FanfictionBlack ailesinde yaşayan ve Druella Black'in kızı olan Amelia, kuzeni Sirius Black'le her soylu ailenin yaptığı gibi bir akraba evliliğine zorlanınca Sirius'la birlikte bunu reddedip Black evinden ayrılır. Çapulcular ismini verdikleri arkadaş grubuyl...