İksir sınıfında okula yeni gelen, koyu yeşil gözleri ve siyah saçlarıyla dikkat çeken çocuk tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ne zaman onunla konuşmaya çalışsam beni tersliyordu.Yanına kimseyi yaklaştırmayan bu çocuktan zaten herkes korkuyor ve uzak duruyordu. Bu nedenle mi tek başına dolaşıyordu? Pekala profesör Slughorn'un sınıfında bu saatte neyle uğraşıyor olabilirdi? Kapının ardından onu izlerken aklımdan sadece bunlar geçiyordu.
Daha sonra çocuk beni farketti. Soğuk bir bakış atıp işine geri döndü. Gözü hala soymaya çalıştığı bitkideyken sert bir ses tonuyla konuştu. "Orda durup beni izlemeyi kes." Bir an şaşırmıştım. Beni farketmediğini düşünüyordum. "Ah pardon rahatsız etmek istememiştim." Cevap vermedi.
"Ne yapıyorsun burada bu saatte." Kafasını hiç olduğum tarafa çevirmiyordu. "Seni ilgilendirmez."
Kaba birisiydi. Çevresinde neden kimse yok belli oluyordu. "Profesör Slughorn çok iyi bir adamdır ama bu saatte ondan izinsiz iksir sınıfını kullanman onu rahatsız edebilir dikkatli olmalısın." Sabrı taşıyor gibi gözüküyoru. Asasını eline aldı ve sertçe yüzünü bana çevirdi."Şuan sen de beni rahatsız ediyorsun ve emin ol bu yapmak isteyeceğin son şey olabilir."
"Ben sadece uyarmak istemiştim."
"Senin uyarına ihtiyacım yok, sesini kes ve rahat bırak beni."
Çok sinirlenmişti. Bir şey demedim ve o da işine döndü hızlı hızlı meğen köklerini kesmeye başladı. Tam gidecektim ki Riddle'ın yanlışlıkla elini kestiğini gördüm. Elinin her yeri kan olmuştu ama o hala iksirini yapmaya devam ediyordu.
"Hey elin kanıyor!" Bana cevap vermedi. Hızla yanına yaklaştım. Elini tuttum. Masanın kenarından peçeteyi alıp kanayan yere bastırdım. Gözünü bile kırpmadan tuhaf bir şekilde gözümün içine bakıyordu.
"Dikkatli olsana Marvolo. Slughorn'un athameleri her zaman yeni bilenmiş ve keskindir."
Peçeteyi bastırdığım parmağını sıkıca tutarken o da bana tuhaf bir şekilde bakmaya devam ediyordu.
"Ne dedin sen?" diye sordu sessiz bir tonda.
"Dikkatli olmanı söyledim."
"Ondan bahsetmiyorum. Marvolo mu dedin sen bana?" Diye sordu.
"Evet bir sorun mu var? İsmin bu değil miydi?" diye sordum tereddüt ederken.
Emin olamadım ama sanırsam yüzünde ufak bir tebessüm gördüm. Ya da görmedim mi? Emin değilim.
Birden gözlerim açıldı. Her yer karanlıktı nefes nefese uyanmıştım. Saat epey bir geç olmalıydı çünkü bütün kızlar uyuyordu. Hava oldukça soğuk olmasına rağmen yüzüm yanıyordu ve çok terlemiştim. Yine o rüyalardan birini görmüştüm. Gerçi artık bunun bir rüya olmadığını biliyordum. Bu eski bir anı olmalıydı.
Derin bir nefes alıp yatakhaneden çıktım. Hızlı adımlarla kızlar banyosuna giderek duş aldım ve tekrar Ortak salona döndüm. Islak saçlarımla şöminenin önünde oturarak ısınmaya çalıştım.
Ateşin çıkardığı ses ve sıcaklık uykumu getirmişti.
Daha sonra birden kapı açılma ve ayak sesleri duydum. Bu erkekler yatakhanesinin olduğu taraftan geliyordu. Bunun Riddle olduğu düşünüp hemen ayağa kalktım ancak bu Riddle değil Rosier'dı.
Beni görünce şaşırmıştı.
"Amelia ne yapıyorsun bu saatte burda?" yanıma yaklaştı. "Saçların neden ıslak dışarıya mi çıktın?" Saçlarıma ellemişti. "Hayır duş aldım. Kötü bir rüya gördüm de duş almak iyi gelir diye düşündüm. Sen neden uyanıksın?" Biraz sessiz kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Tale || a riddle story
FanfictionBlack ailesinde yaşayan ve Druella Black'in kızı olan Amelia, kuzeni Sirius Black'le her soylu ailenin yaptığı gibi bir akraba evliliğine zorlanınca Sirius'la birlikte bunu reddedip Black evinden ayrılır. Çapulcular ismini verdikleri arkadaş grubuyl...