21. Bölüm: "Huzurun Gölgesinde."

987 44 1
                                    




İyi okumalar...


Hıçkırıklarım tüm odayı doldururken bu eylemi annemgilden bağımsızca gerçekleştirmem çok iyi olmuştu. Yoksa Yağmur'u ve annemi de ağlatabilir, kendimi kötü hissedebilirdim. Ellerim titriyordu ancak içimden tekrar tekrar hiç usanmadan okuduğum dualar kalbimi sarıyor, içimin ısınmasına sebep oluyordu. Allah'a dua ederken buruk bir hisle mutlu oluyor, ağlamamı durduramıyordum. Ağlamak böyle zamanlarda acı değil, huzur veriyordu insana. Hele hele Allah'ın yanında olduğunu hissettiğimiz anlarda bambaşka bir huzurla doluyordu içimiz.

"Acımı, onun bana yaşattıklarını, hepsini hafızamdan siler misin? Söz, iyi bir insan olacağım..."

Yavaşça doğrularak kafamdaki örtüyü çıkarttım. Eteğimi ve hırkamı da yatağın üzerine bıraktıktan sonra lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Uzun bir zamanın ardından rahatladığımı, kalbimin ferahladığını hissediyordum.

Bir süre lavaboda oyalandıktan sonra, önce buradan, sonra odadan çıkmıştım. Asansörü es geçerek merdivenlerden inerken ikinci kata ulaştığımda durmuştum. Çakır abimin çalışma odası bu kattaydı. O yüzden koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı tıklatmadan içeri girdiğimde başını, gözlerini asla ayırmadığı dosyalardan kaldırarak bana baktı. Ve dudaklarında küçük bir gülümseme peyda oldu. Bana karşı her zaman şefkatle bakan mavi gözleri yerli yerindeydi. Dudaklarını oynatarak gel dediğinde içeri girerek kapıyı kapattım. Artık ben de gülümsüyordum.

Koltuğa otururken gözlerime bakıyordu. Kaşlarını çatarak ayağa kalktığında ne yaptığını anlamaya çalıştım. Çok geçmeden yanımdaki koltuğa oturduğunda biraz daha yaklaşarak, "Ağladın mı sen?" diye sordu. Sesinde oluşan yumuşak tını, kalbimi tekrardan ısıtmaya yetmişti. Başımı iki yana sallayarak ona onaylamaz bakışlar attım. "Evet ama hayır... Yani, canım sıkıldığı için ağlamadım. Endişelenme,"

"Allah kabul etsin o zaman güzelim." Alnımı öptüğünde kıkırdadım. Beni, benden çok daha iyi tanımasını seviyordum. Beni anlaması, duygularımı anlaması hoşuma gidiyordu. "Amin." İçten bir şekilde bana sarılmasıyla ona karşılık verdim. Sonra her zaman bir şey istemek için buraya geldiğimi sezdiği gibi şimdi de sezmiş, gülmeye başlamıştı. "Ee? Seni buraya hangi rüzgâr attı, biriciğim? Bu sefer de her yere tek başına gitme imkânın varken ya da internetten kitap alma gücüne sahipken beni kırtasiyeye götürmeye ikna etmeyeceksin, değil mi küçük kardeşim?" diye sorduğunda bu defa kaşlarını çatan taraf ben olmuştum.

"Bunu şikâyet mi ediyorsun?"

"Evet?"

"Haklısın, ben de senin yerinde olsam bunu şikâyet ederdim." dediğimde rahatlamış gibi bir ses vererek gülmüştü. Dudaklarımı birbirine bastırarak onun göğüsünü iki parmağımın yardımıyla sahte bir sinirle iterken, "Ama ben sen olmadığım için emirlerime itaat etmek zorundasın, köle! Ve şu an istediğim şeyin şikâyet ettiğin durumla hiç bir alakası yok. Bu yüzden tartışmak istemiyorum." dedim. Gözleri anında büyürken beklemediğim bir şey yapıp elini kalbine götürdü. Sanki nefes alamıyormuşçasına kalbini tutmaya devam ederken hemen ayağa fırladım. Bir şey oluyor olamazdı, değil mi?

"Abi!?" diye bağırırken elini göğüsünden çekerek beni durdurdu. Gözlerim çoktan dolmuşken ayağa kalkarak iki elini de kaldırıp yüzümü avuçladı. "Sakin ol,"

"Aptal mısın!?" Ağlamaya devam ederken ondan ayrılmaya çalıştım. "Beni ne kadar korkuttuğunun farkında mısın? Bırak!"

Neden onun da gözleri dolmaya başlamıştı? Güya, o değil miydi bana şaka yapmaya çalışan? "Özür dilerim," dedi çaresiz bir sesle. "Gerçekten... Zaten bağırdığın an bitirdim bunu. Korkacağını tahmin etmemiştim. Özür dilerim, gerçekten çok özür dilerim." Ellerini benden çektiğinde başını iki yana salladı. Hayatında ilk defa mı şaka yapmıştı? Bu tepkiyi vermem neden onu mahvetmişti? Allah'ım, eğer onu kırdıysam özür dilerim... Belki de benim yüzümden bir daha şaka yapmaya yeltenmeyecekti bile...

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin