Selamm!2. Sezon ilk bölümle karşınızdayım canlarımmm.
Öncelikle şu üzücü haberi vermeliyim ki, 2. Sezon birazcık daha kısa olacak... Çünkü bir abi kitabına göre biraz fazla bölüm olmasını doğru bulmuyorum ve beni bilen bilir ki, abi kitaplarına aşk karıştırmayı pek sevmem. Evet, Damla'nın aşkını yazacağım ama inanın bana kitabı yazmaya başladığım gün bile "asla aşkı yoğunlaştırmayacağım" diyerek başlamıştım. Çünkü saçma geliyor bana. Abi kitabı yazmıyor muyuz kardeşim? Ne bu abiden çok yazılan aşk sahneleri?
1. Sezonda kafanızın karıştığını biliyorum, zaten yayınladığım ilk kitap olduğu için biraz tecrübesiz yazmıştım ama 2. Sezonda her şeyin daha net olacağına çabalayacağıma söz veriyorum benim minik eriklerim GSJHSJSHSJSJHSOAJOQJAO
Bir konuya daha değinecek olursam, bölüm okunmalarına göre vote çok az geliyor bana. Aynı şekilde yorum da... Eskiden sürekli yorum yazmaya özen gösterirdiniz??? Lütfen bunu telafi edin aşklarım.
HER NEYSE ÇOK UZATTIM.
İyi okumalar...🌳💞
Bazen insan tutsak olan sevdiğinin yanına gömülmek isterdi. Onun yanında olmak, onunla beraber gerekirse sonsuza dek esir olmak isterdi. Kabuğuna bağlı yaşamak, ama onun elini de asla bırakmamak için her şeyi yapmaya çalışırdı. Sonra elini tutmaya ömrünü adadığı, uğruna hapsolduğu kabuğu, yine o kişi kendi elleriyle kırardı. İhanet, paramparça olmanın yanında bir hiç kalırdı.
Paramparça olmuştum ben. Henüz ihanete tam olarak uğramamışken, uğruma hapsolmayı göze alabilecek onlarca kişi varken, onların elini kendi kendime tutmuşken paramparça olmuştum. Kimse toparlayamazdı kırıklarımı. Batardı çünkü ellerine.
Hayat acımıyordu. Hayat sanki özellikle acıtıyordu.
"Yemek yemen gerekiyor." diyen Sıraç'a boş gözlerle baktım. Ne zamandır yemek yemediğimi bilmiyordum. Yemek yemek bana yalnızca zarar veriyordu sanki. Onsuz yenen yemekler, boğazımdan süzülen lokmalar, mideme giren sıvılar... Haramdı bana.
"Damla... Lütfen. Lütfen yap dediğimi bir kere de. Yat diyorum cevap vermiyorsun, kalk diyorum susuyorsun, ye diyorum ters ters bakıyorsun... Yalvarırım en azından iki kaşık al şu yemekten."
"Sıraç, kusarım. İnan bana istisnasız kusarım."
"O kadar mı?"
Gözlerimi kapatıp açtım onu onaylıyormuşçasına.
Yutkundu. Her zaman beni ikna etmeye çalışan iradesini bir daha hiç kullanmayacak gibi bıraktı, beni ölüm sessizliğiyle baş başa bırakmamak için yanımda kalmaya devam etti. İçinden çığlıklar atıyormuşçasına gözlerimin içine bakıyordu. Ona bakmamak için bakışlarımı masanın üzerine koyduğu tepside gezdirdim. Normalde patates sulusunu seven midem, şimdi onu görünce de bulanmaya başladı. Neredeyse en sevdiğim yemek bile kusma dürtümü uyandırırken nasıl herhangi bir şey yemeye cesaret edebilirdimki?
Ellerini dizlerine koydu ve dayanamıyormuş gibi ayağa kalktı. "Kaçıncı serumu koluna bağlayacağım ben Damla? Bunu sayabildin mi?" Ürkekçe başımı iki yana salladım. Derin bir nefes verdi. "Susma, kurban olayım susma. Allah'ını seversen konuş artık..."
Dudaklarımı ısırıp yatağın başlığına yasladığım sırtımla beraber dizlerimi karnıma çektim. Kollarımı diz kapaklarımın üzerine dayarken dudağımı sertçe ısırdım. "Konuşmak istemiyorum. Ben sadece abimi istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERİK AĞACI
Dla nastolatkówHayat abilerim konusunda yüzüme gülmemişti belki fakat... Yaradan beni bununla imtihan etmişti. Ben her daim kalkmalıydım ve her daim dimdik durmalıydım. Çünkü insan her şeye rağmen devam etmek zorunda hisseder kendini. Devam etmezse sendeleyip düş...