27. Bölüm: "Karışık Duygular."

860 30 15
                                    




İyi okumalar...🌳


Bakışlarımı ona çevirirken, vahşi bir kedinin hırsını ayaklarının altına aldığı gibi dişlerini sıkıp sabrını ayaklarının altına almaya karar verdiğini hissettim. Ondan şimdiden nefret etmeye başlamıştım. Bir kere aptaldı, gerizekâlıydı ve kesinlikle beynini kullanamıyordu. Az önce soktuğum lafın etkisinde kalmaya devam ediyordu ki, susmuştu. Gülümsedim. Kurnaz bir gülümsemeydi bu. "Sadece kocanın saflığına üzülüyorum, biliyor musun? Eminim sen onu sevmiyorsundur bile." Ne alaka, ne alaka?

Aptal. Damla. Saçmalama.

"Hayır." dedi kendinden emin bir sesle. "Onu seviyorum. Sen beni tanımıyorsun,"

"Sen de beni tanımıyorsun, ne diye hakkımda hüküm vermeye kalkıyorsun o zaman?" diye sordum ben de. Ondan kesinlikle hoşlanmamıştım. Konağa adımımı attığım anda fısır fısır evin hanımlarıyla konuşmaya başlamıştı. Alttan alttan laf sokması ona gıcık olmam için başka bir nedendi tabii. "Sana diyorum, Aybala. Cevap ver bana."

"Sadece bana bakışlarından hoşlanmadım, Damla. Sanki ben bu evin bireyi değilmişim gibi beni umursamadın, görmedim. Hâliyle sinirlendim." Güldü. "Tamam, biraz salakça ama öyle hissettim. Yani, sinirlendim..." Bir anlığına tatlı gelen sesi pişman olmamı sağladı, kalbimi yumuşattı. Zaten tatlı olan görüntüsü cabasıydı.

Sade, beyaz bir elbise giymişti. Zarifti. Güzel ve hoştu. Yüzü de su gibiydi. Narin ve güzeldi de.

"Tutarsız bir insan olduğumu söylememiştim sanırım... Her neyse şu an sana karşı herhangi bir nefret beslemiyorum. Ayrıca evet, sinirlenmen çok salakça." Tekrar gülümsedim. "Her neyse, senden hâlâ hoşlanmıyorum. Sırf istemeden öyle baktım diye arkamdan konuşan insaları sevmem." Aptal. "Kusura bakma ama şu an sana çok gıcık oldum; başta birbirimizi severiz sanmıştım, bakışlarımdan bile nefret ettin!" dedim hayretler içerisinde.

"Bilerek olmadı! Hem, nefret falan etmedim." Omuz silkti. "Dediğim gibi, sadece hoşlanmadım." Ayağa kalkıp konuşmaya devam etti. "Aşağı inelim istersen, yemek yiyeceğiz." Konuyu değiştirme çabası bile saçmaydı.

Ay, senin gıcıklığın tutmuş yine! Asıl saçma olan kim acaba!

Harbiden kendimi kadının yerine koyduğumda, kötü hissedeceğimi az buçuk tahmin ettim. İş işten geçmişti. Bir anda salak saçma şeyler konuşup daha da batıramazdım her şeyi. Bu yüzden susmayı tercih ederek ben de ayağa kalktım.

Odadan çıktığımızda, merdivenleri inmek üzere basamakların yanına geldik. Bir bir inerken, birinci katın merdivenlerine ulaşmayı başardık. Her şey normaldi. Fakat birinci kata inememizle merdivenlerin dibinde bizi bekliyormuşçasına dikilen iki seksen boyuyla dalyan gibi bir adamı görmeyi beklemediğimden dolayı gözlerim büyüdü. Yakışıklı ve kaslıydı. Tamam, abilerim kadar olmasa da çekiciydi.

"Aybala? Her şey yolunda, değil mi?" diye sordu Aybala'ya. Aybala onun yanına gidip kollarını beline doladı. Adam konuşmaya devam etti. Kaşları çatıktı. "Hâlâ halsiz misin?"

"Hayır, merak etme." diye mırıldandı. Ardından beni işaret etti. "Damla'yı sabah görmüş müydün?"

O cevap vermeye kalkmadan söze atladım. "Görmedi. Ben de onu görmedim." Gülümsedim. "Ben Çakır'ın kardeşiyim, tanıyor olmalısın?"

Güldü. "Hayır, Çakır kim?"

Ona hayretler içerisinde baktım. "Affedersin abiciğim ama, bu evde kimse seni takmıyor galiba. Hayal ablayı da tanımıyorsundur sen şimdi. Gerçi, sen kimsin ki?"

ERİK AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin