31. Bölüm Sezon Finali Part 2: "Geçmişin Emareleri."

791 25 6
                                    



Keşke dilsiz olsaydım ve sorduğu soruya cevap verebilme potansiyelinde olmasaydım... Çünkü cevap vermek çok zordu. Nasıl bir açıklama yapabilirdim ki? Böyle illet bir şey nasıl anlatılırdı? Stresten terleyen avuç içlerimi birbirine kenetleyip kendimi hiç olmadığı kadar fazla kasarken benden bir cevap beklediğini gözlerinden net bir şekilde anlayabiliyordum. Ama cevap veremezdim, anlatamazdım, anlatsam da anlamazdı, inanamazdı zaten.

"Damla-" dedi fakat sözlerini arkamızdan gelen sesle kesmek zorunda kaldı.

"Uraz abi..!" Birinin endişe içinde abime bağırmasıyla korkuyla arkamı döndüm. Kalbim hızla atmaya başlarken elimi göğüs kafesime yerleştirerek onu dinlemek üzere başımı ne oldu dercesine salladım. Ancak o bana bakmadı. Bakışları abimdeydi yalnızca.

"Uraz abi, Olgay... Olgay-"

"Ne oldu Sıraç? Çatlatma adamı," dedi abim son derece sabırlı bir sesle.

"Olgay birden ortadan kayboldu... En son misafirleri uğurlarken kapıda Lâl diye bir kızla konuşuyordu. Sonra ne oldu bilmiyorum ama şimdi ne telefonlara cevap veriyor ne de mesajlara bir geri dönüş yapıyor... Bütün konak ayaklandı; annen ağlıyor, baban bir çözüm yolu aramaya çalışıyor, Hayal ablanın ailesi korumaları sorguluyor... Herkes perişan hâlde,"

"Biz gittikten hemen sonra mı gittiler?"

"Evet."

Abim sıkıntılı bir nefes verdi, ardından cebindeki telefonunu eline aldı. Telefondan bakışlarını ayırmazken konuştu. "Sıraç, sen Damla'yı al yanına konağa git ben sonra geleceğim," Telefonu tekrar cebine sokup elleriyle yanaklarımı avuçladı. "Korkma tamam mı bir tanem? Olgay'ı bulacağım. Sakın aklına kötü şeyler getirme," dedi ve gitti. Elim hâlâ kalbimdeyken gözlerimden yaşlar akıyordu. Bir şey olmuştu, ona bir şey olmuştu... Dizlerimin bağı anında çözülürken diz kapaklarım yerle buluştu, nefes alışverişlerim korkunç bir düzene girdi.

Sıraç eğilip boyumu kendine eşitledi ve saçlarımı elleriyle düzeltti. "Korkma, lütfen Damla. Bir şey olmayacak, bir şey olmayacak, bunu aklından çıkarma tamam mı? Güven bana abini sapasağlam bulacağız-"

"Güvenmiyorum sana! Lütfen git buradan, Sıraç! Siktir ol git! Çık git hayatımdan çık git artık! Bak sen geldin yine bütün kötülükler bizi buldu! Sen olmasaydın belki de mutlu mesut abimle pamuk şeker yiyor olurduk! Şeytansın sen... Tam bir şeytansın! Hem de dilsiz, sağır bir şeytan!" diye saçmaladım. Sanki ayların acısını şimdi kusuyormuşçasına, onun canını yakmaya çalışıyormuşçasına saçmaladım. Fakat bunu isteyerek veya bilerek yapmadım. Aklıma, mantığıma sığmayan bir şey hakkında en fazla ne kadar suçlayıcı konuşabilirdim ki zaten?

"Şeytanım evet, ben kötü biriyim... Ama lütfen bunları bir kenara bırak Damla. En azından şimdilik... Konağa gitmemiz gerekiyor, kalkar mısın?"

Başımı iki yana salladım çünkü artık tüm gücüm çekilmişti ve ağlarken asla bu gücü tekrardan kazanamazdım. Ağzından bir şeyler söyleyip bir kolunu bacaklarıma, diğerini de belime dolayıp beni kucağına aldı. Koşarak arabaya ilerlerken ağlamaktan bir hâl olmuştum. Gözlerim kendiliğinden kapanmaya başlarken dilim uyuşmuştu.

"Abi..." diye mırıldandım nefesim kesilirken. "Sıraç, beni abime götür lütfen..."

"Götüreceğim... Damla, seni abine götüreceğim ama şimdi değil, tamam mı?"

"Şimdi... Lütfen şimdi," Çaresizce kalbime kapandım. "Sıraç..."

"Damla! Lütfen sakin ol, lütfen! Lütfen bana yalvarmayı kes... Bana bağır çağır ama ağlama! Saçmalama..."

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin