Bölüm 8

841 76 43
                                    

Güzel bir pazar sabahıydı. Kış aylarına göre fazla güneşli olması dikkat çekiyordu.

Havanın güzel olması ve haftasonunun getirdiği rahatlıkla herkes neşe saçıyor gibi görünüyordu. Biz de bunun keyfini çıkarmak için Lily'le birlikte bahçede güzel bir yürüyüşe çıkmıştık.

Lily gözlerini kapattı ve çok hafifçe esen rüzgarın saçlarını arkaya doğru atmasına izin verdi. O anda söylemeliyim ki Lily gördüğüm en güzel kızlardan biriydi. Adeta bir meleği anımsatıyordu. Gülümseyerek onu izledim.

"Hava çok güzel değil mi?" diye sordu neşe dolu bir sesle.
"Gerçekten de öyle." diye karşılık verdim.
"James neden gelmedi demiştin?" diye sordum Lily'e çünkü o sabah o da bizimle yürümeye söz vermişti.
"Onun Quidditch antrenmanı vardı." diye yanıtladı. Sonra birden yürümeyi kesti ve heyecanla bana döndü. "Dün seninle konuştuktan sonra James geldi ve benden özür diledi." dedi büyük bir neşeyle. Gülümsedim. "Öyle mi?"
Kafasını evet anlamında sallayarak yürümeye devam etti.

"Seni çok sevdiğini söylemiştim, Pekala artık ilişkinizin bir ismi var mı?" Lily biraz kızararak. "Hayır henüz değil, yanıma arkadaşça yaklaştı. Ben de arkadaşça karşılık verdim."

"Henüz yeni tartışmışken birden bire böyle yaklaşması hoş olmayabilirdi. Yakında konuşursunuz." dedim kendimden emin bir sesle. Bir şey söylemeyerek sessiz kaldı. "Pekala anlatma sırası sende?" dedi bana dönerek. "Evan Rosier'la neler oluyor?" Gülümseyerek kafamı ondan yana çekip önüme baktım. "Pek bir şey olduğu yok aslında ancak hiç bir şey yok da diyemeyeceğim." heyecanla devam etmemi söyledi.

"Son bir kaç gündür sürekli bakışlarını yakalıyorum. Dersi olmamasına rağmen sınıfımıza geliyor. (Gerçi sınıfta bir arkadaşı var onu ziyarete geliyor.) Ama gelince okuduğum kitabı soruyor, benimle konuşuyor." dedim bir çırpıda.

"Gerçekten mi? Peki ona hislerini açmayı düşünüyor musun?" dedi.

"Hayır Lily, onun da duygularından emin olmadan kendimi böyle bir utancın içine sokmak istemem."

"Utanç değil ki bu. Birinden hoşlandın diye neden utanç duyacakmışsın ki? Bu çok güzel bir şey aslında." dedi yumuşak ses tonuyla. Bu dediği şeye cevap veremedim çünkü hemen yüz metre önümde Tom Riddle'ı görmüştüm. O da beni görmüştü ve birkaç saniyeliğine gözlerime bakıp gözlerini yanındaki kişiye çevirdi. Yanında Ravenclaw binasından daha önce görmediğim ve bizim yaşlarımızda olduğunu tahmin ettiğim, sarı uzun saçları olan bir kız duruyordu. Bir şey konuşuyor gibiydiler.

Lily'le ben yanlarından geçerken yalnızca bir kaç bir şey duyabilmiştim.

"Sonuçta uzun zamandır onunla ilgileniyorsun. Onun da sana karşı hissiz olmadığı aşikar." dedi sarışın kız. Tom'un tam olarak ne cevap verdiğini duymadım çünkü o sırada yanlarından geçip gittik.

Bu durum beni hiç ilgilendirmemesine rağmen kimden bahsettiklerini oldukça merak etmiştim. Tom Riddle'ın hoşlandığı biri mi vardı? Onun gibi birinin birine karşı his besleyebileceği düşüncesi tuhaftı doğrusu.

"Amy beni dinliyor musun?" Lily'nin cümlesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Kusura bakma dalmışım ne diyordun?"

Ve Lily anlatmaya devam etti.

~

Haftasonu hızla geçip gittikten sonra Hogwarts'ın yoğun temposu tekrardan başlamıştı.

Sabahtan beri üç derse girmiş ve ders aralarında yalnızca ödevlerimi yapmıştım. Hava düne göre gittikçe soğuyordu. Dün güneşli bir hava olmasına rağmen bu sabah aniden kar yağmaya başlamıştı. Hogwarts'ın üzeri beyaz bir yorganla örtülüyken daha da büyüleyici gözüküyordu. Hogwarts'da kış her zaman bir başkaydı. Kütüphanede çalıştığım masadan kafamı büyük ihtişamlı cama çevirdim. Lapa lapa yağan karı izledim.

Black Tale || a riddle storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin