İyi okumalar...Sahadaki şahıslara öldürücü bakışlar atarken, çekişmeli bir mücadele içerisindelerdi. Doruk abinin takımı 2, Kaan abimin kaptanı olduğu takım 3'dü. İnşallah berabere biterdi. İnşallah hepsi de kudurur ve sinirli bir şekilde bizle maç yaparlardı. Çünkü hepsi birer aptal olduğu için bizimle ikinci maçlarında oynamayı kabul etmişlerdi. Onların boğazını kesmek istiyordum. Öfkeli olduğumdan olsa gerek, kaşlarım düz olamıyor, sürekli çatık duruyordu. Duru, Sıla ve Yağmur yanıma yaklaşamadıklarından dolayı söyleniyor, sinirlenmemden nefret ettiklerini sık sık dile getiriyorlardı.
Ayağa kalktım ve diğerlerinin yanına yaklaşarak sinirle solumaya devam ettim. "Yağmur, sen gerizekalı mısın?"
"Ne oldu yine ya? Ne yapmışım yine?"
"Arden abime tezahürat yapsana biraz. Aşkım de, hayatım de, bir tanem de, bildiğin tüm sevgi sözcüklerini bağırarak söyle! Kudursun biraz ayı,"
"Niye kudursunki? Sonuçta sevgilisi var."
"Kızım sen biraz aklını çalıştırır mısın? Klasik bir T.C erkeğinden bahsediyoruz burada. Sence kudurmaması ihtimal mi?" Sesimi daha fazla yükselterek başımı sahaya çevirdim. Şansıma top, Arden abimin ayağındaydı. "Hadi Arden enişte! At şu golü! Baldızın daima senin yanında!" Diğer abimler dışında şaşkın bakışlar üzerimde dururken Arden abim bunu fırsata çevirerek mükemmel bir gol attı. "İşte bu be! Canım enişteciğim!" diye bağıran Duru'yla kahkaha atmayı başararak Yağmur'un omuzlarına vurdum. "Hadi,"
Halil tam da tahmin ettiğim gibi T.C erkeği olduğunu kanıtlayan bakışlarını üzerimize doğrultmuştu. Ona ne var dercesine baktım ve tellere dokunmak üzere merdivenlerden inmeye başladım. Sahanın tellerine adeta vücuduma yapıştırarak onları izlemeye koyulurken Çakır abim bu hâlime gülerek koşmaya devam etmişti.
Cihangir abi hakem olduğu için ve yanıma yaklaşmakta özgür olduğu için onu umursamadan omuz silktim.
"Yüzüne top gelebilir, Sarışın Velet. Az ileriden izle,"
"Kes be! Ben sana Uzun Armut diyor muyum? Nereden çıktı Sarışın Velet? Ayrıca benim nerem sarı lan?"
"Tenin beyaz, benim, minik, tatlı kuzenim. Hem eğer çok istiyorsan toptan özgürce darbe alabilirsin. Sadece uyarmak istedim."
"Hayatımda senin kadar aptal bir kuzen görmedim, yemin ederim! Kim bilir, Defne sana nasıl katlanıyor? Bir robotla baş etmek ne demek en iyi o biliyordur kesin!" diye bağırarak geri çekildim. Kaşlarını anında çatarken, sinirle burnundan soluyordu. Gerçekten o kadar sinir bozucuyduki onu öldürmek istiyordum. Bir kere kalpsizin önünde gideniydi. Eğer atan bir kalbi varsa bile kapkara olduğuna yemin edebilirdim. Şurada ölsem mutlu bile olabilirdi. Tamam, aynı şey ona olsa ben de pek üzülmeyebilirdim ama olsun.
"Robot? Anladım, çok sağol." Dudakları hafif kıvrılmıştı. Gözlerindeki damarlar kırmızı bir hâlde, gözlerinin varlığını ortaya koyuyordu. Yutkunmaya çalışarak önüne döndü. Neyin alınganlığını yapıyordu? Bozulan sinirlerimle gülmeye başladım. "Değil misin?"
"Öyleyim." Bakışlarını tekrar gözlerime dikti. "Ama iradeli bir robot... Sert, sinirli, sevdiklerine sevgisini gösteremeyen... Ki robot olduğum için otomatik olarak kimseyi de sevemem. Yani yarı insan yarı robot diyebilirsin buna."
"Sen ve sevdikleri... Hiç inandırıcı gelmedi."
"Sana inandırıcı gelip gelmemesi ne kadar umurumda, Öfkeli Civciv?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
ספרות נוערHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...