İyi okumalar..."Allah belanızı versin, bilerek yenilmek ne ya! O kadar yorulmam boşuna mıydı?" Koca bir hayal kırıklığıyla bütün insancıklara bakarken kaşlarım çatıktı. Hera'ya döndüm ve hararetli bir şekilde konuşmaya başladım. "Sen de biliyordun, değil mi? Satıcının önünde gidenisin, Allah senin de belanı versin! Hani kadın dayanışması?" Hera Sıla'nın ablası, Onur abinin bir diğer kardeşiydi. Kendisi Cihangir abinin görevini devralarak hakemlik yapmış, üstüne bir de abimlerin planına uyarak bilerek bizi kazandırmıştı. Abimler güya biz mutlu olalım diye yenilmişlerdi. Benim bacaklarım kopmuştu ama onların umurunda bile değildi!
"Allah çarpsın ben adam gibi oynuyordum! Onur abi olmasaydı sana saygısızlık yapar mıydım ben hiç, güzellik kraliçesi? Adam tüm maç boyunca burnumdan getirdi. Ulan beni oynayamama raddesine getirdi, topu almaya bile cesaret edemedim! Büyüğüm diye bir şey söyleyemiyorum ama yetti amına koyayım! Üç saniyede bir küfür edilmeye alışık değilim ben!" Seyhan'ın büyük bir sitemle söylediklerine karşı gülmek istedim. Tamam, şu an çok sinirliydim fakat amacıma ulaşmış olmak beni mutlu etmişti. Yine de bunu belli etmemeliydim.
"Ne korkak çıktın lan sen de! Ayrıca neyimden korktun anasını satayım, sana en fazla ne yapabilirimki?" İşte bu an kendimi tutamayıp kahkaha attım. Gülmem bir türlü durmazken, Yağmur'un da bıyık altından güldüğünü gördüm. Ona planımdan bahsetmiştim. Bu yüzden gülmüştü. Onur abi "Neye gülüyorsunuz siz? Komik bir şey mi var?" diye sorduğunda, önce ikizimle bakıştık, ardından bakışlarımız kafasını eğip konuşmaya cesaret edemeyen Seyhan'a döndü. Bu sefer de Yağmur'un tebessümü kahkahaya dönmüştü.
Duru boğazını temizledi. "Bu fikir kimden çıkmıştı?" dediğinde, konuyu değiştirmek istediğini anlayarak dudaklarımı birbirine bastırdım. O benim Sıla ile bir tuttuğum en iyi arkadaşımdı. Ayrıca karakterine oldukça ters olan utanma duygusunu yaşamasını istemezdim. Onun itibarını yok etmek de öyle. Ben gülmemi engellemeye çalışırken bütün erkeklerin gözleri tek bir kişiye odaklanmıştı. Arden Özer.
"E yuh ama a-" Kolunu cimcikledim. "...artık! Senden bunu beklemezdim!" Yağmur neden bu kadar unutkandı? Bu kız beni öldürecekti. Az kalsın her şeyi berbat edecekti. "İki gün kölem olacaksın! Bana o çok istediğim telefonu da sen alacaksın!"
"Kızım senin baban zengin değil mi? De ona, alsın işte." Bu dağdan kaçmış odunsu ayı neyin peşindeydi?
"O kölen falan olmayacak, Yağmur. Hangi telefonu istiyorsan ben alırım sana. Ayrıca burada hakkı yenilen tek kişi sen değilsin!" Belki telefonu alamazdım ama diğer söylediğim şeyde çok haklıydım. Sadece kendini düşünmesi saçmalıktı. "Arden enişteciğim buradaki tüm kadınlara -Hera abla dâhil- yemek ısmarlayacak, mekân seçimi kendisine kalmış. Erkeklerin gelmesi zorunlu değil ama isteyen gelebilir. Eğer bunu yapmazsa Yağmur ondan ayrılacak, ve onu büyük bir aşk acısına mahkum bırakacak. Değil mi ikizim?"
"O benim sevgilim! Ondan ayrılamam ama maksimum bir hafta küserim. Bu süreçte yeterince acı çekebilir. Kabul ediyor musun, aşkım?"
Arden abim dişlerini sıkarak gülümsedi ve onu kollarının arasına aldı. "Kabul ediyorum." Bu konuma düşmek onu çok öfkelendiriyordu ama Ömer abim onu, her şeyi berbat ederse gebertebilirdi.
"O zaman haftaya perşembe herkesi haberdar edersin. Dağılabiliriz," diyerek konuşmayı sonlandırdım. Burada yaklaşık 35 kişi vardı. Yani Arden abim batacaktı.
Arden abim hariç tüm abilerim ve diğerleri burayı terk ettiğinde, Halil keskin bakışlarını ikizime sarılan Arden abime doğrulttu. "Bir sorun mu var, Halil?" diye sordu Arden abim. Onun da bakışları sert ve sorgulayıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
Teen FictionHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...